Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) koordinasyonunda, "DEİK EU TALKS" kapsamında çevrim içi düzenlenen "Türkiye-AB-Almanya İlişkileri: Mevcut Durum ve Merkel Sonrası Beklentiler" paneline Kaymakcı'nın yanı sıra DEİK Başkanı Nail Olpak, DEİK/Türkiye-Almanya İş Konseyi Başkanı Steven Young, Türkiye'nin AB Daimi Temsilcisi Mehmet Kemal Bozay, Türkiye'nin Berlin Büyükelçisi Ahmet Başar Şen, çok sayıda özel sektör temsilcisi ve gazeteci katıldı.
Burada konuşan Kaymakcı, Almanya'nın tarihten gelen özel ilişkiler, ticaret ve yatırım, uluslararası platformlardaki iş birliği, NATO müttefikliği, Almanya'da yaşayan Türkler gibi birçok bağlamda Türkiye'nin en yakın ilişki içinde bulunduğu Avrupa ülkesi olduğunu belirtti.
Kaymakcı, AB bütçesine yüzde 18 katkıda bulunan Almanya'nın AB'yi kurumsal anlamda da ayakta tutan önemli bir ülke olduğunu vurgulayarak "Almanya'nın özellikle son 2,5 yıl içerisinde Türkiye-AB ilişkilerinin düzelmesinde ve aslında Doğu Akdeniz'de, Ege'de, Kıbrıs meselesinde de biraz sakinleşme sağlama konusunda da çok önemli katkıları oldu." değerlendirmesinde bulundu.
- "TÜRKİYE'NİN YEŞİL DÖNÜŞÜMÜNDE DE ALMANYA BİZİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ BİR ORTAK"
Almanya'nın Avrupa Yeşil Mutabakatı'nda önemli rol oynadığını belirten Kaymakcı, "Türkiye'nin yeşil dönüşümünde de Almanya bizim için çok önemli bir ortak. Değerli bir paydaş. Umarız ülkemiz önümüzdeki haftalar içinde Cumhurbaşkanımızın Birleşmiş Milletlerde söylediği çerçevede Paris Anlaşması'na katılmayı gerçekleştirebilir ve bu konuda adımlar atabilir." dedi.
Almanya'daki seçim sonuçları doğrultusunda, olası koalisyon formüllerini, ülkedeki siyasi partilerin hem ikili ilişkilere hem de Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecine yaklaşımlarını da değerlendiren Kaymakcı, "Sonuçta hükümet kimler tarafından kurulursa kurulsun, Türkiye-Almanya ilişkileri çıkarlar üzerine kurulu ve çok sağlam bağlarla ortada. Dolayısıyla ben bütün sistemin bunları dikkate alarak ilerleyeceğini düşünüyorum." ifadelerini kullandı.
- "Vize serbestisi konusunda önümüzdeki iki hafta içinde AB ile bir toplantımız olacak"
Kaymakcı, Türkiye-AB ilişkilerindeki 6 temel unsurun katılım müzakereleri, Gümrük Birliği'nin güncellenmesi, vize serbestisi, terörle mücadele, Türkiye-AB üst düzey diyalog toplantılarının eskiden olduğu gibi düzenli olarak yapılması ve göç konusundaki iş birliği olduğunu vurguladı.
Almanya'nın Gümrük Birliği'nin güncellenmesinden yana olduğunu, Türk ve Alman iş dünyasının bunu desteklediğini belirten Kaymakcı, "Umarız yeni hükümet Gümrük Birliği güncellemesini öncelikli bir konu olarak ele alır ve bu süreci ilerletir. Çünkü bu süreçten en fazla yararlanacak AB üyesi firmalar ve iş çevreleri, Alman iş çevreleri olacak." dedi.
Kaymakcı, vize serbestisi konusunun da önemli olduğunu belirterek şunları kaydetti:
"Vize serbestisi konusunda önümüzdeki iki hafta içinde AB ile bir toplantımız olacak. İçişleri, göç, terörle mücadele ve güvenlik konularında Türkiye AB Yüksek Düzeyli Diyalog Mekanizmasını başlatacağız. Bunun temel ayaklarından biri de vize serbestisi olacak. İçişleri Bakanlığımızın da içinde olacağı bu süreci ilerletmeyi arzu ediyoruz. Ama gerçekten şuna inanıyoruz: Eğer vize serbestisi sağlanabilirse bugün en az 20 milyon Türk vatandaşı diğer Avrupa ülkelerinde turizmin, hizmetlerin, ulaştırmanın, iş dünyasının içinde olabilecek. Bu da iki taraf için büyük kazanç."
Kaymakcı, gelecek dönem canlandırılması hedeflenen Yüksek Düzeyli Diyalog Toplantılarından içişleri, göç konusundaki toplantının 10-12 Ekim'de yapılacağını belirterek "Toplantıda Türkiye-AB arasındaki göç konusuna yeni bir bakış getirebilir miyiz, bu konuyu da araştıracağız." dedi.
"Türkiye'deki Suriyelilere ya da yabancılara şu kadar para verelim ve bunlar diğer Avrupa ülkelerine gelmesin" mantığıyla göç sorununun çözülemeyeceğini söyleyen Kaymakcı, "Bizim bu konuda AB tarafına ve özellikle Almanya gibi, kuzey ülkeleri gibi göç konusunda hassas olan ülkelerle paylaştığımız önerilerimiz var. Umarız bu önerilere olumlu yanıtlar alırız ve AB ile Almanya'nın içinde etkin rol oynayacağı yeni bir göç anlaşması yapabiliriz." ifadelerini kullandı.
