Gözlerde körlük ile sonuçlanabilen diyabetik retinopatinin her iki gözü de etkileyen bir hastalık olduğunu belirten Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, erken teşhisin önemini vurgulayarak, hastalığın belirtileri ve tedavi süreciyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Günümüzde sıklıkla karşılaşılan ve her yaşta görülebilen diyabet hastalığı nedeniyle her yıl bir milyondan fazla kişi hayatını kaybediyor. Hastalığın risklerine rağmen ne yazık ki çoğu hasta diyabet olduğundan haberdar bile değil. Diyabetle mücadele için en önemli faktör ise yaşam tarzını değiştirmek. Bu farkındalığı artırmak için 14 Kasım günü, Dünya Diyabet Günü olarak kabul ediliyor.
u003cbu003eHER 10 DİYABET HASTASINDAN BİRİNDE CİDDİ GÖRME KAYBI VARu003c/bu003eDünya Sağlık Örgütünün (WHO) 2014 verilerine göre, dünya çapında 422 milyon kişi diyabetle yaşıyor. Bu sayı 40 yıl önceki verilerin dört katından fazla. Her yıl en az 1,5 milyon kişi doğrudan diyabete bağlı nedenlerden hayatını kaybediyor. Kandaki şekerin işlenememesinden kaynaklanan diyabet veya halk arasındaki ismiyle şeker hastalığı, kontrol altına alınmadığında kalp krizi, inme, böbrek yetmezliği ve hatta körlük gibi kötü sonuçlara yol açıyor.u003cbu003eDİYABET GÖZDE BİRÇOK HASTALIĞIN SEBEBİu003c/bu003eDiyabetin katarakt, bulanık görme, gözün sinir dokusu olan en derindeki retina tabakasında hasar, glokom, görme sinirinde etkilenme, göz kaslarında felç ve çift görme olmak üzere, gözlerde birden çok hastalığa neden olduğunun altını çizen Göz Hastalıkları ve Retina Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, hastalıkla mücadelede erken teşhis ve tanının önemini vurguladı.
u003cbu003eGÖZLERDE DİYABET KAYNAKLI KÖRLÜK RİSKİu003c/bu003eÖzellikle iyi kontrol edilmeyen diyabet hastalığına bağlı olarak ortaya çıkan ve görmede ciddi kalıcı kayıplara yol açabilecek bir göz hastalığı olan diyabetik retinopati ile ilgili uyarılarda bulunan Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, Gözün retina tabakası çok iyi beslenmesi gereken, beyin gibi hızlı çalışan hassas bir dokudur. Kontrolsüz ve uzun süreli diyabette retinanın kan dolaşımı bozulur. Hem damarlardan sıvı kaçağı başlar ve sarı noktada ödem gelişir hem de ince damarlarda tıkanmalar oluşur. Retinanın beslenmesi bozulunca vücut yeni damarlar yapmaya çalışır, ancak bunlar çabuk kanayacak, anormal damarlardır. Retina üzerine veya göz içine kanadıklarında hızla retinada hasar, çekinti ve görmede kalıcı kayıplara yol açarlar. Retinanın etkilendiği tüm bu duruma 'diyabetik retinopati' diyoruz değerlendirmesinde bulundu.
HER 10 DİYABET HASTASINDAN BİRİ GÖRME ENGELLİDiyabetik retinopatinin şeker hastalığında sıklıkla karşılaşılan görme kaybının en önemli sebebi olduğunu belirten Prof. Dr. Göçgil, Şeker hastalığının gözleri etkileyen komplikasyonu olarak karşılaştığımız diyabetik retinopati tedavi edilmediğinde ciddiyeti giderek artıyor. DSÖ'nün (WHO) verilerine göre yaşayan her 10 diyabet hastasından biri görme engelli dedi.u003cbu003eRUTİN GÖZ MUAYENESİ ÇOK ÖNEMLİu003c/bu003eHastalığının her iki gözü de etkileyen bir hastalık olduğunu belirten Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, Diyabetik retinopati, 2017 DSÖ verilerine göre Avrupa bölgesinde önlenebilen en sık görme kaybı ve körlüğün nedenidir. Hastalığın erken teşhisi ancak detaylı bir göz muayenesiyle mümkündür. Hasta görmesinde azalma farkettiğinde ise zaman kaybetmemelidir. Diyabetik retinopati hastalığında başlıca görülen şikayetler, bulanık görme ve giderek bu bulanıklığın artması, görüşte yaşanan dalgalanmalar, görüntüde lekeler ve çizgiler, uçuşmalar, anlık görme kayıpları, eğri görme ve renkleri bozuk görme şeklinde karşımıza çıkmaktadır açıklamasında bulundu.
