Türkiye'nin en fazla nüfusa sahip kenti İstanbul'da sağlık hizmetinin kesintisiz sürmesi, hasta ve yaralıların en yakın sağlık kuruluşlarına hızlıca nakledilmesi için havada, karada ve denizde toplam 517 ambulansla tetikte olan 112 Acil Sağlık Hizmetleri, 5 binin üzerinde çalışanıyla 7/24 görev yapıyor.
Her gün il genelinin yanı sıra yurdun ve dünyanın farklı bölgelerinden sağlık hizmeti almak isteyen yüzlerce kişiyi ağırlayan İstanbul, "sağlığın başkenti" olarak adlandırılıyor.
Kentin en hareketli bölgesinden en ücra köşesine kadar sağlık hizmetinin ulaşabilmesinde hayati görevleri olduğu bilinciyle çalışan 112 Acil Sağlık ekipleri, koşullar ne olursa olsun görevlerini ifa ediyor.
Kara, hava ve deniz ambulansları, her türlü teknik donanıma sahip olmalarının yanı sıra gerektiğinde yoğun bakım ve yeni doğan bakım hizmeti de sunabiliyor.
Günün büyük kısmının hareketli geçtiği metropolde, kara ambulansları yoğun trafikte zamana karşı yarışarak vakaları en yakın sağlık kuruluşuna ulaştırırken deniz ambulansları ise "Prens Adaları" olarak adlandırılan takımadalar ile ana kara arasında köprü vazifesi görüyor.
Ambulans helikopterler de gün doğumundan batımına kadar süren mesaide, tedavi aciliyeti olan, kara ambulanslarının ulaşmada zorluk çektiği il ve çevre şehirlerdeki hastaların sağlık kuruluşlarına sevki için neredeyse her gün havalanıyor.
AA muhabiri, ambulansların çalışma sistemlerini, sorumluluk alanlarını, yıl içerisindeki istatistiki verilerini, mesleğin zorlu ve güzel yanlarını sağlık çalışanlarından dinledi.
Hedef, istasyonların sayısının 400'e çıkarılması
İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü Acil Sağlık Hizmetleri Başkanı Doç. Dr. Kenan Ahmet Türkdoğan, ortak çağrı merkezine gelen aramalara göre çağrı karşılayıcı personellerin yönlendirmesi şeklinde çalışan 112 Acil Sağlık Hizmetleri'nin, arayanın adresi, aciliyeti ve durumunun belirlenmesi üzerine en yakın ve en uygun ambulansın çıkacağı şekilde devrede olduğunu anlattı.
Başkanlıkları bünyesinde şoför, acil tıp teknikeri, paramedik ve doktorlardan oluşan 5 bin 320 kişilik dev kadroyla hizmet verdiklerini aktaran Türkdoğan, "Acil yardım ambulanslarımız kırmızı şeritli, tam donanımlı. En ufak trafik kazası vakalarından kalp krizine, ufak yaralanmalardan büyük cerrahi işlemlere kadar akut dönemde müdahale edebilecek tam donanımlı ekipmanlara sahibiz. Hastaların monitörizasyonundan, viral bulgularından en ufak kanamayı durdurucu parametrelere kadar olmak üzere bir sürü teknik donanıma sahip ambulanslarımız hizmet vermekte." dedi.
Doç. Dr. Türkdoğan, 210'u Avrupa, 126'sı ise Anadolu Yakası'nda olmak üzere toplam 336 istasyonla hizmet verdiklerini belirterek, bu sayıyı 400'e çıkarmayı planladıklarını kaydetti.
İstasyonların İstanbul'un çeşitli bölgelerinde bütün vakalara 10 dakikanın altında ulaşabilmek üzere konuşlanmış olduğuna dikkati çeken Türkdoğan, "Böylece, aylık ortalama 60 binin üzerinde vakaya yetişmeye çalışıyoruz. Bunu yaparken de İstanbul sokak ve caddelerinde aylık 1 milyon 100 bin kilometrenin üzerinde yol yapıyoruz." diye konuştu.
