Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki Kabine Toplantısı'nın ardından millete seslenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasına, 4 Mart'ta kabineye katılan Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi'ye "Hoş geldiniz." diyerek başladı.
Kirişçi'nin, Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesindeki akademik kariyerinin yanı sıra milletvekilliği ve Tarım Komisyonu Başkanlığı yaptığını, pek çok sivil toplum kuruluşunda aktif görevler üstlendiğini belirten Erdoğan, "Bölgemizdeki ve dünyadaki gelişmelerin tarım ve gıda sektörünün stratejik önemini daha da artırdığı bir dönemde Vahit hocamızın bu alanda ülkemizin, çiftçilerimizin, ormancılarımızın vizyonunu genişletecek faaliyetlere imza atacağına inanıyorum." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tarım ve Orman Bakanlığı görevinden affını isteyen Bekir Pakdemirli'ye bundan sonraki hayatında başarılar dileyerek, "Bekir kardeşimizin birikiminden ve enerjisinden farklı alanlarda istifade etmeyi elbette sürdüreceğiz. Hayatın her alanında olduğu gibi kabinedeki görevler de bir bayrak yarışıdır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin sağladığı hızlı ve etkin karar alma imkanları sayesinde yaptığımız 8 değişiklikle kabinemizi sürekli dinamik tutacak adımları attık." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin 1960 darbesinden sonra kısa süreli tek parti iktidarları hariç neredeyse kesintisiz bir şekilde yaşadığı en büyük sorunun siyasi istikrarsızlık ve güvensizlik olduğunu söyleyen Erdoğan, bu sıkıntının koalisyonlar ve erken seçimler sebebiyle Türkiye'nin orta ve uzun vadeli programlar yapabilmesine ve büyük projeleri hayata geçirebilmesine imkan vermediğini ifade etti.
Bu tabloya bir de darbe, muhtıra ve vesayet gibi demokrasi dışı unsurların eklendiğini belirten Erdoğan, "Türkiye'nin yönetim değişikliği ihtiyacı öyle bir anda ortaya çıkmış değil, işte bu uzun ve yüksek bedelli deneyimler sonunda varılmış bir karardır. Milletimizin desteğiyle hayata geçirdiğimiz yeni yönetim sisteminin gücünü ve avantajlarını özellikle kriz dönemlerinde çok daha iyi görebiliyoruz. Ülkemiz, güneyinde, kuzeyinde ve doğusunda yaşanan çatışmalardan, batısında süren gerilimlerden zarar görmeden yoluna devam edebilmesini büyük ölçüde yeni yönetim sistemimizin sağladığı imkanlara borçludur. Küresel ekonomik sarsıntıların, sağlık krizinin, güvenlik risklerinin ve daha nice yıkıcı tehdidin sadece üstesinden gelmekle kalmadık bu süreçleri ülkemiz için yeni fırsatlara dönüştürecek adımları da attık." değerlendirmesinde bulundu.
Cumhuriyet tarihinin en büyük demokrasi ve kalkınma hamlesi olan 2023 hedeflerine kararlılıkla ilerlediklerini belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bununla kalmıyor, bölgemizde uzunca bir süredir vicdanları kanatan haksızlıklara karşı sergilediğimiz aktif ve dirayetli tutumla belirleyici küresel güç konumumuzu dost düşman herkese kabul ettiriyoruz. Geldiğimiz noktada artık krizlerin, çatışmaların, gerilimlerin zirve yaptığı dönemlerde dahi insani ve siyasi ilişkileri kesintiye uğratmadan tüm taraflarla konuşabilmeyi, çalışabilmeyi başarabilen ülkelerden birisiyiz. Eskiden Türkiye olarak kendi topraklarındaki vatandaşlarının can ve mal emniyetini sağlamakta zorlanıyorduk. Bugün ülkemizin adı, bayrağı, gölgesi sınırlarımız dışında bile güvenin, huzurun, umudun sembolü haline geldi. Eskiden Türkiye olarak kendi vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını karşılamakta, işinin, aşının, ekmeğinin sürekliliğini sağlamakta sıkıntı çekiyorduk. Dünyada işler yolunda giderken içerideki yönetim beceriksizlikleri sebebiyle bir anda milyonlarca insanın işsiz kaldığı, yüz binlerce esnafın kepenk kapattığı, herkesin yarınından umut kestiği, unutmayın, kara günler yaşadık. Bugün ise ülkemizi en sert küresel çalkantılardan en az kayıpla çıkarttığımız, gelişmiş devletlerin bile çaresiz kaldığı krizleri başarıyla yönettiğimiz, dünyanın yükselen değerlerini temsil ettiğimiz bir yerde duruyoruz."
