Bahadır Çoban / TÜRKGÜN
Son 5 yıldır yaş meyve sebze ihracatında Türkiye birinciliğini kimseye kaptırmayan ve Cumhurbaşkanlığı başta olmak üzere çeşitli bakanlıklardan ödüller alan “Uçak Kardeşler” firmasının sahibi, MHP MYK Üyesi Ali Uçak ile Türk tarımındaki güncel meseleleri ele aldık. Rusya’nın Türkiye’den gelen domatese uyguladığı kota nedeniyle yerli üreticinin domates pazarını kaybetme riskiyle karşı karşıya olduğunu ifade eden Ali Uçak, “Devlet büyüklerimizden bir an önce bu kotayı tamamen kaldırmak için girişimlere başlamalarını bekliyoruz” diye konuştu.
Türk tarımının genel durumu ve yapısal problemleri nelerdir size göre?
Türk tarımı her geçen gün daha da ileriye gidiyor, daha da bilinçleniyor. Gerek devletimizin vermiş olduğu destek gerekse yapılan yatırımlarla üreticimiz bilinçlenip daha da nitelikli bir duruma geliyor. Tabii eksiklikler yok mu, var. Özellikle üretim planlamasında çok büyük bir sıkıntı çekiyoruz. Düzenli bir üretim planlaması yapılsa hem üreticimiz nezdinde hem tüketicimiz nezdinde çok daha randımanlı olacak. Bir örnek vereyim: Bir sene diyelim ki kabak az ekiliyor, çok para yapıyor. 2 liralık kabak 6’lara 7’lere satılıyor. Böyle olunca diğer sene üreticimizin birçoğu kabak dikiyor. O sene de kabak para etmiyor, tarlada kalıyor. Hem üretici zarar etmiş oluyor hem de milli gelirimizin büyük bir kısmı kaybolmuş oluyor. Bir sene önce de az olduğu için 2 liralık kabağı tüketici 7-8 liraya yemeye başlıyor. Bu sefer de tüketici zarar ediyor, cebinden fazladan para ödüyor. Ama bir planlama yapılsa… Türkiye’nin her üründe yıllık tüketimi ne kadardır, ihracatı ne kadardır bunlar resmi kayıtlarda var. Çiftçi Kayıt Sistemi’nde de hangi üreticimizde kaç dönüm arazi var, kaç dönüm sera altı, kaç dönüm açık tarla hepsi var. Devletimiz bununla ilgili bir planlama yapabilir. Yaparsa çok randımanlı olacak. Hem milli servet çöpe gitmemiş olacak hem de tüketicimiz pahalı bir ürün almamış olacak. Planlamayla enflasyon sepeti de dengelenecek.
“ÇOK CİDDİ SU SORUNLARI BAŞLAYABİLİR”
Tarımı olumsuz etkileyen iklim değişikliği ve buna bağlı gelişen kuraklık sorunuyla ilgili akut bir çözüm olarak ne yapılabilir?
Özellikle suyla ilgili ciddi anlamda sıkıntılar başladı. 100 metreden alınan bir artezyen kuyusundaki su, şimdi 200 metre, 300 metrelere indi. Hem daha çok yerin altına iniliyor hem de su azalıyor. Türkiye’nin bir sürü su kaynakları var. Boşa akan su kaynakları varsa ya da bazı bölgelerde su oraya fazla geliyor ve diğer bölgede azsa o su kaynaklarını oraya aktarmanın yollarına gidilmeli. Mersin’den Kıbrıs’a su basıyoruz mesela. Neden başka bir yerdeki suyu başka bir yere taşımayalım? İklimler tamamen değişti. Artık sonbahar ve ilkbahar kalmadı. Yaz-kış. Kışları da düzgün bir kış olmuyor maalesef. Böyle devam ederse önümüzdeki yıllarda Türkiye’de çok ciddi su sorunları başlar.
