Anneliğin sevgi, fedakarlık, merhamet, özveri, sabır, bağlılık olduğunu kaydeden Geylan, "En derin ve köklü kurum olan ailenin temelidir anne. Hayatımızın her evresinde ihtiyaç duyduğumuz annelerimiz varlığımıza anlam ve değer katar, bize güç verir, yarınlara hazırlanmamıza kılavuzluk eder, kişilik ve özbenlik kazanmamızdan, başarılarımıza kadar birçok alanda önemli bir etkiye sahiptir. Bu noktada biricik annelerimizin hakkını ödemek mümkün değildir." dedi.
Tarihe yön veren kahramanlarımızın annelerini de saygı ve minnetle anan Geylan, "Ertuğrul Gazi'nin annesi ve aynı zamanda Osman Gazi'nin ninesi Hayme Hatun, Osman Gazi'nin annesi Halime Hatun, Fatih Sultan Mehmet'in annesi Hüma Hatun, Kanuni Sultan Süleyman'ın annesi Ayşe Hafsa Sultan, Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım... Onlar dünyaya Türk mührü vuran, Türk tarihinin akışını değiştiren liderlerimizin annesi. Hepsini saygıyla ve minnetle anıyoruz" diye konuştu.
Geylan sözlerini şöyle sürdürdü:
Kurtuluş Savaşı'nda hem cephede hem de cephe gerisindeki fedakarlıklarıyla, gösterdikleri cesaretle, milletimizi kurtuluşa ulaştırmak için yaptığı muhteşem örgütlenmeleriyle istiklal timsalleriydi. Onlar vatan için eşlerini, oğullarını, babalarını, kardeşlerini kaybettiler. Yeri geldi imkansızlıklara rağmen tarlasını kendisi ekip, biçti, sürdü, yeri geldi sırtında erzak taşıdı, kağnılarla cephane götürdü, demiryolu onardı, cenk meydanında eline silah alıp, savaştı. Atatürk'ün de ifade ettiği gibi "Milletin hayat kabiliyetini tutan hep kadınlarımızdır."
Kurtuluş Savaşı'nda cephede savaşan kadınlarımız, annelerimiz öyle mübarektir ki... Fatma Seher Erden, namı diğer Erzurumlu Kara Fatma. Mustafa Kemal'in "Bütün kadınlar senin gibi olsaydı Kara Fatma" sözlerinin ardından 'Kara Fatma' olarak anılan Fatma Seher cepheden cepheye koşarak milli mücadelenin kazanılmasında önemli bir rol üstlendi ve İstiklal Madalyasına layık görüldü.
Eşi şehit olan İmamköylü Emire Ayşe, eşinin hatırası mücevherini satarak at, silah almış ve Yörük Ali Efe'ye katılarak çatışmalarda yer almıştı.
Fransız karargahına müfrezesiyle saldırırken, "Ben kadın olduğum halde ayakta duruyorum da siz, erkek olduğunuz halde yerlerde sürünmekten ve saklanmaktan utanmıyor musunuz?” diye bağırarak silah arkadaşlarını teşvik eden ve düşman ateşiyle şehit düşen Osmaniyeli Tayyar Rahmiye Hanım; "Benim kanım sizinkinden daha mı şirindir? Kadanızı alayım" diyen ve akıncılarla yola çıkan Antepli Yirik Fatma; İnebolu limanına cephane taşıyan Cideli Rahime Kaptan; milli mücadelede işgallere karşı yapılan İstanbul mitingleriyle hafızalara kazınan, 23 Mayıs 1919'da 200 bin kişinin katıldığı Sultanahmet mitinginde "Yemin ediyorum ki, Osmanlı sancağına, tarihine hıyanet etmeyeceğim. Allah’a, hakka, milletlerin İlâhî hakkına dayanan Türk milleti, bütün Müslüman ve Türk dünyasına ilân ediyorum. Dâvamızı ilân ediyorum" sözleriyle yüreklere dokunan, millete ant içtiren büyük hatip Halide Edip Adıvar... Onlar ve adını sayamadığımız nice kahraman Türk kadını ve anneleri milli mücadelenin mihenk taşlarıydı. Her birine müteşekkiriz.
Şehit anaları ve eşleri daima en kıymetlilerimizdir. Türk topraklarının bekası, Türk milletinin huzuru, birliği ve dirliği için vatanımızı savunurken şehit olan yiğitlerimizin ve annelerinin fedakarlıklarını asla unutamayız. Onlara layık olabilmek için bayrağımıza, vatanımıza, değerlerimize sahip çıkmalıyız. Şehit annelerinin ve eşlerinin gücü, dirayeti bizlere de güç vermekte, bu toprakların vatan yapılmasının önemini her daim hatırlatmaktadır.