Tüm bunları, son 10 yıldır maruz kaldıkları vesayet oyunlarına, sosyal kaos çıkarma denemelerine, terör saldırılarına, darbe girişimlerine, siyasi ve ekonomik tuzaklara rağmen başardıklarına işaret eden Erdoğan, "Eğer bu muhataralı dönemde ülke güçlü bir hükümetle, güçlü bir yönetim sistemiyle idare edilmeseydi, yani eski dönemin kırılgan siyasi ikliminde aynı sıkıntılarla karşılaşsaydık, Allah göstermesin hangi felaketlere uğrayacağımızın takdirini milletimize bırakıyorum." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne karşı çıkanlar bunca zamandır ortaya kayda değer bir alternatif koyamadılar. Tek söyledikleri her şeyi eskiye döndürecekleridir. Hatırlarsanız geçtiğimiz yıl yeni anayasa tartışması açmış ve muhalefetten kendi anayasa tekliflerini beklediğimizi söylemiştik. Aradan geçen bunca zamana rağmen ortaya tek bir anayasa metni teklifinin konamadığını üzüntüyle gördük. Yönetim sistemi değişikliğine dair alternatif diye ortaya koydukları bir metin var, o da zaten kendilerine ait değildir. Yurt dışında hazırlanmış bir raporu sanki kendi çalışmalarıymış gibi kamuoyunun önüne çıkartanların ülkenin ve milletin hiçbir meselesi konusunda fikir çilesi çekmedikleri, çalışmadıkları açıkça ortadadır. Üstelik bu işten geriye akıllarda kalan tek şey, içinde zaten dişe dokunur herhangi bir unsur olmayan, dışarıdan ithal sistem teklifi değil, masadaki yer, koridordaki sıra kavgasıdır. Bizim zaten hayata geçirdiğimiz veya hazırlıklarını yıllar, aylar öncesinden açıkladığımız işleri kendi fikirleriymiş gibi söyleyerek içine düştükleri gülünç duruma değinmeye gerek bile duymuyorum. Yeni yönetim sistemimizin 2018'den 2023'e kadarki ilk dönem uygulaması daha sonra yapılacak iyileştirmelere veri sağlayacak, ışık tutacak, rehberlik edecektir."
Dünyanın hiçbir yerinde anayasaların da yasaların da yönetim sistemlerinin de durağan olmadığını dile getiren Erdoğan, bunların, tam tersine değişen şartlara göre sürekli geliştirilen dinamik süreçler olduğunu vurguladı.
Erdoğan, "Bölgemizin ve ülkemizin içinden geçtiği şu tarihi dönemin sonuçlarını da göz önünde bulundurarak 2023 seçimleri sonrası milletimizle birlikte bu muhasebeyi yapacak, daha iyiye, daha güzele, daha mükemmele hep birlikte yol yürümeyi sürdüreceğiz." dedi.
"Dışişleri Bakanımız Rusya ve Ukrayna'ya gidecek"
Türkiye'nin bölgesinde ve dünyada giderek artan gücünün, cazibesinin ve öneminin en somut tezahürlerinden birinin geçen hafta yapılan Antalya Diplomasi Forumu olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yıl ikincisi gerçekleştirilen ve üç gün süren foruma, dünyanın dört bir yanındaki 75 ayrı ülkeden 17 devlet-hükümet başkanı, bakan ve 39 uluslararası teşkilat temsilcisinin katıldığını anlattı.
