23 Kasım 2024
weather
14°
Twitter
Facebook
Instagram
Türkgün Gündem MHP Ankara Milletvekili Nevin Taşlıçay : Milletçe mücadele şart

MHP Ankara Milletvekili Nevin Taşlıçay : Milletçe mücadele şart

MHP Ankara Milletvekili ve Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Üyesi Nevin Taşlıcay, Emine Bulut olayını ve kadına şiddetin önlenmesi konusunda yapılması gerekenleri TÜRKGÜN’e değerlendirdi.

9 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
MHP Ankara Milletvekili Nevin Taşlıçay : Milletçe mücadele şart

Emine Bulut olayının ekonomik zorluklarla, gelenek ve göreneklerimizle, kanunların yetersizliği ile izah edilemeyeceğini belirten Nevin Taşlıçay, “Sorun maruz kaldığımız kültür yozlaşmasında, içeriğinde şiddetsiz bir an geçmeyen dizilerde, şiddet içerikli oyunlarda, kavganın normalleştiği meclis görüntülerinde, terörü ve terörden gücünü alan partiyi destekleyen aydın ve sanatçılarda, ölümü meşrulaştıran ve bunun üzerini demokrasi ile örtmeye çalışanlarda aranmalıdır” dedi.

Taşlıçay, “Kadın, çocuk ya da hayvan; sırf güçsüz oldukları için şiddetin baş mağduru olmasın diye mücadelemiz devam edecek. Kolay olmasa da bu kararlılığımız en önemli gücümüz olmaya devam edecek. Nasıl terörle mücadelede çok önemli yol kat ettiysek, kadına şiddetle mücadele de devletin kararlılığı ve bu kararın kurumlarımızca benimsenmesi ilk ve en önemli şarttır. Devletimizin caydırıcılığı olmadan söylenen her şey eksik kalacaktır” dedi.

 

MHP Ankara Milletvekili ve Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Üyesi Nevin Taşlıcay, Emine Bulut olayını ve kadına şiddetin önlenmesi konusunda yapılması gerekenleri TÜRKGÜN’e değerlendirdi.

Nevin Taşlıçay, bu sefer kara haberin Kırıkkale’den, her zamankinden daha tez geldiğini hatırlatarak,  şu açıklamayı yaptı:

38 yaşındaki Emine Bulut, “Ölmek istemiyorum!” diye feryat ederken; 10 yaşındaki kızı Elif, “Anne, lütfen ölme!” diyerek yalvarıyordu. Hala kulaklarımızda çığlıkları. Bu vahşeti, ekonomik zorluklarla, gelenek ve göreneklerimizle, İslam diniyle, İstanbul Sözleşmesiyle, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Şiddetin Önlenmesi yasasıyla anlaşılabilir kılmamız mümkün değil. Sorunun nedenleri kadim geleneğimizde, sevgi ve hoşgörü dini İslam’da değil; maruz kaldığımız kültür yozlaşmasında, içeriğinde şiddetsiz bir an geçmeyen dizilerde, şiddet içerikli oyunlarda, kavganın normalleştiği meclis görüntülerinde, terörü ve terörden gücünü alan partiyi destekleyen aydın ve sanatçılarda, ölümü meşrulaştıran ve bunun üzerini demokrasi ile örtmeye çalışanlarda aranmalıdır. Sorun çok daha derinlerde. İstediğiniz yasayı çıkarın, hatta şiddeti şiddetle telin edin; şiddeti içselleştirmiş, radikalleşmiş bireyler yetiştiği sürece, varacağınız yer yine şiddet olacaktır. Meselenin çözümü için topyekûn bir seferberlik, dört başı mamur bir eylem planı şarttır. Bu kapsamda Emine Bulut’un şahsında kadınlarımızı, kızı Elif’in şahsında çocuklarımızı, “seni öldürür, paşa paşa yatarım” diyen cani eski kocanın şahsında toplumsal şiddeti, olayı görüntüleyen gencin şahsında sosyal medya çılgınlığımızı, sadece bakmakla yetinen ilk yardımdan bihaber toplumumuzu, kadına şiddetle ilgili yasalarımızı, kurumlarımızı ve tabi ki medyayı tahlil etmek gerekiyor.

