Sözler değer kaybedince!
Erden Timur’un “Ligi bitirt meyiz” sözünden aslında ne kadar pişman olduğunu sonraları gördük. Mete Vardar’ın hakem için “Çocuğu olsam yüzüne tükürürdüm” söylemi de hiç içine sinmemiştir. Acun Ilıcalı-İbrahim Hatipoğlu kavgası fazla çetin aması kılmayan var mı bilmiyorum. Örnekler arttırılabilir. Sezon başından beri ahlak, şeref, yalan, yapı gırla! Biz bıktık ama bundan beslenen kitleler illaki var. 4 büyük, hatta Anadolu kulüplerinin başkanları konuşma hastalığına yeni tutulmuş değiller ve bu sezon daha bir orantısızlar. 18 Temmuz’da TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, “Ceza vermeyeceğiz” demişti ama cezayı verse de umursayan zaten yok!
İLETİŞİM DİLİ
İşin kötü tarafı bunun sahadakilere sirayet etmesi. Okan Buruk-Jose Mourinho’nun gazı kesilince Muslera-Mert Hakan’ı sahneye sürdüler. Van Bronckhorst efendi ve Şenol Güneş yarışta yok, onları görmüyoruz. Koskoca camiaların temsilcilerine “susun” demek haddimiz değil. Zaten mutabık kalıp kendilerini tutamıyorlar. Zira başkanlar, yöneticiler de taraftar diyebilirsiniz. Ama onların taraftardan farkı olmayacaksa niye o koltuklardalar. İletişimde kurum sal-duygusal çatışma yaşıyoruz. Hak, hukuk, adalet derken iş “laf sokma” rekabetine dönüşünce sözler değer kaybediyor. Ve son 30 yılda gördük ki, hiçbir açıklama çözümün bir parçası değil. Trajik laflar futbolu hakemlerden daha çok öldürüyor. Şahıslar üzerinden gidip “sorun yapı” derken asıl “yapısal” geriliğimizi de unutuyoruz. Hakemler bize göre hep tahrik unsuru, travmanın kaynağı. Herkes kendini hakem ve hakim ilan ediyor. Bu bakışla hakem sorunu çözülmez. Olay şu ki, “hakem”, “dış faktör” demek, artık takımın kusurlarını örtmekle özdeşleşti. Ve oyuncu grubunu sorumluluktan uzaklaştırıyor, rehavete itiyor. Bunun son testi Samsunspor Başkanı Yüksel Yıldırım. Şimdiden not düşelim, takımı 2-3 ay sonra hangi pozisyonda olacak?
ŞİFRE FERGUSON
Süper Lig’de “çok konuşan şampiyon olmuyor. Bu paranoyalarımız bitmez ama biz zirve yarışının keyfine bakalım. Daha 26 hafta var. Galatasaray derbileri kazanmanın psikolojik üstünlüğünü avantaja çevirmek istiyor. Ama bu dereden daha çok sular akar. Unutmayalım ki Mart kapıdan baktırır! Bu tarz yarışta Mourinho’nun ve Bronckhorst’un çıkıp “5 puanda kapanır, 10 puanda” diyebilme gücünü hissetmeleri önemli. Tabi ki önemli olan kadro kaliteleri. Ama liderlik sanatı da kritik etmen. Golcüler daima fark yaratır ama bence şampiyonluğun belirleyici faktörü, Sir Alex Ferguson’un şu sözünde yatıyor. “Hücum size maç kazandırır, savunma size şampiyonluk.” Fenerbahçe de, Beşiktaş da şampiyon olmak istiyorsa, Galatasaray’ın hücum kadar savunma seviyesini de geçmeli.
ARDA’YA TERAPİ
Gözbebeğimiz Arda Güler için Milli aralar terapi gibi oluyor. Neden? Real Madrid kötü sonuçlar yaşadıkça aldığı süre azalıyor. Ama Vincenzo Montella ona hep destek verdi. Bu sezon Real’de 12 resmi maçta şans bulduğu süre 304 dakika, son 1 ayda ise 15 dakika. Uluslar Ligi’nde ise 4 maçta 353 dakika. İtalyan’dan Ancelotti bin 440 dakikanın (16 maç) bin 136’sında Arda’yı düşünmedi. Motella ise Arda’sız 7 dakika oynadı. Kulüp ile milli takım eşleşmez ama aynı adamın bu kadar farklı süre alması da normal değil. Güzel olan Montella’nın süreye bakmaması. Haydi Arda, sıra Galler maçında!...