İzmir, 2020 yılında büyük bir depremle sarsıldı. Can ve mal kayıplarının yaşandığı depremin ardından İzmirliler sık sık benzer kaygılar yaşamaya başladı. Son dönemde Ege Denizi'nde sık sık sarsıntılar meydana geliyor. Son olarak ise Küçük Menderes Havzası’nda tespit edilen çökmeler ‘Acaba deprem mi olacak?’ sorusunun yüksek sesle konuşulmasına yol açtı.
Küçük Menderes Havzası’nda yaşanan çökmelerle ilgili uzmanlardan açıklama geldi. Milliyet’te yer alan haberde detayla şöyle paylaşıldı.
Ege'de son dönemde meydana gelen depremler bölgedekileri tedirgin etmeye devam ediyor. Son olarak Muğla açıklarında meydana gelen 5.4 büyüklüğündeki deprem halk arasında paniğe yol açtı. Bu depremden önce ortaya çıkan birtakım görüntüler ise kafaları karıştırmış durumda. Daha önce Hatay ve Kahramanmaraş'ta yaşanan zemin çökmelerinin bir benzeri İzmir'de yaşanmıştı. İzmir'in Küçük Menderes Havzası'nda derinliği 18 santimetreyi bulan zemin çökmeleri meydana gelmişti. Peki bu zemin çökmeleri yaşanacak depremlerin habercisi olabilir mi ya da yaşanan depremler zeminde çökmelere yol açabilir mi? Milliyet.com.tr'ye konuşan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Ziyadin Çakır ile İTÜ İnşaat Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Geoteknik Mühendisliği Birimi Üyesi Prof. Dr. Recep İyisan dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
"Odağa yakınsa çökme olabilir"
Prof. Dr. Ziyadin Çakır, Ege'de yaşanan ufak depremlerin çökmelerle ilgisi olmadığını söyledi. Prof. Dr. Çakır, "Depremin odağına yakın bölgelerde zeminde oturma olabilir ancak şimdiye kadar böyle bir gözlem rapor edilmedi" diye konuştu. Halk arasında korku yaratan çökmelerin sebebi olarak doğal gaz çalışmalarının olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Çakır, sözlerine şöyle devam etti:
"Trakya bölgesinde de doğal gaz çıkartma faaliyetleri ile alakalı olarak zeminde oturmalar meydana geliyor. Bu konuda yapılan bilimsel çalışmalar yayın aşamasında."
"Sismik aktivitesi yüksem bölgelerde yaşanıyor"
Prof. Dr. Recep İyisan ise depremin derin ve uzun yüzey kırıkları, bölgesel çökmeler ve heyelanlara neden olabileceğini kaydederek, "Bu olaylar sismik aktivitesi yüksek olan bölgelerde meydana geliyor. Diğer bölgelere bu anlamda etki düşük. İç Anadolu Bölgesi'nde görülen obruk türü büyük çaplı ve derin zemin göçmelerinin nedeninin deprem değil, bölgesel jeolojik yapı ve su rejimi gibi farklı faktörlere bağlı olduğu düşünülüyor" yorumunda bulundu.
Çökmelerin sebebi ortaya çıktı
İzmir'de derinliği 18 santimetreyi bulan çökmelerin nedeni birçok kişi tarafından deprem olarak tahmin edilse de uzmanlar çökmelerin gerçek sebebini açıkladı. İzmir'in Küçük Menderes Havzası’ndaki çökmelerin aşırı ve yoğun yer altı su kullanımı kaynaklı olduğu belirlendi. Türkiye’nin pek çok bölgesinde mevsim normallerinin altında seyreden yağışların acı tarafı da böylelikle ortaya çıkmış oldu. Yer altı sularının yeterince beslenmemesi ve aşırı kullanımı ile yağışların yetersiz kalması zeminde hasara sebep oldu.
