Cumhur İttifakı’nın milli bir ittifak olduğuna da değinen MHP Grup Başkan Vekili Erkan Akçay AK Parti ve MHP’nin desteklediği sistemin devam etmesinin tüm kesimler tarafından iyi öğrenilmesi gerektiğini dile getirdi. Programa Milliyetçi Hareket Partisi genel merkezinden Genel Sekreter Yardımcısı Bahadır Bumin Özarslan, MHP Grup Başkan Vekili Erkan Akçay, Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Ali Uçak, Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Fevzi Zırhlıoğlu, Merkez Disiplin Kurulu Üyesi Muhammed Tekin, Eskişehir Milletvekili Metin Nurullah Sazak’ta katılırken AK Parti Milletvekili Mustafa Canbey, Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz, Ticaret Odası Başkanı Rahmi Kula, Ticaret Borsası Başkanı Ersin Erdoğmuş ile meslek odaları başkanları ve yöneticiler de hazır bulundu.
Balıkesir’deki sivil toplum kuruluşları, odalar, borsalar ve mahalle muhtarlarının katıldığı program saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. MHP İl Başkanı Ekrem Gökay Yüksel’in açılış konuşmasını yapmasının ardından MHP Genel Merkez Başkanlık Divanı üyeleri selamlama konuşmalarını gerçekleştirdi. Programın sonunda ise MHP Grup Başkan Vekili Erkan Akçay, Türkiye gündemine ilişkin konuşma gerçekleştirdi.
Ekrem Gökay Yüksel: “Her daim Türk devletinin yanındayız”
Programın açılış konuşmasını yapan MHP İl Başkanı Ekrem Gökay Yüksel, “Yüreklerimiz yaralıdır. Ancak gidenlerin ardından yas tutmayı bildiğimiz kadar intikamlarını almayı, emanetlerini de taşımayı da biliriz. Başbuğ Alparslan Türkeş’in yetiştirmek için ömrünü verdiği bozkurtları yetiştirebilmek için Aybüke Öğretmenin görmeyi hayal ettiğini gerçekleştirmek için tarih okurken tarih yazar Türk evladı Fırat’ın mirasını yaşatmak için elimizi taşın altına koymayı da biliriz. Bizler dünyada tükenmez Murat olmadığını bilenleriz. Bizler meşakkatten kaçmadan mücadele etmeyi bilenleriz. Etrafınıza bir bakınız herkes kapalı kapılar ardında koyun koyuna girmiş. Hesap ne derseniz? Hesap Türk devletinin altını oymaktır. İşte bu durumda bizler Türk devletinin altı oyulmasın diye çalışıp çabalayanız. Başbuğumuzun dediği gibi “Mevzu vatansa hepimiz ölelim, mevzu makamsa hepiniz ölün” düsturuyla yaşatanlarız. Makamla bozulmanın yalanla aldatmanın, ihanetle kar etmenin, bolu görünce darı unutmuşların, sınavını vermiş bir davanın mensuplarıyız.
Ancak kimsenin şüphesi olmasın yılmayacağız, yıkılmayacağız, başaracağız ve başaracağız. Terörü baş tacı edenleri biliyoruz. Onlarla evcilik oynayanları da biliyoruz. Dışarıdan gelen saldırıların yanında içerideki ihanetinde farkındayız. Ancak şunu hiçbir zaman unutmayın; bizler bir oldukça, iri, diri oldukça onlar hesaplarına ulaşamayacaklar. Bakınız bir yanımız Kardeş Azerbaycan, bir yanımız Kıbrıs, öte yandan Libya; Suriye, Balkanlar, Doğu Türkistan, Kerkük. Türk’ün kalbinin attığı her yerde mücadelesini vermektedir. Bizler de her daim Türk Devleti’nin yanındayız” diye konuştu.