"Diplomasiyi Yeniden Kurgulamak" temasıyla forum boyunca 3 liderler oturumu, 27 panel, 4 söyleşi, 3 yuvarlak masa toplantısı, 3 yan etkinlikle taraflar arasında 200 civarında görüşme gerçekleştirildiğini hatırlatan Erdoğan, Antalya Diplomasi Forumunun en çok ses getiren bölümünün Rusya ve Ukrayna Dışişleri Bakanlarının, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile birlikte yaptıkları toplantı olduğunu söyledi.
Toplantının, uzunca bir sürenin ardından Rusya ve Ukrayna arasında yapılan en üst düzey temas olduğunu bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Her ne kadar somut bir neticeyle sonuçlanmamış olsa da diplomasi ve diyalog kapılarını açması bakımından çok önemliydi. Dışişleri Bakanımızı bugün Rusya'ya gönderiyorum. Yarın Moskova'da temaslarda bulunacak. Perşembe günü de Ukrayna'ya geçecek. Kendisi her iki tarafla da yapacağı görüşmelerle ateşkesin ve barışın sağlanması yolundaki gayretlerimizi sürdürecektir." ifadelerini kullandı.
Açılış konuşmasını yaptığı Antalya Diplomasi Forumu kapsamında 2 gün boyunca Antalya'da çok önemli temaslarda bulunduklarını hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Cuma günü Arnavutluk Başbakanı Sayın Edi Rama, NATO Genel Sekreteri Sayın Stoltenberg, Kazakistan Kurucu Cumhurbaşkanı Sayın Nazarbayev, Slovenya Cumhurbaşkanı Sayın Pahor ile bir araya geldik. Cumartesi günü ise Bosna Hersek Başkanlık Konseyi üyeleri Sayın Caferoviç ve Dodik, Bulgaristan Başbakanı Sayın Petkov, Gine Bissau Cumhurbaşkanı Sayın Embalo, Irak Bölgesel Yönetimi Başbakanı Sayın Barzani, Nijer Cumhurbaşkanı Sayın Bazoum, Sierra Leone Cumhurbaşkanı Bio, Liberya Cumhurbaşkanı Sayın Weah ile görüşmelerimiz oldu.
Antalya Diplomasi Forumunun, gerek katılımcı profili gerek orada verilen mesajlar gerek ülkemizin bölgesel ve küresel gelişmeler karşısındaki tutumunu göstermesi bakımından kritik bir platform olduğuna inanıyorum. Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu başta olmak üzere forumun düzenlenmesinde emeği geçen herkese şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum."
"Türkiye, diplomaside merkez ülke konumunu güçlendirmektedir"
Geçen hafta gerçekleştirdiği diplomasi trafiğine de değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Diğer yandan çarşamba günü İsrail Cumhurbaşkanı Sayın Herzog'u resmi ziyaret, perşembe günü Azerbaycan Cumhurbaşkanı kardeşim Sayın Aliyev'i çalışma ziyareti vesilesiyle Ankara'da ağırladık. Aynı günün akşamı Sayın Biden ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdik. Pazar günü İstanbul'da Yunanistan Başbakanı Sayın Miçotakis ile ülkelerimiz arasındaki sorunların çözümüne katkı sağlayacağına inandığım, verimli bir çalışma yemeği gerçekleştirdik." dedi.