‘KONTROL SİSTEMİ KURULMASI LAZIM’
Zaman zaman tarım ürünlerinde stokçuluk yapıldığı ve fiyatların speküle edildiği iddiaları gündeme geliyor. Ne diyorsunuz bu tartışmalara?
Taze meyve sebzede stokçuluk olmaz. Belirli bir dönem vardır. En basit örneği, soğan, patates… Günü geldiği zaman tarladan onu hasat edip depoya kaldırmak zorundasınız. Bu stokçuluk değildir. Soğan tarlada beklemez, günü geldiğinde hasat edeceksin ve depoya kaldıracaksın. Ondan sonra da günün şartlarına göre piyasaya sürersin. En basit örneği eylülün sonunda ya da ekimin 10’unda dalında elma bitiyor ama biz nisan ayına kadar elma yiyoruz. Nereden geliyor? Depoya konuluyor. Tabiatın kanunu budur. Mesela çilek, kiraz, erik gibi ürünlerse günlüktür. Hasat edersin, ertesi gün pazara iner. Bu stokçuluk değildir. Stokçuluk dedikleri şey yanlış bilgilendirme ve bilgi kirliliğinden kaynaklanıyor.
Güncel bir tartışma da tarladan markete giderken ürünün yüklendiği fiyatın fahiş boyutlarda olduğuyla ilgili. Siz bizzat sahadan gelen birisi olarak bu tartışmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tarladan markete gelinceye kadar aradaki fiyat farkını kontrol etmek de çok basit. Türkiye’de 5-6 tane büyük marketler zinciri var. Bunların hangi bölgeden hangi tedarikçiden mal aldıkları bellidir. Mal aldıkları bölge, üretici ya da tedarikçi ise günlük ondan kaç paraya alıyor ürünü ve marketinde kaç paraya satıyor? Çok rahat bir şekilde, çok net bir şekilde bunlar kontrol edilebilir. Giderler belli, masraflar belli, onları hesaplarsın, üzerine ne kadar kâr koymuş, fahiş bir şey koymuşsa da ona gereken cezayı kesersin. Bunu da kontrol altına almış olursun.
“DOMATES PAZARIMIZI KAYBEDİYORUZ”
Daha önce sizinle gerçekleştirdiğimiz söyleşide Rusya’nın domatese yönelik kota uygulamasından dolayı Türk üreticisinin beklentilerini ele almıştık. Sonra belli oranlarda bu sorun çözülmüştü. Şu anda durum nedir?
Rusya ile ilgili kota olayını hâlâ tamamen çözemedik. Her kota dolduğunda Rusya’ya ihracat kapanıyor. O süre zarfında devlet büyüklerimizin Rusya ile yapmış olduğu görüşmelerden sonra tekrar bir 50 bin ton daha tonaj artırıyorlar. Kotayı kaldırmıyorlar. Tonaj artırmak geçici, 3 ayda zaten doluyor. Her kota dolup Rusya’ya domates ihracatı durduğu zaman Rusya devleti başka ülkelere yöneliyor ve başka ülkelerden domates aldığı zaman da başka ülkeler bize rakip oluyor. Dolayısıyla biz domates pazarımızı yavaş yavaş kaybediyoruz. Devlet büyüklerimizden bir an önce bu kotayı tamamen kaldırmak için girişimlere başlayıp kotayı kaldırmalarını bekliyoruz. Şimdi Sayın Cumhurbaşkanımıza diyorlar ki, “Rusya’nın kendi ürünü olduğu için kota koyuyor.” Hiç alakası yok. Tamamen yanlış bilgilendirme. Eğer bir ülkenin kendi ürünü varsa, kota uygulayacaksa bir tarih koyar ve der ki, “Ocak ile mart arasında benim kendi ürünüm var. Ocak ve mart arasında ben Türkiye’den ya da başka ülkeden domatesi az alacağım ya da hiç almayacağım. Kendi ürünüm bittikten sonra da serbest bırakacağım” der. Ama Rusya ne diyor? “Sana 50 bin ton kota veriyorum, ister bir günde doldur, ister 10 yılda doldur.” Bunun mantığı nerede? Bana göre kota uygulaması tamamen siyasi, tamamen Rusya’daki bürokrasinin, Türkiye’deki çiftçiyi cezalandırma politikası.