NE İLK NE SON KADINA ŞİDDET

Ne ilk ne son kadına şiddet. Bir kez daha insanlığımızdan utandık, bir kez daha acziyetimizi gördük. Söylenecekler bir hışımla söylendi ve hiçbirimiz üzerine alınmadan; eleştirilerimizi birer ok gibi fırlattık etrafa. Bin yıldır bizi ayakta tutan geleneklerimize göreneklerimize de küfürler savruldu, dinimize de dil uzatıldı. Her şeyin başat sebebi kültürümüzmüş, birçokları bunu iddia etti. Yetmedi, Veda Hutbesindeki “kadınlar emanettir” gibi her dem övündüğümüz kadim düşünceye bile çatıldı. Öyle ki emanet kavramının anlamını, derinliğini, hukukunu dahi unuttuğumuzu da bu vesile ile görmüş olduk. Oysa, sadece mal, mülk emanet edilmez bizim kültürümüzde ve dahi emanetin sahibi de değilsinizdir.  Bu anlayışla kendi canlarımız da emanettir bize. Ancak, fırsat bulmuşken günah keçisi aramak, birtakım hesaplaşmaları yeniden meydana çıkarmak adet oldu bizde. Halbuki “birbirini sevmek için bahane arayan” bir millettik biz. İpin ucunu yakalamak ise işte tam burada mümkün. Şiddet, sokakta, evin içinde, iş yerinde, çocuklarımızın gözünün önünde, okulda ve daha nicesinde kendine kolayca yer buluyor. Toplumsal psikolojimiz üzerine uzun uzun düşünmek, araştırmak kaçınılmaz oldu. Yoksa bir çırpıda gelenek ve göreneklerimize suç atmak, binlerce yıllık geleneğin taşıyıcısı, toplumun mimarı olan kadını şiddetle bağdaştırmak akıl işi değildir. Hele bir de aile içi şiddetin müsebbibi olarak kadını görmek, kadının çocuk yetiştirme tarzını hedef göstermek, kadını korumak için hazırlanmış yasalarda sorunu aramak büyük bir yanılgıdır.                            

Politika, şiddete karşı sözü tesis etmektir denir. Bu minvalde toplum içi şiddetle ilgili pek çok kez cümle kurduk, yayınlar çıkardık. Sağlıkta, sporda, iş yerinde, ailede şiddeti pek çok defa gündeme getirdik. Ancak “ölüm” tüm sözleri, çalışmaları sıfırlıyor. Tek bir ölüm ile söyledikleriniz, yaptıklarınız adeta boşa çıkıyor. Elbette şiddetle olan mücadele azmimizi yitirmeyeceğiz. Ne teröre pabuç bırakacağız ne magandalığı cezasız bırakacağız. Ama daha önemlisi toplumsal şiddeti kaynağından kurutmak için elimizden geleni ortaya koyacağız. Kadın, çocuk ya da hayvan; sırf güçsüz oldukları için şiddetin baş mağduru olmasın diye mücadelemiz devam edecek. Kolay olmasa da bu kararlılığımız en önemli gücümüz olmaya devam edecek. Nasıl terörle mücadelede çok önemli yol kat ettiysek, kadına şiddetle mücadele de devletin kararlılığı ve bu kararın kurumlarımızca benimsenmesi ilk ve en önemli şarttır. Devletimizin caydırıcılığı olmadan söylenen her şey eksik kalacaktır. Gerek eğitim sistemimizdeki şiddetle mücadele gerek ceza infaz yasasındaki düzenlemeler; devletin hem yasama hem yürütme hem de yargı olarak kararlılığı ile mümkün olacaktır. 

