Son 10 gün içerisinde, Türk Hava Kuvvetlerine ait F-16'lar, NATO'nun müşterek tatbikatları çerçevesinde Doğu Akdeniz'de uçuş gerçekleştirdikleri sırada hem Yunanistan'a ait uçaklar hem Girit adasında konuşlandırılmış olan Rus S-300 hava füze sistemleri tarafından radar kilidi atılarak birden fazla defa taciz edildiler. Önce MSB kaynakları hadiseyi NATO’nun angajman kurallarına göre “düşmanca hareket” sayıldığını hatırlattı. Daha sonra Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan “bir ülke uçağına radar kilidi atılması düşmanca davranıştır. Hele bu uçak NATO görevi icra ediyorsa, bu düşmanlık doğrudan tüm üyeleriyle NATO’ya yapılmış demektir” açıklaması yaptı.
Türkiye’yi test ediyor olabilir
Konuya ilişkin TÜRK DEGS internet sitesinde yayınlanan makalesinde görüşlerini açıklayan Emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik, “Yunanistan’ın Türkiye’ye yönelik tahrik ve tacizlerinin iki maksadı olabilir: Birincisi, içeride kanundışı telefon dinleme skandalı ile siyasî bakımdan zor durumda olan Mitsotakis Hükûmeti’nin kamuoyunun dikkatini dışarıya, Türkiye ile bir gerginliğe odaklanmasını sağlama manevrasıdır. İkincisi, Ege’nin karşı sahilinden bakış halinde ve ABD’den bugünlerde almakta olduğu ölçüsüz siyasî ve askerî destekten cesaret bularak, Türkiye’nin Yunanistan ile olan sorunlardaki tutumuna dair kararlılığını, mukabele imkân ve kaabiliyetini, şartları uygun görürse bazı emrivakilerde bulunma niyet ve tasavvuruyla test ediyor olabilir. Emrivaki olarak Yunanistan’ın Ege’de karasularını 6 milin ötesine, meselâ (10 mil hava sahası uygulaması ile örtüşmesi için) 10 mile genişletme çılgınlığını ihtimal olarak ön plânda mütalâa ediyorum” ifadelerini kullandı.
Türkiye tahrikleri NATO, Kuzey Atlantik Konseyi ve BM’ye götürülmeli
Uluçevik, “Türkiye’de yüksek siyasî seviyede ‘düşmanca davranış’ olarak değerlendirilen bir eylemin, uluslararası barış ve güvenliği hem bölgesel hem küresel plânda tehlikeye düşüren bir davranış, fiil olarak kabul edilmesi gerekir. Türkiye, zaman kaybetmeden Yunan tahriklerini, ‘düşmanca davranışlarını’ NATO’nun en üst siyasî karar organı olan Kuzey Atlantik Konseyi’nin önüne getirmelidir. Buna paralel olarak Yunanistan’ın “düşmanca davranışları” konusunu birincil mesuliyeti “uluslararası barış ve güvenliği idame ettirmek” olan BM Güvenlik Konseyi’ne taşımak üzere teşebbüslere başlanılmasında fayda mülâhaza ederim. Kararlılığımızın Ege bölgesindeki bazı hareketliliklerle de hissettirilmesinin gerekebileceğini düşünürüm” görüşünü kaydetti.
Tugay Uluçevik, “Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkiler tarihinde, Yunan tahrik eylemleri sonucu gerginlikler Türkiye’nin enerjik mukabelesiyle hızlı tırmanma göstermesi halinde Yunanistan’ın ve yandaşlarının geri adımlar attıklarının; başta ABD olmak üzere müttefiklerimizin ancak o zaman gecikmeksizin nispeten tarafsız görünen bir diplomasiyi devreye soktuklarının meslek hayatımda yaşadığım somut örnekleri vardır. 1967, 1974, 1996’daki gelişmeler bazı örneklerdir” dedi.