“TARIMIN ÖNEMİNİ KAVRAMALIYIZ”
İhracatta Türkiye son dönemde rekorlar kırıyor. Tarım bu işin neresinde ve tarımda ihracatı artırmak için nasıl bir yol izlenmeli?
Eskiden ihracatçıya, belirli kalemlerde ton başına bir DFİF (Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu) ödüyordu devletimiz. Bu daha önceki ekonomi bakanımız döneminde kaldırıldı. Bir de geriye dönük kaldırdılar zaten, o çok büyük bir yanlıştı. Bunu tekrar gündeme getirip ihracatçıya üretmiş olduğu üründe ton başı DFİF verilirse bu ihracat, mevcuttakini yüzde 20, yüzde 30 katlar. Bu çok önemli. Tarımın da önemini çok iyi algılaması lazım devlet büyüklerimizin. Çünkü tarım gerçekten her kesime imkân sağlayan bir sektör. Şimdi bir sanayici 100 milyon dolarlık ihracat yapıyorsa bunun 70 milyon doları ithalat zaten. Yani oradaki rakama baktığımızda tarım sektörünün rakamı çok düşük gibi gözükebilir ama bunun tamamı ülkemizin ekonomisine KDV olarak kalıyor. Kendi yetiştirdiğimiz ürünü yurt dışına gönderiyoruz, bunun ülke ekonomisine döviz olarak girdisi var. Artı, tarım sektöründen o kadar farklı sektörler faydalanıyor ki kamyoncusu, traktörcüsü, akaryakıtı, elektriği, suyu, paleti, köşebendi, çivisi saymakla bitmiyor. O kadar sektöre faydası var. Bir ikincisi tarım üreticisi kazandığıyla yine kendi ülkesinde yatırım yapıyor. Bir de tarımda herkese iş var. Şimdi bizler bugün gitsek bir holdinge bir iş başvurusu yapsak CV’mize bakacak, kaç tane üniversite okumuş, masterı nerede yapmış, kaç tane yabancı dil biliyor, bunları soracak. Bunlar yoksa zaten işe girme imkânı yok. Ama tarımda, okuma yazma bilinmemesi dahi önemli değil. Elin ayağın tutsun, tarımda iş var. Bizim, Türkiye genelinde 20 bine yakın çalışan tarım işçimiz var. Gel çalış, diyoruz. Dolayısıyla insanlara bu imkânın tanınması sosyoekonomik düzensizliklerin ve suça meyil etmenin önüne de geçiyor.
Siz bu alanda uzun yıllardır birinciliği elinizde tutuyor ve birçok ödül de alıyorsunuz…
Biz Türkiye’de son 10 yıldır birincilik ve üçüncülük arasında ödül alıyoruz. Son 5 yıldır da yaş meyve sebze ihracatında Türkiye birincisi olan bir firmayız. 5 yıldır da Sayın Cumhurbaşkanımız ve Bakanlarımızdan ödül alıyoruz. Bu ödülü almamızdaki en büyük gücümüz, üreticimiz ve çalışanlarımız. Üreticilerimizin çalışkanlığı ve kaliteli ürün yetiştirmesi, beraber çalıştığımız 20 bine yakın tarım çalışanımızın vermiş olduğu özveri ve mücadele sayesinde bizler bu ödülleri alıyoruz. Onların bu azmini gördükçe biz daha çok çalışıyoruz. Ülkemize getirmiş olduğumuz dövizi gördükçe de çok mutlu oluyoruz. Biz milliyetçi, ülkesini, milletini, bayrağını seven insanlarız. O yüzden devletimize, ülkemize kazandırdığımız bir dolar bile bizim için çok önemli.