u003cbu003eDİYABET TANISI OLAN BİR KİŞİ YILDA EN AZ YILDA BİR DEFA DETAYLI GÖZ MUAYENESİ YAPTIRMALIu003c/bu003eTüm dünyada önerilen, diyabet tanısı konulduğunda hemen detaylı bir göz muayenesinin yapılıp retinanın da incelenmesidir diyen Prof. Dr. Göçgil, Diyabet tanısı konduğunda bile çoğu zaman, hastalığın bir geçmişi olmaktadır ve bizler göz doktorları olarak bazen rutin muayenede diyabetik retinopatiyi ve özellikli kataraktı görüp diyabet tanısı için hastamızı endokrin doktoruna yönlendirmekteyiz. Diyabet tanısı olan bir kişinin en az yılda bir defa detaylı göz muayenesi yaptırması gereklidir. Erken tanı erken tedaviye ve görmeyi korumaya olanak sağlar şeklinde konuştu.u003cbu003eDİYABETİK RETİNOPATİNİN TEDAVİSİ MÜMKÜN MÜu003c/bu003eDiyabetik retinopati tedavisinin, hastalığın türüne ve şiddetine bağlı olarak değişiklik gösterdiğini belirten Göçgil, açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı:Diyabetik retinopatik, hastalığın ciddiyetine göre karşımıza farklı tablolarda çıkmaktadır. Erken diyabetik retinopatide hastalık hafif ya da orta dereceli seyreder; sarı noktada tutulum yoksa hastanın görmesi iyi seviyededir. Retinanın düzenli takibi gereklidir. Kan şekerinin düzenli kontrolü ve iyi seyretmesi ile hastalık gerileyebilir ya da ilerlemesi yavaşlatılabilir. Gerektiğinde göz içine ödemi düzeltici ilaç enjeksiyonları veya lazer tedavileri yapılır.
u003cbu003eEN KISA SÜREDE UYGUN TEDAVİYE BAŞLANMALIDIRu003c/bu003eHastalığın ikinci tip olan ileri ve proliferatif diyabetik retinopatide ise retina uzmanı tarafından en kısa sürede uygun tedaviye başlanmalıdır. Argon lazer tedavileri ömür boyu kalıcıdır. Göz içi ilaç enjeksiyonları ile birlikte uygulanabilir. Kan şekerinin ve varsa hipertansiyonun kontrol altında tutulması vazgeçilmezdir. Eğer lazer tedavisi yapılamayacak kadar yoğun göz içine kanama veya retinada çekintiler, kopma ve ayrılmalar olmuşsa zaman kaybetmeden cerrahi tedavi gerekir. Vitrektomi dediğimiz ve retina cerrahisinde uzmanlaşmış göz doktorlarınca yapılan bu ameliyatla, gözün arka boşluğuna olmuş kanamalar temizlenir; retinaya çekinti yapan zarlar alınır ve ayrılan retina yerine yerleştirilir. Cerrahi sırasında özel aletlerle içeriden lazer yapılır, gerekirse ilaç enjeksiyonu uygulanır.u003cbu003eGÖRME DUYUSU EN ÖNEMLİ DUYUMUZDURu003c/bu003eVitrektomi, ileri teknolojinin kullanıldığı uzmanlık gerektiren hassas bir mikrocerrahi tekniğidir. Son yıllarda hem teknolojideki hızlı gelişmeler hem de cerrahi tecrübenin artmasıyla vitrektomi cerrahisinde başarı oldukça artmıştır. Ancak görmenin artması için iyi bir cerrahi ygulanmasının yanı sıra, ameliyatın zamanında, geç kalınmadan yapılması ve hastanın sistemik durumunun kontrol altında olması çok büyük önem taşır. Unutulmamalıdır ki, görme duyusu en önemli duyumuzdur. Görme kaybı ve körlük, hem sosyal hem de ekonomik anlamda toplumun verimliliği düşürmektei hastanın yaşam kalitesini çok ciddi azaltmaktadır.(roza)