Kaymakcı, göç konusunda AB'nin verdiği mali desteğin Türkiye'ye gittiği şeklinde yanlış bir algı olduğunu da belirterek "Hatta bu yanlış algıdan dolayı AB zaman zaman Türkiye'ye aday ülke olarak verdiği IPA fonlarında kesintiye gidiyor. Çünkü Avrupa Parlamentosunda bazı milletvekilleri yanlış hesap yapıyor. İşte Türkiye'ye 6 milyar avro vermişiz, bir de 4,5 milyar avro katılım öncesi mali yardım dediğimiz IPA fonları veriyoruz, bu para çok fazla. Dolayısıyla keselim.' diye. Komisyon bunu açıkça söylemiyor ama fiiliyatta bizim IPA fonlarımızı maalesef göçe kaydırıyorlar. Böyle bir eğilim, adı resmen konmasa da var." diye konuştu.
- PARİS İKLİM ANLAŞMASI
BM İklim Değişikliği Sözleşmesine değinen Kaymakcı, Türkiye'nin iklim değişikliği konusunda gelişmekte olan ülke olduğunu vurgulayarak kendisinden gelişmiş ülkelerin taahhütlerinin beklenmemesi gerektiğini öne sürdüğünü ve adil koşullar talep ettiğini anlattı.
Kaymakcı, bu konular konuşulurken Paris İklim Anlaşması'nın 2015'te imzalandığını hatırlatarak "Sayın Cumhurbaşkanımız talimatını verdi. Türkiye, Paris Anlaşması'na kendi yeteneklerine göre katılmalı, iyi niyetle elinden geleni yapmalı. Ama bu süreçte diğer paydaşlarımızın da bizi anlayarak Türkiye'nin yeşil dönüşümüne Türkiye'nin gerçeklerini dikkate alarak destek olmaları, katkıda bulunmaları... Bunu yapabildiğimiz zaman sanıyorum herkesin yararına olacak." ifadelerini kullandı.
Kaymakcı, Anlaşmaya şartlı bir katkılımın söz konusu olmadığını, Türkiye'nin Paris İklim Anlaşması çerçevesinde gelişmekte olan ülke olduğu beyanıyla katılacağını söyledi.
- TÜRKİYE-FRANSA İLİŞKİLERİ
Almanya'nın Merkel sonrası döneminden AB'nin nasıl etkileneceğine ilişkin bir soru üzerine Kaymakcı, AB'nin en başarılı dönemlerinin Alman-Fransız lokomotifinin Birliği çektiği dönem olduğunu belirterek Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un daha ulusalcı bir politika izlediğini, AB değerlerini ya anlamadığını ya da bunu ortaya koyamadığını ifade etti.
Kaymakcı, Merkel'in Almanya odaklı politikasını sürdürürken Avrupa'yı hiç ihmal etmediğini vurgulayarak AB'nin şiddetle bir liderliğe ihtiyaç duyduğunu söyledi.
Türkiye-Fransa ilişkilerini de değerlendiren Kaymakcı, Fransa'nın ülkedeki Müslümanları tehdit, ülkedeki Türk toplumunu da Türkiye'nin bir uzantısı ve iç siyasete müdahale olarak gördüğünü ifade ederek Fransız liderliğinin bunu bir an önce aşması gerektiğini söyledi.
Kaymakcı, Fransa'nın 1915 olaylarına yaklaşımının da yanlış olduğunu işaret ederek sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bakın, en son Macron, Cumhurbaşkanımıza mektup yazıp, bir önceki 24 Nisan'da, 'Kusura bakmayın size daha önce söylediğim gibi, ben Ermeni asıllı Fransızlara söz verdim. Dolayısıyla 1915'i soykırım olarak tanımak durumundayım, umarım buna anlayış gösterirsiniz.' diye mektup yazıyor. Bu bir kere, yanlış bir tutum. Bu Türkiye'yi rencide ediyor, Türkleri rencide ediyor ve Türkiye-Fransa ilişkilerinde çok ciddi bir soğukluğa neden oluyor. Bu da maalesef ilişkilerimizi zehirleyen önemli konulardan bir tanesi."
İki ülkenin çıkarları ve hedefleri ortak olsa da Güney Kafkasya, Suriye, terörle mücadele gibi bölgesel konulardaki görüş ayrılıklarını da hatırlatan Kaymakcı, Türkiye ve Fransa'nın, Libya konusunda anlaşamadıkları konuları istişarelerle aşmaya çalıştığını belirtti.
Kaymakcı, şunları kaydetti:
"Ortak paydalarımızı bulmaya çalışıyoruz. İstişarelerimizi artırdık son dönemde. Önümüzdeki dönemde de yine Fransa'yla siyasi istişareler, konsolosluk istişareleri ve AB konusunda istişare yapmak istiyoruz. Fransa'nın AB dönem başkanlığından beklentilerimiz aynı. Diğer dönem başkanlıklarında olduğu gibi. Umarız önümüzdeki günlerde de üst düzeyde bir görüşme söz konusu olabilir. Umarız liderlerimizin çizeceği olumlu bir gündem haritasında bu alanlarda da ilerleyebiliriz."
Kaymakcı, ilişkilerdeki temel sorunun, Fransa'nın Türkiye'yi Avrupalı olarak görememesi olduğunu da kaydetti.AA