Şiddete meyilli nesiller, öfke kontrolü olmayan, tahammülsüz bireyler yetiştirdiğiniz müddetçe çıkardığınız yasalar elbette çözüm olmayacaktır. Yine en kapsamlı yasaları çıkarsanız dahi uygulanmadığı müddetçe sonuç almanız da mümkün değildir. Yasama organınız ağır işlerse, kadınlarınızı ölümle baş başa bırakmış olursunuz. Emniyet güçleriniz olayı savcılığa aylar sonra intikal ettirirse alacağınız hiçbir önlem işe yaramaz. Hasılı, en ince ayrıntısına kadar düşünülmeden atılan her adım güdük kalmaktadır, kalmaya da devam edecektir.

Toplumsal duyarlılığı artırmamız insani görevimizdir, vicdani sorumluluğumuzdur. Şiddet uygulayanın yaptıkları yanına kar kalmaktadır, mağdurun yaşadıklarını sinesine çekmesi toplumumuzca çıkış yolu olarak gösterilmektedir. Çevremizdeki şiddet vakalarına sessiz kalışımız çok daha ağır şiddet olaylarını yanında getirmektedir. Psikolojik tacizleri görmezden gelmek en kötü alışkanlığımız olmuştur. Halbuki çocuk ya da kadın, güçsüzlüğünden dolayı bir başkasının tüm zorbalığını içine sindiren bireylerden haberdarız. Ancak bunu güvenlik güçlerine, ilgili kurumlara bildirmekte son derece çekingeniz. Buradaki çekingenliğin sebebi yasal boşluklar ise bu da vakit kaybetmeden çözülmelidir. Çocuk istismarı ve kadına şiddette “Gizli Tanıklık” hayata geçirilmeli ve itinayla uygulanmalıdır. Cinnet hali yaşanmadan önce bunun emareleri güçlü şekilde görülmektedir. Önleyici hizmet sunabilmek için ise toplumsal duyarlılık, bireysel farkındalık hızla arttırılmalıdır. Bu çalışmalar için Sağlık Bakanlığı’nın Toplum Sağlığı Hizmetleri, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı’nın Emniyet ve Jandarma Teşkilatı, Milli Eğitim Bakanlığı ve elbette medya kuruluşları bir araya gelerek kapsayıcı bir çalışma yapmalıdırlar. Dayısı tarafından cinsel istismara uğrayan kız çocuğunun durumunu annesi, akranları tarafından taciz edilen çocuğu okul müdürü örtbas etmeye kalkışırsa, şiddetle mücadeleyi engellemeniz imkansız hale gelir. Defalarca tecavüze uğrayan kadına toplumda kötü gözle bakarsanız, kadını çaresizlikle baş başa bırakırsınız. Toplumsal duyarlılığın artırılması, milletçe verilecek bir mücadelenin sonucunda elde edilecek bir kazanımdır.

Çocuklarımız, yarınlarımızdır. Onları içine ittiğimiz şiddet sarmalı sadece bugünümüzü değil yarınlarımızı da ipotek altına almaktadır. Yapılan pek çok araştırma gösteriyor ki şiddetle muhatap olan çocuklar için tehlike çanları güçlü çalıyor. Eğer onları bu ortamlardan uzak tutmayı beceremezsek daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalmamız olası. Akran zorbalığı ile mücadeleyi öncelememiz şart. En çok önemsediğimiz eğitim yuvalarını şiddete teslim edersek gidecek yolumuz kalmaz. Bu itibarla akran zorbalığı ve okul içi şiddetle ilgili hem yasal hem farkındalık çalışmaları acilen başlatılmalıdır. 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Şiddetin Önlenmesi Yasası’nın etki analizi yapılarak genişletilmesi elzemdir. Bu yasayla ilgili revize için bizlerin de çalışmaları devam ediyor. Ancak başka bir açıdan da biliyoruz ki yasalar kadar uygulaması da önemlidir. Bu sebeple kurumlarımızın ivedilikle ve titizlikle işlemesi de yürütmenin önceliği arasında olmalıdır. Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu bu çerçevede çalışmalarını sürdürmektedir. Fakat kadına şiddetle ilgili tüm kurumlar arasında önemli bir koordinasyon eksikliği olduğu da gözükmektedir. Yasaların hayata geçirilmesi için kurumlararası koordinasyonun sağlanması acil bir durumdur.

