Türkiye de, kış ayını dünyanın pek çok ülkesi gibi bu sene mevsim normallerinin üzerinde sıcaklarla geçiriyor. Beklenen yağışların bir türlü yağmaması sonrası barajlar alarm vermeye başlarken, özellikle kuraklıktan çıkılması için büyük bir kar beklentisi var. İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr Orhan Şen, 2020 yılında hakim olan kuraklığın 2021 yılının ocak, şubat ve mart aylarında da süreceğini söyledi. Şen, mayıs ayından sonra asıl sorunun başlayacağını söylerken, kar yağma ihtimalini 'çok çok az' sözleri ile değerlendirdi.
Sabah.com.tr'nin sorularını yanıtlayan Prof.Dr. Orhan Şen, kuraklık yaşanma sürelerinin kısaldığını, kişi başına düşen su miktarının da nüfusun artması ile giderek azaldığını belirtti.
Şen şu ifadeleri kullandı:
Genel manada bakınca Türkiye artık eskisi gibi 10-15 senede bir değil 5-6 senede bir kuraklık geçirmeye başladı. Bir meteorolojik kuraklık denilen yağışlardaki azlık birinci derecede önem taşıyor. İkincisi, kuraklığı hissetmek demek talep ile arzın arasının açılması demek. Siz su talep ediyorsunuz ama, sizin ama sizin arz ettiğiniz talep bunu karşılamıyor. Bu da nüfusun artmasından kaynaklanıyor. Eskiden meteorolojik kuraklık olurdu fakat hissetmezdik. İçme suları nüfus az olduğu için yeterdi. Şimdi ise ise meteorolojik kuraklığın ardından hidrolojik kuraklık hemen geliyor. Eskiden de gelirdi ama şimdi su yetmediğinden bu problemi yaşıyoruz. Bunun nedeni, arz ve talep arasındaki farkın giderek açılması.
"Su fakiri ülke anlamına gelir"
Şen, 20 sene önce kişi başına düşen su miktarı ile şimdi kişi başına düşen su miktarını rakamlarla açıkladı, 2030 yılında su fakiri olunabileceğini söyledi.
Şen şöyle konuştu:
Su miktarı aynı ama kişi sayısı artıyor. 20 sene önce kişi başına 1700 metreküp kişi başı su düşerken şimdi ise 1200 metreküpün altına düştü. 2030'da 1000 metreküpün altına düşecek. Bu durum su fakiri ülke anlamına gelir.
"Artık yarı kurak iklime girdik"
Şen, Türkiye'nin Akdeniz ikliminden çıkarak, yarı kurak iklşime doğru ilerlediğini, bu sene de yarı kurak iklimin tüm özelliklerinin görüldüğünü belirterek, şunları söyledi:
Meteorolojik kuraklık küresel ısınmadan dolayı yarı kurak iklime doğru gidiyoruz. Hatta içine de girdik. Eskiden Akdeniz iklimi bizde hüküm sürerdi. Bunu nereden anlıyoruz, yağıştaki azlıktan. İkincisi yaz aylarında gece sıcaklıkları çok yükseldi. Bunu yaşayan şehirlerin sayısı çok arttı. Bu da yarı kurak iklime girdiğimizi gösteriyor.
Uzman isim, kuraklık sırasında su tasarrufu yapmanın önemli olduğunu ama bundan daha önemlisinin kuraklık yokken de bu bilinçle hareket edilmesi olduğunu söyledi. Şen, pandemiden verdiği çarpıcı örnekle tasarruf uyarısı yaptı.
Şen, "Tasarrufu sürekli yapmamız gerek. Pandemide deniyor ya aşı da olsak maskeleri çıkarmamız lazım. Su tasarrufunda da kuraklık geçse de tasarrufu bırakmamız lazım denilmesi gerekiyor. Araba yıkama, halı yıkama gibi işlemleri artık yapmamız gerekiyor. Bunu yapanlara da kabahatler kanununca cezai müeyyide uygulanması lazım." dedi.
Meteorolojik ve hidrolojik kuraklıkların ardından tarımsal kuraklığın da ülkemizi tehdit ettiğini ifade eden Şen, ekilecek ürünler konusunda da bir konsensus önerdi.
"Tarımsal kuraklık bunun ardından gelecek." diyen Şen, "Bu alanda da önlemleri almamız lazım. Sulama sistemlerimizi değiştirmemiz lazım. Açık kanallar ile su gönderilmesinin falan durdurulması lazım. Bunu neden istemiyoruz, buharlaşma ile yüzde 25'i kayboluyor, yolda da yüzde 25'i buharlaşma ile gidiyor. Suyun yarısı boşa gitti zaten. Çok su gerektiren tarım ürünlerin ekilmemesi konusunda konsensus sağlanması lazım. Az su gerektiren tarım ürünlerine doğru gitmek lazım. Çok su gerektiren tarım ürünlerini ekerseniz hasat zamanında sizin rekolteniz düşer. O üründen bu sefer ithal etmeniz gerekir." ifadelerini kullandı.