Almanya Şansölyesi Olaf Scholz'ün göreve geldikten sonra, Türkiye'ye ilk resmi ziyareti vesilesiyle Ankara'da olduğunu anımsatan Erdoğan, "İkili görüşmemizin ardından bir de akşam geniş katılımlı bir çalışma yemeğini gerçekleştirdik. İnşallah yarın Polonya Cumhurbaşkanı Duda ile buluşacağız ve kendisini burada misafir edeceğiz. Görüldüğü gibi Türkiye bir yandan dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girme hedefiyle yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla büyüme stratejisini kararlılıkla uygularken, diğer yandan da diplomaside merkez ülke konumunu güçlendirmektedir." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Ukrayna krizi şu gerçeği hepimize bir kez daha hatırlatmıştır. Türkiye'nin, siyasi, ekonomik, askeri alanlarda güçlü olması, kendi kendine yeterliliğinin ötesinde dostlarına ve kardeşlerine destek verecek konuma gelmesi bir tercih değil, mecburiyettir. Uzunca bir zamandır yaşadığımız sayısız tecrübeyle biliyoruz ki ihtiyaç duyduğumuzda şayet kendi işimizi kendimiz göremiyorsak, kendi ihtiyaçlarımızı kendimiz karşılayamıyorsak, kendi planlarımızı kendimiz yapıp uygulayamıyorsak bize kimseden fayda yoktur.
Kalbi ve duası bizimle olan dostlarımızın ve kardeşlerimizin vermiş oldukları manevi destek elbette önemlidir ama fiilen kendi göbeğimizi kendimiz kesmemiz gerektiği de bir hakikattir. Geçtiğimiz 20 yılda ülkemize kazandırdığımız eser ve hizmet altyapısı, savunma sanayi başta olmak üzere stratejik alanlarda sahip olduğumuz üretim ve teknoloji gücü geleceğe umutla bakmamızı sağlıyor."
"Milletimiz ortaya çıkan eserlerden ne yaptığımızı görüyor, takdir ediyor"
Temel altyapılar konusunda artık kayda değer hiçbir eksiğin kalmadığını vurgulayan Erdoğan, 18 Mart Cuma günü açılışını yapacakları 1915 Çanakkale Köprüsü'nün bu eser ve hizmet zincirinin altın halkalarından biri olacağını belirtti.
Yatırım tutarı 2,5 milyar avro olan bu projenin teknik özellikleri ve bölgenin ulaşımına sağlayacağı katkı ile Türkiye adına iftihar verici bir eser olduğunu bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Çanakkale Savaşımızın ve şehitlerimizin hatıralarını yansıtan nice sembollere sahip bu eseri de diğer pek çok projemiz gibi 'yap, işlet, devret' modeliyle hayata geçirdik." dedi.
Dünyanın dört bir yanından bu modeli incelemek ve kendilerine uyarlamak için Türkiye'ye gelenler olduğunu söyleyen Erdoğan, "Gerçi ülkemizde bu modelin ne anlama geldiğini, Türkiye'nin kalkınmasına, büyümesine, gelişmesine nasıl katkı yaptığını hala anlayamayanlar da var. Hamdolsun milletimiz ortaya çıkan eserlerden ne yaptığımızı, niçin yaptığımızı görüyor, biliyor, takdir ediyor. Cuma günü köprünün açılış programında 'yap, işlet, devret' modeliyle ülkemize kazandırdığımız eserlerin şöyle derli toplu bir değerlendirmesini yaparak duymak isteyen kulakların, görmek isteyen gözlerin huzuruna getireceğiz." ifadelerini kullandı.
Savunma sanayiinde yıllarca ortaya çıkan ürünlerle, yürütülen projelerle, gösterilen gayretlerle dalga geçenlerle, yapılan işleri engellemek için her yola başvuranlarla mücadele ettiklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Sakarya'daki Tank Paleti Fabrikası üzerinden kendi ülkesine, kendi ordusuna, kendi savunma sanayiine etmedik hakareti bırakmayanları unutmadık. Bugün herkesin peşinde koştuğu insansız hava araçlarımızla ilgili çalışmaları küçümsemek, itibarsızlaştırmak, gömmek için uğraşanların aslında çapsız siyaset değil, alenen ülkeye ve vatana ihanet peşinde olduklarını artık daha iyi anlıyoruz. Gerçi aynı kesimlerin geçmişte Nuri Killigil, Nuri Demirağ, Vecihi Hürkuş, Şakir Zümre gibi isimlere yaptıklarını hatırladıkça bu kanaatimiz daha da perçinleşiyor.
