Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaş, Turizm teşvik kanununda yapılacak değişiklik hakkında Milliyetçi Hareket Partisi grubu adına söz aldı. Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaş konuşmasında şunlardan bahsetti:
EN ÇOK TURİZM GELİRİ ELDE EDEN ÜLKELERDEN BİRİ OLMAK TEMEL HEDEFİMİZDİR
"Hepimizin bildiği üzere, turizm sektörü, dünyada olduğu gibi; -ekonomik bakımdan yarattığı katma değer, -oluşturduğu istihdam, -cari akiğin azaltılmasına olan olumlu etkisi, -ülkemizin tanıtımına sağladığı katkı, -yabancı sermayeyi ülkemize çekmesi, -yöre halkının ekonomik refahı ve gelişmişlik düzeyine sağladığı katkı ve diğer birçok bakımdan ülkemiz için çok önemli ve vazgeçilmez bir sektördür. Ülke olarak, dünya turizm pastasındaki payımızı artırmak, dünyanın en çok ziyaret edilen ve en çok turizm geliri elde eden ülkelerden biri olmak Kültür ve Turizm Bakanlığınca belirlenen temel hedeflerden biri olmalıdır.
Tüm dünyayı 2019 yılı sonu itibariyle etkisi altına almaya başlayan covid-19 salgınının en fazla etkilediği sektörlerden biri turizm sektörü olmuştur. Kültür ve turizm bakanlığımız covid-19 salgınının sektör üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirmek ve kademeli de olsa başlayan turizm hareketlerinin ülkemize yönelmesini sağlamak için, Dünyada ilk örneklerden biri olan güvenli turizm sertifikasyon program başlatılmiştir. Bu programın başarılı bir şekilde yürütülmesi sayesinde; andemi döneminde ülkemize gelen ziyaretçi sayısında kaybımız yaklaşık olarak %60’lar bandında iken, rakiplerimiz %75 ila %78 bandında kayıp yaşamışlardır.
2023 TURİZM HEDEFLERİMİZE ULAŞMADA DÜZENLEMELER İÇERMEKTEDİR
2020 yılında ise ülkemizi ziyaret eden kişi sayısı covid-19 andemisine rağmen 16 milyon kişiye ulaşmıştır. Turizm geliri ise yaklaşık 12 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Gelinen bu aşamada, bu kanun teklifi; 2023 turizm hedeflerimize ulaşılması için öncelikli öneme haiz düzenlemeler içermektedir.
Kanunla getirilen düzenlemelerin bazıları: 1) kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri ve turizm merkezlerinin tespitine ilişkin yeni kriterler getirilmiştir. Bu bölgelerde, özel sektör katılımıyla “turizm hizmetleri yönetim birliği” kurulması öngörülmektedir. 2) konaklama tesislerinin ve plaj işletmelerinin bakanlıktan turizm işletmesi belgesi almaları zorunluluğu getirilmektedir. Kamu kurum veya kuruluşlarının misafirhaneleri, vilayetler evi ile ordu evlerinin bu düzenlemeden muaf tutulması öngörülmektedir. Bu belgenin alınmaması halinde işyerine faaliyetin sona erdirilmesi yaptırımı getirilmektedir. 3) lüks kampçılık turizm türünün, ülkemiz mevzuatında da yasal altyapısı oluşturulmakta ve kontrollü gelişimi sağlanmaktadır. 4) kültür ve turizm bakanlığının kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri ve turizm merkezleri içinde her ölçekteki planları yapma, yaptırma, re ’sen onaylama ve tadil etme konusundaki yetkisine ilave olarak, bu bölge ve merkezlerle çakışan alanlardaki planların kültür ve turizm bakanlığı mutabakatıyla çevre ve şehircilik bakanlığınca yürütülmesi sağlanmaktadır. Yetki çakışmasından kaynaklı yatırımcıların mağduriyeti giderilmiş ve yatırımların hızla planlanıp hayata geçirilmesi sağlanmış olacaktır. 5) turizm yat irimi yapılmak üzere yatırımcılara tahsis edilecek kamu taşınmazlarının bakanlığın tasarrufuna alınması ve yatırımcılara tahsisi konularında kurumlar arası yetki çakışmasını giderilmesi ve bu süreçlerin hızlıca yürütülebilmesi için düzenlemeler yapılmıştır. 6) yat limanı, ritim ve çekek yeri gibi deniz turizmi tesisleri işletmelerinin bakanlıktan turizm işletmesi belgesi almaları zorunluluğu getirilmektedir. 7) bakanlıkça ülke turizmine ve tanıtımına katkı sağladığı değerlendirilen ve boyları 39 metre üzerinde olan yatların Türk karasularında faaliyet göstermelerine ve seyrine ilişkin usul ve esaslar belirlenmektedir, bu durumda alınacak harçlar da harçlar kanuna eklenen tarife ile düzenlenmiştir.
