MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin açıklamaları şu şekilde;
Türk tarihi, birbiriyle eklemlenmiş kutlu zaferlerin ihtişamıyla süslenmiş, muazzam ve muzaffer bir millet ruhunun itibarıyla güçlenmiş ve yükselmiştir.
Başka bir ifadeyle, mazi kayıtlarımıza geçen her zafer istiklal haysiyetimizin zırhı, istikbal hedeflerimizin ziyneti olmuştur.
Ağustos ayı Türk milletinin zafer dualarının kabul olduğu, meydanlarda kabaran iman ve iradesinin zulüm ve zilleti yendiği bir aydır.
Malazgirt’ten Otlukbeli’ne, Mercidabık’tan Mohaç’a, Büyük Taarruz’dan Dumlupınar’a kadar Türk milleti muhteşem atılımların, muazzez zaferlerin övüncüyle yoğrulmuştur.
Bunlardan her birisi tarihe mühür vurmuş, hepsi de birbirini tamamlamıştır.
Bilhassa 951 yıl önce fazilet ve fedakârlığın refakatiyle kazanılan Malazgirt Zaferi Anadolu’yu vatan yapan, zalimlerin hesabını bozan diriliş ve doğruluş şahikasıdır.
Malazgirt Ovası’nda yalnızca iki ayrı ordu, yalnızca iki ayrı devlet karşılıklı olarak mevzilenmemiş; bunlardan çok daha önemlisi hak ile batıl, iman ile ihanet karşı karşıya gelmiştir.
Nitekim Malazgirt Meydan Savaşı analitik bir akılla ve derinlemesine bir bakışla incelendiğinde; siyasi, askeri, kültürel, toplumsal ve dini boyutları açısından tamamen birbiriyle ters düşmüş iki medeniyetin nasıl bir mücadele halinde olduğu, nasıl bir cepheleşme içinde yer aldığı bariz şekilde görülebilecektir.
Malazgirt Zaferi haklı davalarına inanmış tertemiz yüreklerin, şehadeti peşinen kabullenmiş yüce gönüllerin, mazluma dost zalime düşman kesilmiş kahraman neferlerin unutulmayacak, unutturulmayacak destanıdır.
Büyük Hakanımız Sultan Alparslan’ın “Ben kendimi Allah’a adadım, benim için şehitlik de, muzaffer olmak da bahtiyarlıktır.” sözü esasen paslı kilitleri söküp atan, köhne engelleri yıkıp aşan inanmışlığın tezahür ve temin kuvvetidir.
Bizans’ın asker sayısı ve silah teknolojisi konusundaki üstünlüğü kutlu ecdadımızın aklı, ahlakı, azmi ve anıtlaşmış cesareti karşısında elbette tutunamamış, nihayetinde bozgun kaçınılmaz hale gelmiştir.
26 Ağustos 1071’de Anadolu coğrafyası asıl ve ebedi sahiplerine kucağını açmış, işgal ve ilkellik son bulmuştur.
Hala kıyıda köşede karanlık senaryolarla meşgul olan Bizans’ın varisleri ne yaparsa yapsın, vatan tektir, adı Türk’tür, 951 yıldır namusumuza ve mukaddesat onurumuza emanettir, dahası asla terk edilmeyecektir.
Hiçbir makus oyun, hiçbir menfur tuzak Malazgirt’in şanına leke düşüremeyecektir.
Zaferlerimiz geride kalmış, tarihin bir anında donmuş ve durmuş değildir.
Sultan Alparslan’ın ve kahraman ecdadımızın Anadolu topraklarına diktiği var oluş ve bağımsızlık fideleri çınarlaşmış, milletimizin ve mazlum toplumların tamamını gölgesine almıştır.
Bizans’ın ve kirli emellerinin dirilmesi için faal halde olanlara hatırlatırım ki, Malazgirt Zaferi’nden 851 yıl sonra düşmanı önüne kattığı gibi vatan topraklarından sürüp çıkaran taarruz şuuru hala milletimizin vicdanında kor gibi durmaktadır.
Bu nedenle kötü ve kötürüm niyet sahipleri ayaklarını denk almalıdır.
951 yıl önce üzerinde yaşadığımız topraklara kardeşliğin ve kader ortaklığının tohumları saçılmış, asırlar içinde de kökleşmiştir.
Çok şükür kökümüz sağlam, önümüz aydınlıktır.
Malazgirt Zaferi’nden Büyük Taarruz’a kadar geçen asırlar içinde adımız, anımız ve acımız bir olmuş, birlikte gülüp birlikte ağlamanın asalet ve hissiyatı büyük Türk milletiyle vücut bulmuştur.
Bilinmelidir ki, vatanın bedeli şehadet ve gazilikle ödenmiştir.
Bu duygu ve düşüncelerle Türk tarihinin her bir döneminde, milli bekanın muhafazası için emsalsiz sorumluluklar üstlenmiş, en çetin imtihanları sabır ve vatanperverlikle geçmiş kahramanlık nişanesi aziz ecdadımızı hürmet ve rahmetle yad ediyorum.
Malazgirt Zaferi’nin 951’inci yıl dönümünde Büyük Hakanımız Sultan Alparslan’a, kahraman neferlerimize, Büyük Taarruz’un 100’üncü yıl dönümünde de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, ülkü arkadaşlarına ve muhterem şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmetler niyaz ediyorum.
Zafer günümüz mübarek olsun.
Vatanımız sonsuza kadar var olsun.