Kar yağma ihtimali çok çok az
Prof.Dr. Orhan Şen, kuraklık sonrası daha da artan kar beklentisini de değerlendirdi. Şen, beklentinin gerçekleşme ihtimalini düşük bulduğunu ifade etti.
Şen şöyle konuştu:
Özellikle Batı bölgesi için kar yağma ihtimali çok çok azaldı. Kar belirli bir yükseklikte yağar. O da yükseğin daha soğuk olmasıdır. İstanbul'da 40 sene önce çok güzel kar yağardı. Ama o zaman nüfusu 1 milyondu. Bu kadar bina ve gökdelen hiç yoktu. Asfaltlar, gökdelenler su adası etisi yapıyor. 3-4 derece sıcaklığı artırıyor. Kar 4 derece altında yağar. İstanbul'da 4 derecenin altına sıcaklığın düştüğü gün sayısı 1-2 gündür. İstanbul dışına yağar ama İstanbul'un içine yağmaz. İstanbul dışı derken barajlar, göller falan, buralarda kısmen yağabilir.
Akdeniz çukuru vurgusu
Prof.Dr. Şen, Ege ve Akdeniz'de de benzer durumun söz konusu olduğunu söyledi, Türkiye, Yunanistan, İspanya gibi ülkelerin yer aldığı Akdeniz Çukuru ile ilgili dikkat çeken ifadeler kullandı:
Ege'de falan da durum böyle. O tarafa doğru gittikçe sıcaklıklar daha da arttı. Zaten limitte olan kar yağışı azalmaya başladı. Yüksek yerlerde bile yağan kar yağışı azaldı. Kar yağışının yüzde 20-25 oranında azaldığını görüyoruz. Bizim bulunduğumuz bölgede, Akdeniz çukuru dediğimiz Yunanistan, İspanya, Türkiye'nin bulunduğu bölgedeki küresel ısınmanın etkileri, kuraklık açısından dünyanın en önemli bölgeleri arasında yer alıyor.
Doğal afet uyarısı
Şen, küresel ısınmanın etkilerinin daha yakıcı boyutlara ulaşması ile birlikte doğal afetlerin de arttığını belirterek şu ifadeleri kullandı:
Her sene bir doğal afeti de yaşıyoruz. Sellerden, ani baskınlardan artık daha çok etkileneceğiz. Ne zaman önüne geçilir bu durumun, gazların azaltılması. Bu da dünyanın adım atması gereken bir konu. Dünyanın taktığı yok bu durumu. İnsan yaşamı artık zor hale gelecek. İlerleyen zamanlarda doğal afetlerle başa çıkamaz duruma geleceğiz. İklim değişikliği ile ilgili uyum planlarının yerel yönetimlerde bilhassa gündeme gelmesi lazım. Şehirlerin dikey değil, yatay olarak planlanması lazım.
Şen, 2021'in ilk ayları ile ilgili beklentilerini de dile getirdi. Şen, yağışların artmasını beklemediği söyledi.
Uzman isim şu ifadeleri kullandı:
Biz haziran ayından itibaren yağışların azalacağını söyledik. Bu belliydi. Dünyadaki bir takım sistemlerin gidiş yönlerini tahmin edebiliyoruz. Yağışların ortalama altı, sıcaklıkların ise ortalama üstü olacağını tespit etmiştik. Bu da su yılının başladığı ekim, kasım, aralık aylarında kendini gösterdi. Bazı bölgelerde yüzde 50'ye varan yağış azlığı görüldü. Ocak, şubat, mart aylarında da yağışların artmayacağını görüyoruz. Yine o da ortalamanın altında geçecek.
Şen, su miktarının korunmasını bile kar olarak gördüğünü ifade etti, " Ocak, şubat, mart aylarında yağar biz de kurtuluruz, yok. Bu sene kurtulmak zor. Şu anki su miktarımızı koruyabilir, biraz da üzerine koyabilirsek bu kardır. İstanbul'da yüzde 20 su kalmış, yüzde 10 daha üstüne koyabilirsek ne ala." dedi.
Şen son olarak ise mayıs ayındaki buharlaşma ile yaşanacak olumsuzluklar konusunda uyarılarda bulundu, yaz aylarında su probleminin yaşanacağını söyledi.
Şen'in konuya ilişkin son sözleri şöyle:
Bu aylarda buharlaşma yok. Mayıs ayında falan buharlaşma ile suyunuzun yüzde 25'ini, yarısını da yolda kaybediyorsunuz. Bizim bir dahaki seneyi kurtarabilmemiz için yüzde 60 baraj doluluğu ile yaza girmemiz lazım. Ben yağışların bunu sağlayacağı kanısında değilim. Biz buradan çıksak çıksak en fazla yüzde 35 ile falan çıkarız. Yağışsız döneme giriyoruz mayıstan itibaren. O zaman bu susuzluk problemini yaşayacağız biz.
Kar ve yoğun bir yağış iklimi beklemiyorum. Dünyanın birçok yerinde de bu sorun var.