Akşam gazetesinin 15 Ocak 1930 tarihli baskısında bir haber göze çarpıyordu: "Koca Katili Macar Kadınların Muhakemeleri Hitam Buldu (Sona Erdi)." Budapeşte'nin yaklaşık 100 km güneydoğusunda bulunan 'Nagyrev' adlı küçük bir köyde yaşananlar Türkiye başta olmak üzere tüm dünyanın gözünü bu Macar kadınlara çevirmişti. Genç yaşlı demeden yüzlerde erkeğin sonunu getiren planın dehşet verici detayları ise kısa sürede yayıldı.
O yıllarda Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'na bağlı Budapeşte'nin güneydoğusunda bulunan Nagyrev Köyü'nün halkı bir sağlık sorunu olduğunda Zsuzsanna Fazekas'e giderdi. Fazekas, resmi bir eğitimi olmamasına rağmen Macar köyünün ebesiydi ve orada bir doktora en yakın kişi olarak kabul ediliyordu. Erkekler, tarlalarda çalıştıklarından kaynaklanan ağrı ve sızılardan kurtulmak için onun ev yapımı tentürlerini (bitkilere özlerini çıkarmak için uygulanan bir yöntem) kullanıyordu.
ARSENİĞİ YA YEMEĞE YA DA KAHVEYE KATMAYI ÖNERDİ
Julia Fazekas, kocasıyla birlikte 1911 yılında Nagyrev'e gelmiş orta yaşlı bir kadındı. Söylediğine göre kocası hiçbir açıklama yapmadan ortadan kaybolmuştu. Ebe olarak civarda nam salan Fazekas, 1911 ila 1921 yılları arasında 10 kez kürtaj işlemi yaptığı gerekçesiyle tutuklanarak mahkemeye çıkarılsa da her seferinde kürtaj destekçisi hakimler tarafından salıverildi. Kadınları 'istenmeyen çocuklardan kurtardığı' için kısa sürede ünlenen ve güven kazanan ebe Fazekas aynı zamanda civarda hastane bulunmadığı için köylülere ilaç vererek ufak rahatsızlıklarda tedavi uygulayan bir isimdi.Yardımcısı Susanna Olah ile birlikte köylü kadınların dertlerini de dinleyen Fazekas, son dönemde kocalarının savaştan geri dönmesinden muzdarip olan kadınlara 'basit bir çözüm' dediği yöntemi önerdi; onları zehirlemek. Arseniği, sinekleri yakalamak için kullanılan kağıtlardan damıtma yöntemiyle elde eden Fazekas, bunu kadınlara vererek kocalarının yemeklerine ve kahvelerine katmalarını önerdi.
YAKLAŞIK 300 KİŞİ ÖLDÜRÜLMÜŞ OLABİLİR
O zamanlar Macar toplumunda görücü usulü evlilikler çok yaygındı. Genç kızlar, aileleri tarafından kendileri için seçilen yaşlı erkeklerle evlendirildi. Birçok kadın aşksız, dayak şiddet gördüğü evliliklere zorlanmıştı. Böylece I. Dünya Savaşı geldiğinde ve erkekler savaşmaya gönderildiğinde, kadınlar topluca rahat bir nefes aldı. Aynı zamanda kasabanın dışında bir müttefik savaş esirleri kampı kuruldu. Savaş esirleri, erkeklerin yokluğunda tarlalarda çalışmak üzere askere alındı. Kocaları uzaktayken birçok kadın genç askerlerle romantik bir ilişki kurdu. Bu nedenle savaştan sonra Nagyrev'in bazı erkeklerinin köye dönmesi kadınları mutsuz etti. Yardım için Zsuzsanna teyzelerine gitmeye ve kocalarını zehirlemeye devam ettiler.
Yıllar geçtikçe daha da fazla kadın kapısını çalar oldu, üstelik ölenler sadece çekilmez, yaşlı kocalar değildi. Masum pek çok kişi de bu tuzağın mağduruydu. Nagyrev'de arsenik zehirlenmesinden kaç kişinin öldüğüne dair rakamlar değişse bölgedeki diğer köylerin de aynı şeyi yaptığı ve toplam 300 kişinin öldürülmüş olabileceği iddia ediliyor.
GAZETECİYE GELEN MEKTUP HER ŞEYİ ORTAYA ÇIKARDI
Komplo, 1929'da küçük bir yerel gazetenin editörüne yazılan isimsiz bir mektupta, ülkenin Tiszazug bölgesinden kadınları aile üyelerini zehirlemekle suçladığında gün ışığına çıktı. Yetkililer köy mezarlığından 50'den fazla ceset çıkardı ve 46 tanesine yapılan incelemeler sonucunda vücutlarında arsenik olduğu tespit edildi. Yaşanan cinayetlerin ardından tüm zanlıların itirafları tek bir noktaya çıkıyordu; o da mutsuz evlilikler. Aynı itiraflar o dönem içinde benzer şekilde işlenmiş cinayetlerin sonrasında da görüldü.
Örneğin Macar toplumunda kadınların kocalarını seçme hakkı bulunmuyordu ve bu seçim aileleri tarafından yapılmaktaydı. Kadınların, ailelerinin bu tercihleri hakkında herhangi bir itiraz hakkı olmadığı gibi ileride boşanmaya da izinleri yoktu. Kocalar karılarına ne yaparsa yapsın boşanamazlardı. Durum böyle olunca kocalarını öldürmek bazı kadınlar için korkunç ve insani olmayan bir şekilde çıkış yolu olarak kabul edildi.
ERKEKLERİN KADINLARA DAVRANIŞI DEĞİŞTİ
Tüm bu yaşananların sonucunda 34 kadın ve bir erkek tutuklandı, içerisinden 8'i ölüm cezasına çarptırıldı ancak sadece 2'si idam edildi. 12 kişi ise daha hapis cezası aldı. Fazekas ise tutuklanmadan hemen önce siyanür içerek intihar etti. Üstelik yakındaki Tiszakurt Kasabası'nda, mezardan çıkarılan diğer cesetlerde de arsenik bulundu ancak hiç kimse ölümlerinden hüküm giymedi.
1950'lerde hapishanede olan tarihçi Ferenc Gyorgyev yaşlı bir köylüyle tanıştı ve anlattığına göre bu adam Nagyrev'in kadınlarının çok eski zamanlardan beri erkeklerini öldürdüğünü iddia ediyordu. Ancak işin en tuhaf tarafı tüm dünyada büyük ses getiren olay sonrası cinayetlerin son bulduğu iddiası oldu. Her yerde, yaşananların Nagyrevli erkeklerin içine korku saldığı ve bundan sonra erkeklerin eşlerine karşı davranışları belirgin bir şekilde iyileştiği anlatıldı.