“Siyaseten zarar görsek de yolumuza devam edeceğiz”
MHP Grup Başkan Vekili Erkan Akçay ise konuşmasında MHP’nin kuruluşundan bu yana sergilediği siyasi tutum hakkında açıklamalarda bulundu. Akçay, “Bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak tek gayemiz var; bu aziz vatan üzerinde yaşayan milletimizin esenliği, huzuru, güvenliği, birlik ve bütünlüğümüzün korunması, refahımızın artması, kalkınmamızın sağlanması ve bu aziz Türkiye’mizin yeryüzünde çok büyük ve güçlü bir ülke haline getirilmesidir. Bizim bir tek sevdamız var o da Türkiye’dir. İşte ülkemizin dört bir yanında vatandaşlarımızla bu sebeple sık sık buluşuyoruz ve milletimizle de hemhal oluyoruz. Türkiye’de temel milli meselelerini, ülkemizin içinde bulunduğu şartları ve büyük milli hedeflerimizi milletimizle konuşup, paylaşıyoruz.
Ayrıca ve maalesef terör örgütleri ve Türkiye düşmanlarıyla iş birliği yapan, Türkiye’nin milli meselelerine yabancı kalıp, muhalefet edenlerin de gerçek yüzlerini ve onların sebeplerine yine milletimizle paylaşıyoruz. 53’ncü yılını idrak eden ve Türkiye’nin en köklü kıdemli partilerinden birisi olan Milliyetçi Hareket Partisi, Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin liderliğinde ilkeli, sorumlu, sorun çözen ve çözüm üreten, inisiyatif alan bir partidir. Milliyetçi Hareket Partisi bütün meselelere dünya ve Türk tarihi çerçevesinde bir milli tarih şuuru içerisinde dün, bugün ve yarın perspektifiyle bakan, görüşleri, teşhisleri ve öngörüleri büyük çoğunlukla da gerçekleşen bir partiyiz. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak siyasi motivasyonunu polemiklerden, kısır siyasi çekişmelerden, demagojilerden devşirmeyen yabancı ülkelere, terör örgütlerine sırtını yaslayarak çıkar umanlardan değiliz. Attığımız her adımda, yaptığımız her hamlede şu soruyu mutlaka kendimize sorarız; siyaset nedir? Siyaset niçin yapılır? Siyasi partiler neden vardır? Türkiye çok partili demokratik siyasi hayatı benimsemiş ve 1908 Meşrutiyetiyle başlatmış bir ülkeyiz. Her zaman söyleniyor ya işte 1946’da çok partili siyaset hayatına geçtik bu söz doğru değil. Hakikat 1908 Temmuzunda Osmanlı çok partili demokratik siyasi hayata girmiştir.
Sadece 1923 ve 1946 arasında o ağır dünya şartları Kurtuluş Savaşı’ndan çıkıp bunu cumhuriyetle taçlandıran bir millet, bir ülke sadece 23 yıllık çok geçici bir dönem itibariyle tek partiyle yönetilmiştir. Türk milletinin tercihi çok partili demokratik siyasi hayat olmuştur. Fakat 100 yıla yakın tecrübemiz göstermiştir ki bu çok partili demokratik siyasi hayatı mutlaka belli ilkeler, sorumluluklar içerisinde götürme mecburiyetimiz var. Milliyetçi Hareket Partisi konuları da meseleleri de dünya şartları çerçevesinde bakıyoruz. Geçirdiğimiz bütün siyasi süreçler, yaşadığımız darbeler, darbe girişimleri, hükümet krizleri Milliyetçi Hareket Partisi’nin tecrübe ve şuur hanesinde daima yer alacak. O bakımda biz daima 53 yıllık siyasi halatımız boyunca ülkemizin krize girmesini hiçbir şart altında, hiçbir gerekçeyle müsaade edemeyiz, inisiyatif ve sorumluluk alırız. Siyaseten parti olarak zarar göreceğimizi bilsek dahi bundan asla şaşmayız. 53 yıllık tarihimiz buna şahittir” diye konuştu.