Kadın şehit eğitimcilerimizi de saygı ve minnetle yad ediyoruz. Kalleş terör örgütü PKK tarafından 26 Ekim 1993 yılında Diyarbakır'ın Bismil ilçesinde henüz 26 günlük öğretmenken katledilen Neşe Alten’i, 9 Haziran 2017 tarihinde Batman’ın Kozluk ilçesinde teröristlerin saldırısı sonucu şehit olan Aybüke Yalçın’ı, 15 Temmuz 2016 tarihinde hain FETÖ'nün Ankara Gölbaşı Özel Harekat Daire Başkanlığı'na düzenlediği bombalı saldırıda şehit düşen Özel Harekatçı Komiser Yardımcısı ve aynı zamanda Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim Öğretmenliği mezunu Cennet Yiğit'i ve tüm kadın şehitlerimizi yüreğimizde yaşatıyoruz. Ruhları şad, mekânları cennet olsun.
Çocukları kaçırılan annelerimiz de nöbette. Her gün onlardan iyi bir haber alma umuduyla güne başlayan, dualarını çocuklarından esirmeyen annelerimizin dinmeyen gözyaşlarına bu Anneler Günü'nde de ortak oluyoruz. Bölücü terör örgütünün kandırdığı, zorladığı, ailesini tehdit ettiği çocuklar büyük bir kıskaçta. Anneleri onların geri dönmesi için çalmadıkları kapı bırakmazken, fotoğraflarını da sinelerinde taşıyarak teselli bulmaya çalışıyorlar.
Annelerimizin günü bugün, ancak anneler gününde dahi kadına yönelik şiddet bitmiyor. Sözlü, fiziki, cinsel, psikolojik şiddete uğrayan kadınlarımızın trajedileri içimizi kanatmakta, öldürülerek evlatlarından koparılan anneler yüreğimize ok gibi saplanmaktadır. Devlet koruması altında olan kadınların dahi korkuyla yaşamaları, hatta öldürülmeleri çok acıdır. Kadına yönelik şiddet konusunda en sert ve caydırıcı tedbirlerin alınması, çocuklarımızın sağlıklı ortamlarda anne kokusuyla büyümesi Anneler Günü'nde en büyük temennimizdir.
Çalışma hayatında kadınlar evli olsa da, olmasa da, çocuk sahibi olsa da, olmasa da birçok sorunla baş başa bırakılmaktadır. Sendikamızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla yaptığı ve kamuoyuna açıkladığı anket kadınların yaşadıkları sorunlara ışık tutmaktadır. Anneler Günü'nde bu anketten birkaç çarpıcı başlığı hatırlatmakta fayda görüyoruz. "Kadın eğitim çalışanlarına yönelik aşağıdakilerin hangisinde pozitif ayrımcılık olmalıdır?" sorusuna katılımcıların %58,4’ü doğum izni süresinin arttırılmasını kadın eğitim çalışanlarına yönelik pozitif ayrımcılık olarak ele alınması gerektiğini belirtmişlerdir. %43,2’si emeklilik için çalışma süresinin kısaltılmasını ifade ederken, %40,3’ü süt izin süresinin arttırılması, %26,6’sı ders programlarının ayarlanması konularında konularında pozitif ayrımcılık beklemektedirler. Bu sonuçlardan da görüleceği üzere süt izninin idarenin takdir yetkisine bağlı kullandırılması, doğum izin sürelerinin yetersizliği çalışan anneler için ciddi bir sorundur.
Çalışma hayatında bir başka handikap sözleşmeli öğretmenlerin 3 yıl görev süresini doldurmadan tayin hakkı isteyememesidir. Anayasa'da yerini bulan aile bütünlüğünün korunmasına yönelik maddeyi de ihlal eden bu uygulama görev yaptığı yerde koşulları uygun olmadığı için çocuklarını yanına alamayan annelerin evlatlarına hasret kalmasına, çocukların anne şefkatinden uzak büyümesine neden olmaktadır.
Mobbing kadınların çalışma hayatında en sık karşılaştıkları konudur. Bunun yanı sıra yine sendikamızın anketinde yerini bulan çok önemli bir konu daha vardır. Kadın katılımcıların %59,5’i yönetici olmak istemediğini belirtmiştir. Peki kadın eğitim çalışanları neden yönetici olmak istemiyor? Yaklaşık %44,1’i aile sorumluluklarını yerine getirmede zorlaşacağı, %27,1’i yoğun çalışma düzeni, %23,3’ü iş yükünün fazla olması, %22,6’sı maddi açıdan özendirici bir farklılık olmaması, %21,7 küçük çocuğa sahip olmak gibi nedenlerle yönetici olmak istemediğini ifade etmiştir. Oysa kadın ya da anne olmak onların yönetici olmasına engel olmamalıdır. Kadınların kariyerlerini erkeklerle aynı şartlarda sürdürebilmelerine imkan tanınmalıdır. Sırf 'anne' olmaları, kariyerleri önünde engel olarak görülmemelidir. Bu konuda kadınlara pozitif ayrımcılık yapılması gerekmektedir.
Bu düşüncelerle, Anneler Günü'nde sonsuzluğa uğurladığımız tüm annelerimizi minnet ve rahmetle anarken, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyor; şehit anneleri ve tüm annelerimizin Anneler Günü’nü en içten dileklerimizle kutluyoruz.