Prof. Dr. Ziyadin Çakır, İzmir’de ve Kahramanmaraş’taki yer altı sularının azalmasından kaynaklanan çökmelerle ilgili önemli bir noktaya işaret etti. Prof. Dr. Çakır, "Her iki bölgede de çökmelere yer altı sularının aşırı çekimi neden oluyor. Türkiye’nin birçok bölgesinde aynı problem mevcut. Yer altı sularının yanı sıra Batı Anadolu’da özellikle Büyük Menderes Havzası'nda jeotermal enerji üretimi faaliyetleri de önemli derecede ve geniş çaplı zemin oturmalarına neden oluyor" diye konuştu.
Hangi önlemler alınmalı?
Zemin çökmesi riski inşaata başlanmadan önce kontrol edilmesi gereken bir nokta. Prof. Dr. Ziyadin Çakır, tarımsal faaliyetlerde kullanılmak üzere birçok kaçak kuyu bulunduğunu ve yer altı sularının kullanımının kontrol altında tutulması gerektiğini söyleyerek bu bölgelerdeki inşaat çalışmalarının zemine uygun yapı malzemeleriyla yapılmasının önemini de şu sözlerle dile getirdi: "Zemin etütleri sağlıklı bir şekilde yapılırsa her zemine uygun binalar yapılabilir."
Prof. Dr. Recep İyisan da deprem kaynaklı çökmelerin önüne Türkiye’de oldukça başarılı olan zemin güçlendirme gibi çalışmalarla geçilebileceğini söyledi. Prof. Dr. İyisan ayrıca deprem sırasında yaşanacak zemin çökmelerini tahmin edecek önleyici mühendislik tedbirlerinin alınmasının gerekli olduğunu belirtti ve bu önlemlerin alınması durumunda riskin ortadan kaldırılacağının altını çizdi.
"Depremden sonra anlaşıldı"
Çoğu zaman depremden bağımsız şekilde meydana gelen çökmelerin bir deprem olması durumundaki etkisi de merak ediliyor. İzmir’de 2020 yılında meydana gelen 6.9 büyüklüğündeki depremde 117 kişi hayatını kaybetmiş, deprem büyük endişe ve korkuya sebep olmuştu.
Prof. Dr. Recep İyisan, "İzmir depremi sonrasında bölgede farklı üniversite ve kuruluşlarca incelemeler yapıldı. Konuyla ilgili hazırlanan raporlar incelendiğinde oluşan hasarların genelde üstyapı ve yetersiz temel sistemi kaynaklı olduğu anlaşıldı. Bu raporlarda İzmir Körfezi kıyılarında özellikle Bayraklı, Bornova ve Mavişehir bölgelerinde derin alüvyon zeminlerin mevcut olduğu belirtiliyordu" detayını paylaştı.
"En fazla hasar o bölgede yaşanacak"
Prof. Dr. İyisan, İzmir’de yanlış zemine yanlış malzemelerle inşa edilen binaların yıkımı ve yaşanan acıdan sonra depreme dayanıklı yapıların tasarımının önemini de hatırlatarak şu önerilerde bulundu:
"Depreme dayanıklı yapı tasarımında 3 faktör aynı anda dikkate alınmalı: Deprem kaynak özellikleri, yapı özellikleri ve yerel zemin koşulları. Deprem sonrası yapısal hasar incelemeleri ve zemin yüzeyinde alınan kuvvetli yer hareketi kayıtları, depremler sırasında temel zemini davranışı ile yapı davranışı arasında bir ilişki olduğunu ortaya koyuyor. Bu nedenle depremler sırasında zemin tabakalarının davranışının bilinmesi gerekir."
Deprem ve çökmelerin yol açabileceği sorunlara değinen Prof. Dr. Ziyadin Çakır ise, "Çökmelerin ve kaymaların yaşandığı alanlar gelecekte oluşacak bir depremde hasarın en fazla olacağı yerler olacak" notunu düştü.