“Cumhur İttifakı milli bir ittifaktır”
Cumhur İttifakı’nın milli olduğuna da dikkat çeken MHP Grup Başkan Vekili Erkan Akçay, “Cumhur ittifakı dediğimiz hadise de Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi arasında iki güzide liderin; Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin bu şuurla önderlik etmesi sebebiyle Cumhur İttifakı kurulmuştur ve milli bir ittifaktır. Öyle sıradan, basit bir seçim ittifakı, bir siyasi çıkar ittifakı asla değildir. Bunun milletimizin çok iyi anlaması ve görmesi en büyük beklentimizdir. Bunu da milletimizin çok büyük çoğunluğu da gayet iyi bir şekilde görüyor. Milli ittifak dedik. Eğer şu anda Türkiye’de tabelası bulunan, faaliyet gösteren 90’dan fazla siyasi parti var. Bu siyasi partilerin 14’ü de TBMM’de temsil ediliyor. Bu siyasi partilerde bizim siyaset anlayışımıza göre temel milli meseleler ve Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı tehdit ve tehlikelere karşı birlik ve beraberlik içerisinde olunması gerekir. Doğal olan budur. Siyaset adına veya muhalefet yapacağım adına kesinlikle Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı tehdit ve tehlikeler görmezden gelinemez. Hele görmezden gelinir de Türkiye karşıtlarının ağzıyla, onların tutumuyla bir siyaset belirlenirse Allah korusun o siyasi hareketi ihanete kadar sürdürürler. Türkiye’nin geçirmiş olduğu bu tecrübeler neticesinde Cumhur İttifakı en az 100 yıllık Türkiye’nin geçirdiği siyasi tecrübelerin bir neticesi olduğu gibi 16 Nisan 2017’de gerçekleşen Anayasa Referandumuyla fiiliyata geçen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adına da Türk tipi başkanlık dediğimiz sistem yönetimde istikrarı ve temsilde adaleti oluşturmak için getirilmiştir. Yoksa iki liderin bir masaya oturup da keyfi olarak getirdikleri hususlar değildir.
Yönetimde istikrar, temsilde adalet diyoruz. Türkiye’de şu anda bu sistemle siyasi istikrar vardır, devlet ülke yönetiminde de istikrar vardır. Kriz miriz yoktur ve olması da mümkün değildir. Yani sistemden kaynaklanan bir krizin olması mümkün değildir. Ucube sistem, tek adam rejimi lafları havada kalan, hiçbir realitesi olmayan, sadece vesayet özlemini ifade eden, eski krizli dönemlere, Türkiye’nin kan kaybettiği, enerji kaybettiği, zaman kaybettiği dönemlere öykünmekten başka hiçbir anlamı yoktur. Diyorlar ki “sembolik cumhurbaşkanı” istiyoruz. Sembolik Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı olabilir mi? Ne demek sembolik? Etkisiz, yetkisiz olsun istiyorlar. Cumhurbaşkanı icra makamı demektir. Yani iktidarsız iktidar istiyoruz diyor bunlar. Halktan oyu alsın ama hiçbir icraat yapamasın. Kılıçdaroğlu’nun mantığı da o; yani “iktidar oyu alsın ama memleketi ben yöneteyim” diyor. Demokraside böyle bir mantık yok. Dolayısıyla etkili, yetkili, icra makamı, hızlı ve doğru karara alan mekanizmaları çok işletecek bir sistem” ifadelerini kullandı.
“Ekonomi konusunda dikkatli ve uyanık olmalıyız”
Türkiye’deki ekonomik gelişmeler hakkında da değerlendirmelerde bulunan Erkan Akçay şunları söyledi:
“İki yıla yakın süredir tüm dünya ve Türkiye korona virüs denilen gözle görülmeyen ancak etkisini çok hissettiren bir salgınla mücadele ediyoruz. Bu mücadelede Türkiye gurur verici bir şekilde başarıyla bugüne kadar bu mücadeleyi götürmüştür. Dünya ekonomilerini allak bullak eden bu salgında Türkiye’yi batılı devletlerle mukayese ettiğimizde gerek kapasite kullanımı, gerek organizasyon yeteneği bakımından da olumlu manada ayrışmıştır. Ayrıca 2020 yılı itibariyle de artı 1,8 büyümeyi gerçekleştiren nadir ülkelerden birisi olmuştur. 2021 yılı itibariyle de yılsonuna yapılan orta vadeli programa göre yüzde 9 öngörülen büyümemiz ancak görüyoruz ki büyük ihtimalle yüzde 10’la büyümeyi gerçekleştireceğiz. Ekonomi düz çizgi izlemez. Zaman zaman dalgalı ve zigzaglar olmuş. Çünkü Türkiye serbest piyasayı ve dünya piyasasına açılan bir ülke ve etkilenmemiz kaçınılmaz oluyor. Gerçekler ortada 9 Temmuz 2018’de hükümet görevine başlar başlamaz, cumhurbaşkanı mecliste yemin eder etmez Ağustos ayında Trump “Türkiye ekonomisini mahvedeceğiz” diye açıklama yaptı ve dört operasyona maruz kaldık. Bizim ekonomimizde de dövize bağlılık ve ithalata bağlılık hadisesinden Türkiye sürekli bir operasyona maruz tutuluyor. Bu açıklamalar yapıldı, not indirimleri, ambargo uygulaması, Türkiye’ye ithal ettiği mallara vergi artışı getirmesi, Rahip Brunson hadisesi,. Halkbank davası, S-400 ve İran ambargosu, faiz ve döviz kuruyla ülkemize yönelik ekonomik operasyonlar yapılmıştır. Maalesef bu Zillet İttifakı da bu saldırıların iş birliğini ve propagandacılığını yapmıştır. Dikkatli, uyanık olmalıyız. Bu kirli ve tehlikeli oyunları iyi görmemiz gerekiyor. Bu oyunların en son örneğini de 19 Kasım akşamı yaşadık. İP Milletvekili Durmuş Yılmaz piyasaları, vatandaşları paniğe sevk etmeye yönelik tedirginlik oluşturmak amaçlı bir açıklama yaptı. Bundan sonra ortalık allak bullak aldı. Söyledikleri de gerçek çıkmadı. Çünkü resmen IMF’nin küresel faiz finans çetelerinin sözcülüğünü yaptı. HDP de ağız birliğiyle sürekli bunu tekrarladılar. Bir siyasetçi ülkesinin kritik bir durumunda bu tür açıklamalar yapıyorsa iyi niyet göremeyiz.
“Terörle mücadelenin rövanşını döviz kuruyla almaya çalışıyorlar”
Türkiye’deki ihracat, istihdam ve üretim verileri gayet iyiyken, olumlu bir durumdayken dünya piyasalarından da olumlu sinyaller gelirken ne oldu da dolar bir anda 13 TL’ye yükseldi? Bunun bir tek açıklaması var o da ekonomik operasyon ve spekülasyonlar sonucu toplumda oluşturulmaya çalışılan psikolojik bir algı çalışmasının neticesidir. Geçmiş yıllardaki dalgalanmaların, adına kriz dediğimiz dalgalanmaların bir ekonomik sebebi, yapısal nedenleri vardı. Bütün veriler; büyüme, ihracat, istihdam, üretim rakamları iyi giderken bunun ekonomik izahı yoktur. Tamamen psikolojik algı operasyonların neticesidir. Doların yükselişinin Türkiye’nin ekonomik durumuyla, piyasasıyla izah edilebilir durumu söz konusu değil. Yani hangi dağda kurt öldü de haberimiz olmadı, açıklayabiliyorlar mı? Doların yükselmesi tamamen psikolojik algı operasyonları neticesinde olmuştur. Kesinlikle bir kriz ortamı nedeniyle olmamıştır. Sanayi üretmekte, tarım üretiyor, ticaret işliyor, hiçbir fabrika işçi çıkarmamışken ve aksine istihdam artarken maalesef bu fahiş fiyat artışları üzerinde durmalıyız. Milli çıkarlarına sahip çıkan Türkiye’nin acısını döviz artışıyla ödetmeye çalışıyorlar. Terörle mücadelenin rövanşını da bununla almaya çalışıyorlar. Çünkü ellerinde başka enstrüman kalmadı. Ekonomimizin zayıf karnı dövize olan ihtiyacımız ve ithalata bağımlılığımız nedeniyle Suriye’de, Irak’ta, Libya’da, Mavi Vatan’da, Karabağ’da ve Afrika’daki varlığımızı ve kararlılığımızı dövizle püskürtmeye çalışıyorlar. Ancak bunlar boşunadır. Faiz kulisi yapanların çabası beyhudedir, Türkiye’yi asla teslim alamayacaklar ve bize de diz çöktüremeyecekler.”