Kendi uçağımızı, kendi silahımızı, kendi mühimmatımızı, kendi motorumuzu, kendi otomobilimizi, kendi yazılımlarımızı geliştirmemizi engelleyen zihniyetin, bir kez daha ülkemize aynı kötülüğü yapmasına müsaade etmeyeceğiz. Diplomatik ve siyasi gücün gerisindeki ekonomik ve askeri dayanağı göremeyecek kadar hayattan, gerçeklerden, dünyadan bihaber bu habis anlayışı tarihin tozlu raflarına kaldırana kadar mücadelemiz bitmeyecektir."
Erdoğan, Türkiye'nin, bölgesinde ve dünyada genişleyen etki alanının insanların günlük hayatı ve refahı üzerindeki olumlu neticelerini almaya başladıkça ülkeye kazandırdıkları geniş vizyonun öneminin daha iyi anlaşılacağını belirtti.
"Irak'tan Suriye'ye, Libya'dan Doğu Akdeniz'e, Ege'den Balkanlar'a, Karadeniz'den Kafkaslar'a, Afrika'dan Güney Amerika'ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada Türkiye'nin yükselen yıldızı konuşulurken bizim de kendimizi buna göre hazırlamamız gerekiyor." diyen Erdoğan, kendi potansiyelinin, gücünün, imkanlarının, önündeki fırsatların farkında olmayan bir ülkenin büyük hedeflere doğru yol yürümeyi sürdüremeyeceğini vurguladı.
Erdoğan, "Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100'üncü yılı olan 2023, diğer pek çok hususla birlikte işte bu hakikatin de tüm boyutlarıyla enine boyuna konuşulmasına, tartışılmasına vesile teşkil edecektir. Bu konuda her kesimden, özellikle de dünyayı takip eden gençlerimizden katkı bekliyoruz. Gelin, kazanımlarıyla ve fırsatlarıyla 2023'ü tarihimizin en şanlı yapraklarından biri haline hep birlikte getirelim." diye konuştu.
"Sağlıkçılara uzun süredir bekledikleri müjdeleri verdik"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, eğitim ve sağlığın her zaman olduğu gibi bugün de önceliklerinin en başında yer aldığını vurguladı.
14 Mart Tıp Bayramı vesilesiyle dün Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde bir araya geldikleri sağlık çalışanlarıyla hem hasbihal ettiklerini hem de kendilerine uzun süredir bekledikleri müjdeleri verdiklerini dile getiren Erdoğan, sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önüne geçilmesi ve özlük haklarının geliştirilmesi başta olmak üzere verdikleri müjdelerin, bu meslek mensuplarına hayırlı olmasını diledi.
"Okullaşma oranlarını yüzde 90'ların üzerine çıkardık"
Eğitim konusunda atılacak adımlara da değinen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Eğitimin tüm kademelerinde okullaşma oranlarını yüzde 90'ların üzerine çıkardık. Eğitime katılan öğrenci sayısında devasa artış sağlarken, derslik başına öğrenci sayısını ve öğretmen başına öğrenci sayısını da devraldığımızdan çok daha iyi noktaya getirdik. Şimdi sıra, okul öncesi eğitimin yaygınlaşmasına geldi. Okullaşma oranını, 3-5 yaş aralığında da OECD ortalamasına yaklaştırmak için 2022 yılında 3 bin yeni anaokulunu ve 40 bin yeni ana sınıfını hizmete almayı hedefliyoruz.