Son olarak medyamız da kadına şiddet ve toplumsal cinsiyet eşitliği hususlarında sınıfta kalmıştır. Medyadaki erkek egemenlik aşılamamaktadır. Bununla birlikte medyanın kadına şiddet haberleri vermedeki yanlış politikaları da diğer önemli bir meseledir. Halbuki pek çok araştırma gösteriyor ki şiddetin görünürlüğü arttıkça şiddet artıyor. Buna rağmen dizilerdeki ensest ilişkiler, şiddet sahneleri ve kadının aşağılandığı senaryolar artık hayatımızın bir parçası olmuştur. Mücadelede bu tarafı eksik bırakırsak, inşa ettiklerimizi kendi ellerimizle yıkmaya devam etmiş oluruz. Medyanın tüm organlarıyla bu meselenin çözümüne dahil edilmesi de bu manada ana çözüm önerilerimizden birisidir.

Bunun yanında kadın sığınma evlerinin sayısının artırılması ve önleyici hizmetlerin geliştirilmesi de aciliyete sahip konulardır. Belediyelerimizin bu konuda daha aktif bir yapıya kavuşmalarını bekliyoruz. İnsan hayatı en temel önceliğimizdir. “Şiddete karşı mücadelenin” yanında kadının güvenliğini de önemsiyoruz. Fakat şiddet uygulayan erkeği uzaklaştırmak tek başına çözüm değildir, şiddet başladığı andan itibaren uzaklaştırma gibi koruyucu tedbirlerin yanı sıra rehabilitasyon süreci de başlatılmalıdır. Bu sayede başlatılan tedavi ile, rehabilitasyon sürecinin olumlu sonuçlandırılması halinde ailenin bütünlüğünü korumak da mümkün olabilecektir. Bu hem çocukların psikolojik durumu için hem de ailelerin geleceği için çözüm olabilecek bir yöntemdir.

Ve son olarak Emine Bulut olayında bir başka dikkat çekici hususa işaret etmek istiyorum. Kadının yaralandıktan sonra bağırırken, ona hiçbir tıbbi müdahalenin yapılamamasını gözden kaçırmamalıyız. Bu sebeple milletçe ilk yardım eğitimi almanın gerekliliğini de görmezden gelmemeliyiz.

Toplumsal duyarlılığı yüksek, bilinçli ve huzurlu bir ortamı hep birlikte inşa edeceğiz. Kadınlar mutlu olursa Türkiye huzurlu olur, bu bilinçle toplumun huzurunu sağlayacağız. Kadınlarımızı güçlendireceğiz, Türkiye’yi büyüteceğiz. Çağrımız, topyekün mücadeleye, politikaların kararlı bir şekilde uygulanmasına. İnanıyoruz ki devletimizin sayesinde kadının toplumsal rolünün yükselişi tüm engellemelere rağmen devam edecektir.

Emine Bulut’a rahmet diliyor, kızı Elif’i emanetimiz kabul ediyoruz. Kadına şiddetin son bulması için herkesi, şiddetle mücadeleye davet ediyoruz.

Yorumlar
G
Gülseren Sarıoğlu 5 yıl önce
Kadınlar olarak ,erkek egemenliğinden kurtulup ,onlardan çok daha güçlü ve sorumluluk sahibi olarak , bütün haksızlıklara birlikte mücadele vermek için haydi kadınlar susma Başkanım yüreğinize sağlık ,yolbascimiz olarak arkandayiz
BEĞENME
0
CEVAPLA
s
semray siper 5 yıl önce
Yüreğinize emeğinize sağlık sn VEKİLİM Kadına çocuklara ve bütün canlılar a yapılan Bu canilikler Vahşet bitsin inşallah idam yasası getirilsin sonuna Kadar okudum mesajınızı Yanınızda ve destegiz Kıymetli VEKİLİM Elazigdan sonsuz selamlar saygılar sevgiler sunuyorum
BEĞENME
0
CEVAPLA
Alevler antik kente ilerliyor! Antalya'da korkutan yangın

Alevler antik kente ilerliyor! Antalya'da korkutan yangın