Ambulansın uzun sürede varacağı Çatalca, Şile ve Silivri için helikopter desteği
Doç. Dr. Kenan Türkdoğan, ambulans helikopterin ise İstanbul ve çevresindeki illere hizmet verdiğini vurgulayarak, şunları söyledi:
"Hava ambulanslarımız, aylık ortalama 40 vaka ve 1300 dakikanın üzerinde uçuşla gün doğumu ve gün batımında, hava şartlarının uygun gösterdiği tarihlerde uçuşa hazır olarak beklemekte. Özellikle trafiğin yoğun olduğu dönemlerde acil nakil vakalarımızda ve 'İstanbul'un periferi' dediğimiz Çatalca, Şile, Silivri bölgelerinde, kara ambulansının uzun sürede ulaşabileceği yerlerde akut dönemde vakayı alıp özellikle heliport alanlarımızın olduğu şehir hastanelerimize anında hastayı bırakabilmekte. Çok güzel bir koordinasyon sistemi kuruldu. Örneğin, Çatalca'da bir el kesisi, göğüs ağrısı, kalp krizi riski olan vatandaşımızı hızlı şekilde hava koordinasyonunun uygun olduğu sürede alıp, Çam ve Sakura Şehir Hastanesi'nin heliportuna bırakıyoruz. Orada hava koordinasyonundan vakayı almak üzere bekliyorlar, anjiyo ünitesi hazır oluyor."
Türkdoğan, ambulans helikopterin nakil için organ taşınması gerektiğinde de devreye girdiğini dile getirdi.
İstanbul perifer, kırsal ve kentsel olarak 3 bölgeye ayrılıyor
Başkanlık bünyesindeki 517 ambulansın vakalara ulaşım sürecinin çeşitlilik gösterdiğinden bahseden Türkdoğan, bunun çağrının geldiği merkeze göre değiştiğini ifade etti.
Türkdoğan, "İstanbul'u 3 etaba böldüğümüzde perifer, kırsal ve kentsel olarak ortalama 8-9 dakikada ulaşım sürecimiz var. Bu tabii ki şehir içinde, merkezi bölgelerde 8 dakikanın çok altında. Kırsal bölgelerimizde bu süre biraz daha uzamakta. Denizde biraz daha, tabii ki milindeki ulaşım süresine göre değişmekte. Ancak büyük adalarımızda ambulans sistemimiz de mevcut. Deniz ambulansımız gelene kadar acil müdahale yapılmakta." ifadelerini kullandı.
Vatandaşlardan acil çağrı sistemine ihtiyaçları olabileceklerini düşünmelerini, bu nedenle 112'yi gereksiz arayarak meşgul etmemelerini rica eden Türkdoğan, "Öyle bir durum oluyor ki 1 dakika bile geç gitmek kalıcı mortalitelere, kalıcı sakatlıklara, mağduriyetlere neden olabiliyor." şeklinde konuştu.
Gemilerdeki vakalara da deniz ambulanslar hizmet veriyor
112 İstanbul Anadolu Yakası Başhekimlik Bölge ve Adalar Bölgesi Koordinatörü Dr. Doruk Demir, Büyükada, Heybeliada, Kınalıada ile Burgazada'nın yanı sıra gemiler ve denizde çıkan her türlü acil sağlık olayına deniz ambulanslarla 7/24 esasına göre müdahale edildiğini söyledi.
Çağrı merkezine gelen aramalar üzerine gerekli görüldüğünde vakalara ilk olarak kara ambulansının yönlendirildiğini aktaran Demir, deniz ile gemideki vakalara da direkt deniz ambulansının yönlendirildiğini dile getirdi.
Gerekli hallerde ileri tetkik ve tedavi için hastanın ana karaya naklinin deniz ambulanslarıyla sağlandığını belirten Demir, Maltepe'deki iskeleye yanaştıktan sonra kendilerini karşılayan kara ambulansı ekibinin hastayı en yakın ve uygun hastaneye götürdüğünü söyledi.
Dr. Demir, teknelerin 26 deniz mili hızında gittiğinin altını çizerek, "6-7 dakika gibi bir sürede hastayı ulaştırıyorlar. Genel olarak 10 dakika içinde karşı kıyıya ulaşıyor." dedi.
Adalar bölgesinde yılda 3 bin hasta ana karaya taşınıyor
Deniz ambulanslarla kaç vaka taşındığına ilişkin bilgi veren Demir, "Mevsimsel olarak değişmekle birlikte yaz aylarında günlük 15-16 vakaya ulaşıyoruz. Kış aylarında ise vakalarımız 7-8'e düşüyor. Aylık olarak, kışın 250-300, yazın da 400-450 vakaya ulaşıyoruz. Yıllık olarak da 3 bin civarı hasta taşıyoruz." bilgisini verdi.
Dr. Demir, yaz aylarında daha çok travma, bisikletten düşme ve boğulma, kış aylarında ise kronik hastalıklarla ilgili vakalara rastladıklarını kaydetti.
Deniz ambulansta paramedik olan Eda Gürkan, her adada bir ekip bulunduğunu dile getirdi.