Kısa sürede 93 yeni anaokulu ve 7 bin 500 yeni ana sınıfını açtık. 5 yaş grubundaki okullaşma oranını yüzde 78'den yüzde 90'a çıkardık. Bugüne kadar 216 anaokulunun ihalesini tamamladık. 2 bin 133 anaokulunu ise yatırım programına aldık. İnşallah yıl sonuna kadar, 3 bin anaokulunun tamamını yapacağız. Burada da aslan payını, 1000 anaokuluyla İstanbul'a veriyoruz. Böylece okul öncesinden yükseköğretime kadar fırsat eşitliğinde önemli bir aşamayı daha geçmiş olacağız."
"Özel eğitim alan özel çocuklarımızı da unutmadık"
Özel eğitim alan özel çocukları da unutmadıklarını belirten Erdoğan, daha önceden sadece 28 ilde 52 özel eğitim anaokulu bulunurken, bu sayıyı 81 ilde 135 anaokuluna ulaştırdıklarını söyledi.
Özel eğitim anaokulu olmayan hiçbir ilin kalmadığını vurgulayan Erdoğan, "Bu yıl sonuna kadar, 165 yeni özel eğitim anaokulunu yaparak bu sayıyı da altı kat artırmak suretiyle 300'e yükselteceğiz." dedi.
Çiftçilere müjdeler
Çiftçilere sulama, enerji ve kredi konusunda iki önemli müjdelerinin olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:
"İlk olarak ülkemiz tarımını suyla bereketlendirerek daha üst seviyelere çıkarmak için barajı ve göleti tamamlanmış tarımsal alanlardaki sulama tesislerini hızla bitirerek milli ekonomiye kazandıracağız. Böylece 830 bin hektar alanın daha modern sistemlerle sulanmasını temin ederek, üreticilerimize yıllık yaklaşık 41 milyar lira gelir artışı sağlayacağız. Bununla neyi söylemek istiyorum? Özellikle açık sistemden kapalı sisteme süratle geçeceğiz. Ağırlıklı birçok yerde barajlarımız enerji bağlantılı olsa da buralarda yapacağımız yeni projelendirmelerle sulama sistemlerine de geçmenin adımlarını atacağız."
Çiftçilere verecekleri ikinci müjdenin ise "tarımsal sulamada kullanacakları enerjiyi daha uygun maliyetlerle temin etmelerine yönelik" olduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Türkiye'nin toplam kurulu gücünün yüzde 53'ü hidroelektrik, rüzgar, güneş, jeotermal, biyokütle gibi yenilenebilir kaynaklardan oluşmaktadır. Özellikle ülkemizin ciddi potansiyele sahip olduğu güneşten elektik üretimine yönelik çok büyük yatırımlar yaptık, yapmayı sürdürüyoruz. Bugün hangi şehrimize giderseniz gidin, geçtiğiniz yolların çevresinde güneş enerjisi tarlalarını, çatı üstü sistemlerini görürsünüz.
Küresel enerji fiyatlarındaki dalgalanmalar sebebiyle elektrik maliyetlerinde yaşanan artışların çiftçilerimizi, sulama birliklerimizi, kooperatiflerimizi zorladığını biliyoruz. Her ne kadar elektrikte KDV indirimiyle çiftçilerimizin maliyetlerinde bir parça azalma sağladıysak da soruna daha kökten çözümler bulmamız gerektiğinin farkındayız. Güneşten elektrik enerjisi üreten tesislere zaten ciddi bir destek veriyoruz. Şimdi bu desteği çiftçilerimize yönelik olarak daha da artıyoruz. Sağlayacağımız finansman kolaylıklarıyla sulama faaliyetlerinde güneşten elde edilen elektriğin payını hızla artırmayı planlıyoruz. Böylece tarım alanlarındaki sulama imkanları genişlediği için üretim artarken, azalan elektrik maliyetleri sebebiyle çiftçilerimizin gelirleri de artacaktır."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüketicilerin kendi elektrik ihtiyaçlarını karşılayacak tesisleri kurabilmelerini kolaylaştırmak için belediyeler, sanayi tesisleri ve tarımsal sulama abonelerinin, sözleşme güçlerinin iki katına kadar lisanssız üretim tesisi kurabilmelerine imkan sağladıklarını belirtti.