SÜRDÜREBİLİR TURİZM, SÜRDÜREBİLİR ÇEVRE İLE MÜMKÜNDÜR
Değerli milletvekilleri, “sürdürebilir turizm, sürdürebilir çevre ile mümkündür” Turizm, canlı bir sektördür, yaşayan bir sektördür. Güncel olmalıdır. Turizm ile ilgili hazırlanan kalkınma planlarında geçen fakat uygulanamayan en önemli konular şimdi tek tek hayata geçmeye başlamıştır, -genel turizme, bölgesel turizmden daha fazla katkı sunulması, -ülkenin turizm hedeflerine ulaşabilmesi için bu çalışmaların koordine edilmesi, -yerel işletmelerin faaliyetlerinin kontrol altında tutulması, -ziyaretçi odaklı planlamanın yapılması bunların başlıcalarındandır. Çünkü yerelde, Valilikler bir karar alıyor, Belediyeler kendi kafalarına göre bilseler yapıyor, Özel idareler başka planlamalar yapıyor, Haliyle, il kültür turizm müdürlükleri farklı projeler geliştiriyor. Üniversitelerde, turizm fakülteleri varsa akademi en iyisini ben bilirim anlayışında oluyor, birtakım sektörlerde, hiçbir bilimselliğe bakmadan bu seferde akademiyi inkâr ederek kendine göre hareket ediyor. İçinde turizmi bilmeyen yöneticilerin olduğu turizm dernekleri kuruluyor.
Şimdiye kadar turizmde en büyük sorun iletişim eksikliğiydi. Yerelde ilim Kütahya’da olduğu gibi cevval bir vali varsa işler doğru yürüyor. Yoksa koordinasyon mümkün değil. Kamunun parasını doğru kullanmak, Turizm bileşenlerinin fikirlerini verimli şekilde değerlendirmek gerekmektedir. Bu konuda bakan ligimizin takip ettiğim 3 önemli çalışması var. 1.si – şimdiye kadar güzelim ülkemizi 1 lale figürünün arkasına sığınarak tanıtmaya çalıştık. Deniz-kum-güneş üçgeninden ayrılamadık.
SOSYAL MEDYALARDA TANITIMLARI ÇOK ÖNEMLİ BULUYORUZ
Bir Kapadokya’yı, Bir Mardin’i, Karadeniz yaylalarını, Kaplıcaları ile ünlü Kütahya ve afyonu görmezden geldik. Ülkemize turist göndermeyen ülkelerin gazetelerinde dergilerinde reklam vererek milyonlarca dolar harcadık. Ama şimdi bakanlığımız hem çok daha anlamlı reklamlar hazırlıyor hem de tanıtımın büyük kısmini sosyal medyalarda yapıyor. 3 milyar kullanıcısı olan Facebook, 1 buçuk milyar kullanıcısı olan İnstagram, 1 saatte günlük olarak 1 milyar video izlenen Youtube’ta ve Twitter’da tanıtımlar yapılmasını çok önemli buluyoruz. 2.Önemli çalışma da bakanlığımızın açtığı ücretsize halk plajlarıdır. Bu sene sayısı 7'ye ulaşan en az bin kişilik halk plajı sayemiz seneye 15’e ulaşacak. İnşallah bu şayi 50’ye de çıkar. 3 önemli çalışmada, Kültür ve Turizm Bakanlığımız, uzun yıllardır ihmal edilen kültür kısmına önemli yatırımlar yapmakta, büyük bütçeler ayırmaktadır.