Gürkan, 2 hasta taşıma kapasitesine sahip ambulansların, herhangi bir olumsuzlukta hastalara müdahale edebilecek bütün cihazlara sahip olduğunu belirtti.
Kara ambulansı çalışanları "yol verilmemesinden" muzdarip
Kara ambulansında görevli Acil Tıp Teknikeri Gülşen Karaoğlan, çağrı geldikten sonra maksimum 60 saniyede vakaya çıktıklarını ancak en çok İstanbul trafiğinde zorlandıklarını dile getirdi.
Yol verme hususunda diğer sürücülerin kendileriyle inatlaştığını, ambulansın boş olduğunu düşünerek yol vermediklerini anlatan Karaoğlan, "Yol verseler, o gün bir kişinin daha hayatına dokunmuş olacağız. Ambulansın arkası her zaman dolu olacak diye bir şey yok. Çünkü o sırada çağrı almış ve vakaya doğru ilerliyor olabiliriz. Bunu yoldakilere kanıtlayamayız çünkü o sırada zamanla savaşıyoruz. Kanıt peşine düşersek hastaya geç kalmış oluruz." ifadelerini kullandı.
Kara ambulans şoförü Hakan Yücel, ambulansa yol vermede en iyi yöntemin "fermuar tekniği" olduğunu fakat sürücülerin buna alışkın olmadıklarını söyledi. Bazı sürücülerin yol vermek isteyip veremediğini, bu sırada kaza yapabildiklerini aktaran Yücel, ambulansın arkasına takılan araçların ani fren durumunda kendilerine çarpabildiğini dile getirdi.
"Onları havacılık kuralları içinde, güvenle hastanelere götürmenin hazzını yaşıyoruz"
Helikopter ambulans pilotu Hakan Tuskan, göreve gün doğumunda başladıklarını, ilk olarak hava aracının kontrollerini yaptıklarını, daha sonra 112'den vaka bildirildiğinde meteorolojiyi de değerlendirerek yaklaşık 7-10 dakika içerisinde havalandıklarını anlattı.
Tuskan, hastaları en hızlı sürede hastaneye ulaştırmaya çalıştıklarının altını çizerek, "Vaka il içerisinde olduğunda almamız 25-30 dakika, hastaneye bırakmamız toplamda 1 saat oluyor ki bu onların kara yolundan doktora, doğru hastaneye ulaşmaları için en kısa yol." dedi.
Yeni doğan çocukları, yanık veya uzuv kopması yaşayan vakaları gördüklerinde ister istemez etkilendiklerini ve onların acılarını hissettiklerini söyleyen Tuskan, onları emniyetle doğru kişinin eline teslim ettiklerinde bunun mutluluğunun kendilerini gururlandırdığını dile getirdi.
Pilot Tuskan, helikopter ambulansta çalışmanın büyük bir haz ve maneviyat duygusu içerdiğini vurgulayarak, "Çünkü gittiğimiz hastaların -küçük çocuklar, yanık vakaları, ciddi durumlar olsun- bir an önce hastaneye ulaşmayı talep etmeleri, yakınlarının bizi gördüklerinde gözlerindeki umudu, sevinci yaşadıkça bir an önce görevimizi layıkıyla yapmak istiyoruz. Yastığa başımızı koyarken huzur ve mutluluğu böylece yaşamış oluyoruz. Çünkü onları emniyetle havacılık kuralları içinde güvenle gitmeleri gereken hastanelere götürmenin verdiği hazzı yaşıyoruz." ifadelerini kullandı.
Helikopter ambulansta görevli Dr. Bilge İstek ise genellikle trafik kazası, kalp krizi, inme, yeni doğan ve bebek vakalarına gittiklerini belirtti.
Dr. İstek, sıklıkla ilçelerdeki vakalara gitseler de İstanbul ve diğer illere sevk edilen vakaları da taşıdıklarını söyledi.
Yaşam ile ölüm arasında ince çizgide görev yapıyor
Paramedik Emrah Genç ise hava araçlarının yoğun bakım ve yeni doğan ambulansı donanımında olduğunu, kara ambulanslarındaki tüm ekipmanı barındırdığını kaydederek, günde 3-4 vakaya gittiklerini aktardı.
Genç, helikopter ambulansta görev yapmayı "yaşam ile ölüm arasındaki ince çizgide, saniyelerle dakikalarla yarışılan o anda, hastalara müdahale etmek, en kısa sürede hastaneye ulaştırmak, ailelerine kavuşturmak ve o mutluluğu yaşamak" olarak tanımladı.