Biz play-off'lar ülkesi miyiz?

UEFA Uluslar A Ligi için bir ihtimal daha var ama hevesimiz kursağımızda kaldı. Bilet cebimizde gittiğimiz Karadağ deplasmanı faciaya döndü, dostumuz Prosinecki acı gerçeği yüzümüze vurdu! 10 tane mazeret, 20 tane hata sayarsın fakat hepsi boş. İsimsiz Nikola Krstovic’e resmen kariyer inşa ettik. Kafamdaki deli soru şu; bizim ne zaman güvenilir, bize travma yaşatmayacak istikrarlı bir Milli takımımız olacak, play-off ülkesi olmaktan ne zaman kurtulacağız? Montella’yı asalım, evet! Böyle bir ruhsuz maçı bize yaşattığı, duygularımızla oynadığı, teknikten taktiğe “en kötü hoca” performansı gösterdiği için. Hadi Karadağ kaza, 2 maçta Galler’i yenemezsen nasıl lider kalacaksın! Ama unutmayalım, Fatih Terim’i de, Mircea Lucescu’yu da, Şenol Güneş’i de astık. Gerçek şu ki, ne zaman havalansak çakıldık.
80’LERE DÖNÜŞ
Arda Güler çamura batmış beyaz formasıyla debelenirken zaman tünelinde 80’lere gitmiş gibiydik. O şerefli yenilgiler dönemine. O zaman Ay-Yıldızlı oyuncusuna bir kola alamayan federasyonun şimdi bütçesi 4 milyar, o zaman yalvar yakar devlet kanalında 3-5 maçı yayınlanan ligin bugün değeri 182 milyon dolar, tüm maçların patates tarlası İnönü’de oynandığı dönemden Euro 2032’yi alacak statlar yapmış devlet, Avrupa’yı kapsayan futbolcu havuzu kimse de yok. Ama kaderimiz aynı. Euro 2024 çeyrek final rüzgârı sonrası “Ekol şart” derken nedeni buydu. Yoksa istikrar bize haram. 1996-2024 periyodunda 28 yılda 1 Dünya Kupası, 6 Avrupa Şampiyonası gördük. Play-off’u geçer A Ligi’ne kalabilir, 48 takımlı Dünya Kupası’na da gidebiliriz. Ama sorun bu değil, sorun bunca sahip olduklarına rağmen Türk Milli Takımının hala bir marka olamaması, hak ettiği yerde bulunmayışı. Evet kabul edelim, biz “Play-off”lar ülkesiyiz!
ACİL BURAK BULALIM
“Dünyada bir İngiltere, bir de biz santrforsuz oynayamayız” iddiamın arkasındayım. Acil bir Burak Yılmaz bulmalıyız. Deniz Gül, Enes Ünal, Bertuğ Yıldırım, Semih Kılıçsoy, Can Uzun, Eren Dinkci. Kimde karar vereceksek, sistemi onun üstüne kurmalıyız. Hatta Mustafa Hekimoğlu projesi neden olmasın? İlla takımında oynaması şart değil. Fizik, vuruş kalitesi, coşku hepsi var. Kumaşı iyi. “Gümbür gümbür” geliyor. İkinci sorunumuz savunma… Kısa zaman önce “Türk duvarı” diye Avrupa’nın lanse ettiği stoperlerimize ne oldu? Sakatlık, formsuzluk, yanlış kulüp transferleri. 15 tane stoper sayacakken, biz nasıl bu hale geldik. Arda Güler’i neden tükettik? Her hatada kaleci harcamak doğru değil, her yenen golde faturayı Fenerbahçeli, Galatasaraylı, Beşiktaşlı diye fatura etmek de doğru değil. Bir jenerasyon pohpohlaması yapıp o jenerasyon doğmadan tüketmek de. Bu takım bizim takım, Milli Takım. Birlik olmadan, dirlik olmaz. Unutmayalım…
KÖYÜMÜZE DÖNELİM
Tek dileğimiz hangi yoldan olursa olsun 2026 Dünya Kupası finalleri ne gitmemiz. Gelecek Kasım’da bu mutluluk hakkımız. Ama biz şimdi köyümüze dönelim. Milli aralar hakemler için soluklanma oluyor. Gündemden düşüyorlar. Araya kaosla gittik, lütfen kaosla dönmeyelim. Artık ana aktör olmasınlar. Dünyadaki hakem gerçeğini herkes görmüştür. Umarım bizim hakemlerimiz de kendilerini tamir etmişlerdir. Daha güçlü Süper Lig, daha başarılı Avrupa kupaları ve dünyaya meydan okuyan bir Milli Takım için “hakem barışı”na ihtiyacımız var. Çünkü uluslararası başarı hakemlerin yüksek çıtasıyla mümkün.