Bunların en önemlileri, Galata kulesi, Sinema müzesi, Sümela manastırı, 29 yeldir tamamlanması yılan hikâyesine dönen cumhurbaşkanlığı senfoni orkestrası binası, 29 Ekim’de aç ilişi yapılacağı duyurulan İstanbul’un kültür mabedi olacağına inandığımız Atatürk kültür merkezi (AKM), ve kısa bir süre önce bakanlığa devredilen, Restorasyon çalışmaları başlatılacak olan kız kulesidir. Ayrıca arkeoloji kazılarının milletleşmesi, Kazı süresinin birçok yerde 12 aya çıkarılması, Göbekli tepede ve Aizonai’deki son keşifler, Türkiye’nin ilk bölgesel kültür ve turizm markası ilan edilen Mezopotamya gibi çalışmalar uzun zamandır ihmal edilen kültür dünyamızın parlayan yıldızları olacaktır.
KÜLTÜR VE TURİZMİ SİYASET ÜSTÜ GÖRMELİ VE KALKINDIRMALIYIZ
Yani at binenin, kilci kuşananın. Uzun yıllar sonra masanın her iki tarafında da çelişmiş olan bir bakana sahibiz. Turizm de rakip olarak gördüğümüz ülkelere bakacak olursak, İspanya turizm bakanı ekonomist, İtalya turizm bakanı siyaset bilimci, Yunanistan turizm bakanı yazılım mühendisi Bizim bakanımız turizmci. Bu ülkelerde turizm gelir kaybı Avrupa Birliği’ne bütün teşvik ve desteklerine rağmen %80’leri buldu. Bizde ise bu oran bütün engellemelere rağmen %60’lardadir. Yıl sonuna kadar bu oran çok daha düşecek. Andemi gösterdi ki, turizm bizim en önemli gelir kaynağımızmış. Yabancı turistler gelmeyince, Uçaklar kalkmayınca, Otellere malzemeler verilmeyince, gıda, yeme-içme, tekstil, ulaşım, Konaklama, Tur hizmetleri, Uluslararası iletişim, Marina hizmetleri, Hediyelik eşya gibi tüm kalemler azalınca farklı sektörlerde ihracat rekorları kırmamız, turizm olmadan ekonominin canlanmasına yetmedi. İnşaat sektörünün ekonomik olarak tetiklediği 900 kalem olduğu söylenir. Turizmin sektörünün de 900’e yakın kalemi vardır. Bu kalemler ya turizmi besler ya da turizmden beslenir. Şimdi tüm ön yargıları bir kenara bırakmalı, Kültür ve turizmi siyaset üstü görüp, kalkındırmalıyız.
Değerli milletvekilleri, Üniversite mezunu işsiz turizmci enflasyonuna sebep olmamak için 4 yıllık turizm fakültesi açmaktan ve kontenjanlarını yükseltmekten vazgeçmeli bunun yerine 2 yıllık meslek yüksek okullarında sektörü ve yabancı dilleri bilen aranan eleman yetiştirmeliyiz. Ama bunu yaparken turizm fakültelerinde, bu öğrencilerimizi yetiştirecek hocalarımıza da sektörde tecrübe zorunluluğu getirmeliyiz. Ayrıca, otelcilerin meslek yasası yok. Otelcilik meslek görülmüyor. Turizm denilince akla sadece acenteler gelmemeli, Turizm acentesi adi altında kurumlara organizasyon yapan firmaları turizm isminden ayırmak lazım. Bunlara başka bir isim ve statü bulmamız gerekiyor. Otel sayısından fazla acente var. Turizm ile ilgilenen turizmci, Eğitim ile ilgilenen eğitimci organizasyon ile ilgilenen organizatör olsun. Mutfağında turizm paydaş dediğimiz özel işletmeler, yerel halk ve esnaf, çeşitli birlik ve organizasyonlar, kamu kurumlarının çeşitli dilimleri gibi unsurlar da vardır. İllerde turizmi yönetecek kişilerin de turizm sektörünü ve yabancı dilleri bilmesi gerekiyor.