Meskenler için de vergi istisnasına tabi kurulu güç rakamını 10 kilovatsaatten 25 kilovatsaate çıkardıklarını ifade eden Erdoğan, "Amacımız her alanda enerji maliyetlerini düşürecek çalışmaların önünü açmaktır. Bu adımlar aynı zamanda Paris İklim Anlaşması kapsamında hayata geçirmemiz gereken yapısal değişimlere katkı sağlayacak, enerji arz güvenliğimizi de güçlendirecektir." değerlendirmesinde bulundu.
Çiftçilere yönelik üçüncü müjdeyi de açıklayan Erdoğan, "Hazine faiz destekli kredilerin üst limitini yükseltiyoruz. Böylece çiftçilerimizin finansmana erişimini de kolaylaştırıyoruz." diye konuştu.
Erdoğan, Hazine ve Maliye Bakanlığı başta olmak üzere tüm kurumların bu süreçleri yakından takip ederek neticelendireceğini belirtti ve "Sulama, enerji ve kredi konusunda attığımız bu adımların çiftçilerimize hayırlı olmasını diliyorum." dedi.
"Hayat pahalılığı karşısında pek çok tedbiri hayata geçirdik"
Ülkedeki her kesimin işini kolaylaştırmaya, refahını artırmaya, geleceğini güvence altına almaya yönelik çalışmaları kesintisiz sürdürdüklerini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu vesileyle milletimden çoğu yalan yanlış bilgilere dayalı söylentilerle paniğe kapılmamasını, devletine güvenmesini, ülkesinin gücünden emin olmasını, tüm vaktini ve enerjisini çalışmaya, üretmeye hasretmesini istiyorum. Hayat pahalılığı karşısında her bir insanımızı korumak için bugüne kadar ücret artışlarından sosyal desteklere ve vergi indirimlerine kadar pek çok tedbiri hayata geçirdik, geçiriyoruz. Bilhassa fiyatlaması küresel düzeyde yapılan petrol, doğal gaz, gıda sektörünün kullandığı kimi malzemeler gibi ürünlerindeki artışların insanımıza en az düzeyde yansıtılması için her türlü gayreti gösteriyoruz."
Erdoğan, gelişmiş ülke vatandaşlarının dahi İkinci Dünya Savaşı'ndan beri görmedikleri, bilmedikleri, alışkın olmadıkları fiyat artışları, enflasyon ve ürün kıtlığıyla karşı karşıya oldukları bir dönemde Türkiye'nin yine olumlu yönde bunlardan ayrıştığının altını çizerek, şu ifadeleri kullandı:
"Sıkıntıların elbette farkındayız ama asıl odaklanmamız, bakmamız, yönelmemiz gereken yerin ülkemizin önünde duran fırsatlar olduğuna yürekten inanıyoruz. Kontrolü bizim elimizde olmayan sebeplerden kaynaklı olumsuzlukları bir kenara bırakacak olursak, Türkiye'nin bir asırdır mücadelesini verdiği gelişmişlik, kalkınmışlık, refah seviyesinin tam kıyısında bulunuyoruz. Pek çok ülkenin henüz yeni yeni yöneldiği istihdamı koruma ve geliştirme temelli politikaları biz 5 yıldır kesintisiz uyguluyoruz."
Fiyatlardaki dengesizlikler sebebiyle yaşanan sorunların geçici olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
"Takip ettiğimiz yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla ülkemizi büyütme politikasının bizi adım adım hedeflerimize yaklaştırdığına yürekten inanıyorum. Sabredeceğiz, çalışacağız, üreteceğiz, mücadele edeceğiz, geri adım atmayacağız. Hep ileriye, daha ileriye gideceğiz ve inşallah zafere ulaşacağız. 'Men sabera zafera' diyerek bir kez daha hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum, kalın sağlıcakla."