Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Beştepe Sergi Salonu'nda düzenlenen Rusya-Ukrayna Savaşı ve Türkiye'ye Etkileri: Tehditler ve Fırsatlar Çalıştayı'nın açılışına katıldı.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin Irak'ın kuzeyindeki terör hedeflerine yönelik başlattığı Pençe-Kilit Operasyonu'nda şehit olan Üsteğmen Ömer Delibaş'a Allah'tan rahmet dileyen Altun, şehidin ailesine ve Türk milletine baş sağlığı diledi. Kritik operasyona katılan Mehmetçiğe muvaffakiyetler dileyen Altun, "Rabb'im onların yardımcısı olsun. Milletimizin duaları kahraman Mehmetçiklerimizle beraberdir. Sayın Cumhurbaşkanımızın işaret ettiği 'terörü kaynağında yok etme' stratejimizin bir adımı olarak sınırlarımızın içinde, dışında, nerede olurlarsa olsunlar teröristlere nefes aldırmıyoruz. Teröristlere ve terör destekçilerine bundan sonra da asla fırsat vermeyeceğiz. Milletimizin huzuru, bölgemizin istikrarı için gayret göstermeye devam edeceğiz." diye konuştu.
Önlerindeki sıcak gündemlerinden birinin de hiç kuşkusuz Ukrayna-Rusya Savaşı olduğunu anımsatan Altun, can kayıplarına, insani trajedilere, yıkımlara sebep olan bu yangını söndürmek için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde var güçleriyle çalıştıklarını ifade etti.
Başta Avrupa olmak üzere bütün dünyayı etkileyen Ukrayna'daki savaşın Türkiye'ye de yansımaları olduğunu dile getiren Altun, çalıştayın Türkiye'yi çok yakından ilgilendiren bu meselenin uzman isimler tarafından masaya yatırılmasına imkan tanıdığını söyledi. Bu savaşın sebep ve sonuçlarının yorumlanmasının ülkenin geleceği ve bölgenin istikrarı açısından büyük önem taşıdığını vurgulayan Altun, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hem değerlendirme hem de karar süreçlerinde akademinin birikiminden mutlaka istifade edilmesi gerekir. Dolayısıyla bugün gerçekleştirilen çalıştayı çok önemli ve değerli buluyorum. Öncelikle bu savaş Cumhurbaşkanımızın 'Dünya 5’ten büyüktür' iddiasının ne kadar haklı ve yerinde, gerçek olduğunu bir kez daha göstermiştir. 'Daha adil bir dünya mümkün' arayışının gerekçelerini bütün dünyaya açık ve net bir şekilde göstermiştir. Böylesi bir krizde BM'nin çözümün adresi olması ve kendiliğinden ön plana çıkması gerekirdi. Fakat BM harekete geçemediği gibi, ne yazık ki krizim çözme anlamında BM kimsenin aklına gelmiyor. Çünkü, BM maalesef dünya siyasetinin gerçeklerini ve adalet arayışını temsil edemiyor, misyonunu yerine getiremiyor. Acil reform ihtiyacı kendisini bir kez daha ortaya koymuştur. Sayın Cumhurbaşkanı'mızın yıllardır bıkmadan usanmadan yaptığı bu tespit, bugün çok daha anlamlı bir hale gelmiştir."
Fahrettin Altun, bu krizin aynı zamanda Türkiye'nin istikrarlaştırıcı aktör olduğunu tescil ettiğini aktardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hem Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hem de Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile yakın diyaloğunu sürecin en başından beri krizin çözülmesi, tansiyonun düşmesi için bir imkan olarak kullandığını hatırlatan Altun, barış diplomasisini farklı ülkelerin ve uluslararası kurumların liderlerini de sürece dahil ederek sürdürdüğünü ifade etti.
İstanbul Süreci
Altun, Türkiye'nin bu süreçte ortaya koyduğu samimi ve gerçekçi katkılarla hem Rusya hem de Ukrayna'nın güvenine mazhar olduğunu, iki ülke arasında tercihe zorlanamayacağını gösterdiğini bildirdi. Türkiye'nin önce Antalya Diplomasi Forumu marjında, daha sonra Dolmabahçe'de müzakere masasının kurulmasına ön ayak olduğunu anımsatan Altun, şu ifadeleri kullandı:
"Özellikle vurgulamak isterim ki İstanbul süreci hala ateşkesin sağlanması ve barışın tesis edilmesi noktasında en önemli imkan olarak uluslararası kamuoyunun önümüzde durmaktadır. Dolayısıyla Cumhurbaşkanımızın da belirttiği gibi herkesin İstanbul Süreci'ni desteklemesi gerekmektedir. Diğer taraftan, Türkiye'nin özgül ağırlığını ve etkisini sanırım artık tüm uluslararası aktörler görmüş durumdadır. Batılı başkentlerde Türkiye'yi kendilerince hakir görmek ve sözüm ona tedip etmek maksadıyla ortaya konan yaklaşımlar ve bu temelde kurulan jeopolitik okumalar iflas etmiştir. Düne kadar Türkiye'ye parmak sallayanların, ders vermeye kalkanların bugün bize övgüler düzmesinin başka bir izahı yoktur. Bu açıdan mevcut durum, Batı'nın Türkiye ile yeni bir ilişki tarzı benimsemesini zorunlu kılmaktadır."
Altun, Ukrayna'da yaşanan krizin aynı zamanda Türkiye'nin savunma sanayisinin tüm engellemelere rağmen kaydettiği aşamayı da gözler önüne serdiğini aktardı.
Henüz 10 yıl önce yabancı devletlerden insansız hava aracı satın almaya çalışan Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın vizyonu ve Türk mühendislerinin emeğiyle geldiği noktanın takdire şayan olduğuna dikkati çeken Altun, öğrenilmiş çaresizlikler aşıldığını, "Biz zaten yapamayız." bahanesinin yerle bir edildiğini vurguladı.
"Terör koridorunu paramparça ettik"
İletişim Başkanı Altun, bu süreçte Türkiye'nin dengeci değil, dengeli bir tutum benimsediğini aktardı. Bu kapsamda özellikle müzakerelerde oynadıkları kolaylaştırıcı rolün Türkiye'nin yapıcı bir yaklaşım benimsediğini ve gerektiğinde inisiyatif aldığını gösterdiğini söyleyen Altun, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu yaklaşımın gereği olarak yaptırımlar başta olmak üzere her alanda uluslararası hukuk çizgisinde kaldık. Bir yandan Ukrayna'da yaşanan hak ihlallerini kınarken, diğer yandan Rus mutfağının, Rus akademisyenlerin, Rus kültürünün kriminalize edilmesine karşı çıktık. Tüm bunları da birilerine şirin gözükmek için değil, kendi ilkelerimize dayanarak ve bölgemizin barış ve istikrarını gözeterek yaptık. Diğer taraftan, bugün Ukrayna'da yaşananlar bir yönüyle de Batı'nın Suriye'de ortaya koyduğu stratejik vizyonsuzluk, basiretsizlik, öngörüsüzlük ve kayıtsızlığının bir sonucudur. Suriye'de yıllardır yaşanan sistematik hak ve hukuk ihlallerine göz yuman Batılıların bugün gelinen tabloda ciddi bir sorumluluğu vardır. Bunu not etmek zorundayız. Ukrayna-Rusya Savaşı'na giden yolun temelleri Suriye'de atılmıştır. Eğer Suriye'de yaşanan trajedilere gerçek anlamda müdahale edilebilseydi bugün bu savaşı konuşmuyor olacaktık. Birçok uluslararası norm Suriye'de çiğnenmiştir. Kimyasal silah kullanımı bile Suriye'de göz ardı edilmiş, sınırlar değiştirilmek istenmiştir. Hemen dibimizde bir terör koridoru oluşturulmak istenmiştir. Oraya müdahale ettik ve Cumhurbaşkanı'mızın vizyonu, liderliğiyle terör koridorunu paramparça ettik."
Suriyeli mültecilere karşı gösterilen tavrı anlatan Altun, "Aylan bebekleri hatırlayalım. Bu çifte standardı saklamanın imkanı yoktur. Tarihe kayıtlı bir çifte standarttan bahsediyoruz. Mültecileri 'mavi gözlü-kara gözlü' diye ayıramazsınız. Hristiyan'a da Müslüman'a da nereden hangi kültürden, dinden, etnik kökenden geliyorsa gelsin insanlara kapınızı açmıyorsanız evrensel ilkelerden, insan hakları standartlarında bahsedemezsiniz. Ukrayna'dan kaçan milyonlarca insana kucak açmak ne kadar erdemli bir davranışsa Suriyelileri ölüme terk etmenin de bir o kadar ağır insafsızlık vicdansızlık." diye konuştu.
Altun, Batı'nın bu çifte standardın bir sonucu olarak ciddi bir itibar kaybı yaşarken Türkiye'nin ilkelere dayalı bir gerçekçiliğin bayraktarlığını yaptığını ifade etti.
"Dezenformasyon savaşı"
Çalıştayda, basın ve enformasyon konusunu da ele alacaklarının altını çizen Altun, şunları kaydetti:
"Malumunuz olduğu üzere savaşın ilk kurbanı her zaman gerçeklerdir. Literatürde 'savaşın sisi' kavramıyla ifade edilen belirsizlik tarih boyunca çatışmaların doğal bir parçası olmuştur. Öte yandan bugün geldiğimiz noktada özellikle sosyal medyanın açık kaynak istihbaratı uzmanları açısından zengin bir kaynak haline geldiği, buradan toplanan verilerin uydu görüntüleri gibi enstrümanların yardımıyla teyit edildiği ve savaşın parçası olan belirsizliğin kısmen azaldığı bilinmektedir. Savaş ortamı, bugün de propaganda, dezenformasyon ve yalan haber gibi farklı bağlamlarda gündeme gelmektedir. Karşımızda bir enformasyon savaşının ötesinde dezenformasyon savaşı yaşanmaktadır çünkü savaşın önemli bir ayağı da medya üzerinden yürütülen mücadelelerdir. Tüm bu zorluklara rağmen savaş alanında görev yapan gazetecilerin, şahitliklerini hakkaniyetli bir biçimde kamuoyuna aktarmasının önemi de ortaya çıkıyor. Hakikatim tüm dünya kamuoyuna aktarılması noktasında gerçek gazetecilerin büyük bir rolü var. Bu vesileyle savaş bölgesinde görev yapan tüm gazeteci arkadaşlarıma emekleri, cesaretleri için teşekkür ediyorum. En zor şartlarda kamuoyuna doğru haber vermek için çırpınanlar, savaşın sisini dağıtıp gerçekleri ortaya çıkarmaya çalışıyor. Hepsine kolaylıklar diliyorum."
Rusya-Ukrayna Savaşı ve Türkiye'ye Etkileri" başlıklı Çalıştay'ın ülkeye, Türk milleti ve bölgeye hayırlı olmasını dileyen Altun, idrak edilen mübarek ramazan ayının tüm insanlık için barışa, huzura, istikrara ve esenliğe vesile olmasını temenni etti.
Uluslararası Sivil Toplumu Destekleme ve Geliştirme Derneği Başkanı, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mücahit Küçükyılmaz tarafından Altun'a Çalıştay'a katılım sertifikası ve hediye takdim edildi.