HEM YATIRIMCILARI HEM DE TURİSTLERİ DAVET EDİYORUZ
Değerli milletvekilleri, Daha önce çok önemsenmeyen ama andemiyle beraber kullanıcı sayısı artan ve çok ciddi bir vergi kalbimizin olduğu bir konuya değinmek istiyorum. Bu konu günlük kiralık evler. Bu evler hiç bir kontrolü olmayan, Hiç bir resmiyeti olmayan kayıt dişi bir sektör haline geldi. Diğer taraftan oteller için, turizmciler için dünya kadar kural koyuyoruz, Kanun yapıyoruz. Ceza-i müeyyideler belirliyoruz. Ama, Konaklama açısından kültür ve turizm Bakanlığı’na, Vergi açısından hazine ve maliye Bakanlığı’na, Güvenlik açısından İçişleri Bakanlığı’na, sıhhi açıdan Sağlık Bakanlığı’na, izin açısından da belediyelere bağlı olması gereken bu sektör, turizmin en büyük rakibi haline geldi.
2019-2020 verilerine göre en az 700 milyon $ vergi kaybımız olduğu tahmin ediliyor. Bu konuya da mutlaka bakan ligimizin ve Meclisimizin el atması gerekmektedir. Sayın başkan, değerli milletvekilleri, Kütahya, yer altı ve yer üstü kaynakları, Termal suları, el sanatları, tarihi ve kültürü ile ülkemiz için önemli turizm potansiyeline sahip kadim bir şehrimizdir. Kütahya’mızın kültür ve turizm alanındaki bugüne dek saklı kalmış değerlerini canlandırmak, Şehrimize tekrar kazandırmak, ve gelecek nesillere aktarmak adına Gazi Meclisimizin kürsüsünden defalarca Kütahya’mızın güzelliklerinden bahsettim. Biz kültür ve termal şehriyiz. Arkeoloji ve maden müzesi, Kütahya kalesi, Çinili camii, Gözüm şeyh sultan türbesi, Frig Vadisi, Kütahya Cafer Paşa Darülkurrasi, Dumlupınar Zafertepe Çalköy zafer alanı ve müzesi, Eğrigöz kalesi, ikitaş kanyonu gibi restorasyon, konservasyon, koordiansyon, inşaat, bağlantı yolları, projeler, parkur alanları gibi Çalışmaları yapılan tüm kültür varlıklarımızın bir an evvel milletimizin hizmetine sunulmasını istiyor ve bekliyoruz. İsviçre Alplerine benzeyen, Türkiye’nin ilk ve tek termal kayak merkezi ilan edilen Murat Dağı ve Domaniç yaylalarına hem yatırımcıları hem de turistleri davet ediyoruz.
TÜRKİYE, JEOTERMAL KAYNAKLARINDA DÜNYADA İLK YEDİNİN İÇİNDEDİR
Türkiye jeotermal kaynakların zenginliği ve potansiyelinde Avrupa’da kaynak açısından birinci, Dünyada ilk yedinin içindedir. Kütahya; Riga, Roma, Selçuklu ve Osmanlılardan günümüze ulaşan, Şifalı sularıyla kaplıca, termal turizm ve termal sağlık turizmi denilince Türkiye’de ilk akla gelen şehirlerden birisidir. Bunun sonucu olarak, ülkemizdeki sertifikalı 73 adet termal turizm merkezinden 9’u ise Kütahya’dadır. Ilıca, Gediz Murat daği, Gediz Ilıcası, Simav Yenal, Simav Çitgöl, Simav Naşa, Emet Termal, Emet Dereli, Emet Yenice, Tavşanlı Göbel, Hisarcık Esire, Yoncalı Kaplıcaları Evliya Çelebi’nin “dünyada ve Anadolu'da birçok kaplıcayı gezdim, gördüm ama bunun gibisini görmedim. Böylesi yeryüzünde yoktur.” ifadeleriyle bahsettiği, hepsinin minerallerinin ve sıcaklıklarının birbirinden farklı olduğu şifa kaynağı kaplıcalarımızdır. Değerli milletvekilleri, Yine milletvekili olduğumdan bugüne kadar her konuşmamda Aizonai’den bahsediyorum.
Bu antik kenti küçük bir kazı alanı, birkaç kalıntı olarak düşünmeyelim. Çok geniş alana yayılmış bir medeniyet bulunmaktadır. Amfi tiyatrosu ile, Dünyanın bilinen ilk borsası ile, en sağlam şekilde korunmuş Zeus Tapınağı ile 2000 yıldır ayakta kalmayı başarmış antik dünyanın ilkler şehridir. Ayrıca daha önce çok gündeme gelmeyen Seyit Ömer Höyüğü en az Göbekli tepe kadar tarihin akışına yön vermektedir. Kazdıkça medeniyetlere ulaşılmakta, erken tunç çağı, Roma, Helenistik çağ, Frig yerleşimleri Ve Asur kalıntıları görülmektedir. Bu vesileyle kazıların süresini 12 aya çıkaran, millileşmesini sağlayan, Kazıları Dumlupınar Üniversitesi’ne devreden kültür varlıkları ve müzeler genel müdürlüğüne teşekkür ediyorum.
TARİHİ YAŞAYIN, HUZURU YAŞAYIN, ŞİFALI YAŞAYIN
Buradan kültür ve turizm bakanımıza talepte bulunuyorum. İllere kaplıca sertifikası veriliyorsa, Puanlama yapılıyorsa Kütahya 100 üzerinden 100 puan alır. Arizonȧ ve Seyit Ömer gibi kültürel miraslara sahip Kütahya’mızın da, Mezopotamya gibi bölgesel kültür, turizm ve termal markası ilan edilmesini istiyoruz. Antalya’ya giderken, İzmir’e giderken bu antik bu tarihi bu şifalı, kuruluşun ve kurtuluşun şehri Kütahya'ya bir uğrayın. Tarihi yaşayın, huzuru yaşayın, şifalı yaşayın.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz hain ve kanlı işgal girişiminin 5.yılında şehitlerimizi rahmetle yad ediyorum. Gazilerimize sağlıklı bir ömür diliyorum. Liderimiz devlet bahçeli beyefendinin ifade ettiği gibi, kim hangi karanlık senaryodan ilhamını alırsa alsın, üzerinde yaşadığımız vatan toprakları tarih boyunca Türk milletinin kanıyla mühürlenmiştir. 15 Temmuz FETÖ kalkışmasına karışan kim varsa, bu hain teşebbüse kim ortak olmuşsa; ismi, unvanı, mevki ne olursa olsun Türk askeri değildir, asla da olmamıştır.
15 TEMMUZ; İNANCIN, KAHRAMANCA DİRENİŞİDİR
15 Temmuz; inancın, işgale karşı kahramanca direnişidir. Türk milleti ihanete geçit vermemiş, Allahlın izniyle sonsuza kadar da vermeyecektir. Değerli milletvekilleri, Kurban, paylaşmak demektir, Bayram kavuşmak demektir. Sevgimizi ve varlığımızı paylaştığımız, milletçe sarıldığımız bir Kurban Bayramı diliyorum. Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken gazi meclisi ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum."