Kuyruk acısının düşürdüğü hal…
Siyasette kendini kaybeden ve siyasi şuursuzluk yoğunlaşmasından hükümsüz ilanı verilme noktasına gelmiş olan İP Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu’na geçen haftaki bir yazımda “Bana unuttuğun şeyi söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim?” demiştim. O da CHP fonlu Halk TV’de aynı gün “Ben kendimin kim olduğunu biliyorum, mazimin ne olduğunu biliyorum” demişti.
Müsavat Dervişoğlu partisinin eriyişini durdurmak için ya geçmişte yaşananları unutma rolü oynuyor ya da gerçekten kendini kaybetmenin pervasızlığında sürekli MHP’yi hedef alıyor. Fakat görünen o ki tarihsel gaflet ve çelişkiler içinde varlığını devam ettirmeye çalışıyor. Çünkü kurduğu cümleler ve verdiği örneklerdeki tarihi siyasi olaylar bir hafıza kaybına işaret ettiği gibi karakterini de tartışmaya açtırıyor.
Mesela “Sayın Bahçeli'nin yaptığı hiçbir şey beni şaşırtmaz, bana da sürpriz olmaz. Yani bu konuda herkes müsterih olsun. Biz onun ne olduğunu, kim olduğunu herkesten iyi biliyoruz.” dedikten sonra sırasıyla şu başlıklarda eleştiri yapması hayatı ve kişiliğindeki çelişkileri ortaya koymaktadır.
18 Nisan 1999 seçim sonuçları sonrası MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “Çiller ve Kutan dinlensin” demesini ve DSP ile koalisyon kurmasını…
57. koalisyon hükümeti zamanı 3 Kasım 2002 erken seçim kararı almasını…
Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçildiği dönem MHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı olarak Sebahattin Çakmakoğlu’nu göstererek TBMM’deki oylamaya girmesini…
7 Haziran 2015 seçimleri sonrası MHP’nin AKP-MHP yahut CHP-MHP-HDP koalisyon seçenekleri içinde yer almamasını…
15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası, Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçmesini…
Bu başlıklar altında MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin siyasi eylem ve söylemlerini eleştiren Müsavat Dervişoğlu’nun tarihi çelişkisi, geçmişte söylediği sözlerinde gizlidir.
“Benim sadakatimde bir sakatlık hiçbir zaman olmamıştır. Ben görmüş olduğum itibarı Milliyetçi Hareket Partisi’nin Muhterem Genel Başkanı Devlet Bahçeli Beyefendi’nin muteber kimliğine borçluyum. Yani buna benzer şeyler tabi örnek verdik hemen başka bir şey çağrıştırdı. Ben onu söylüyorum. Ben şu anda Milliyetçi Hareket Partisi’nin adayı olmasa idim şayet toplumla bu gönül köprüsünü kurmuş olamayacaktım. Dolayısıyla bana bu görevi veren, benden bu güveni esirgemeyen, bana böylesine büyük bir sorumluluğu emanet eden liderime hayatımın bütün dönemlerinde olduğu gibi son nefesime kadar hizmet ederim. Ben Milliyetçi Hareket Partisini sadece mensubu bulunduğum partinin Genel Başkanı olarak görmüyorum. Türk dünyasının lideri olarak görüyorum, törelerin ne olduğunu biliyorum. O sebeple muhterem Genel Başkanımın sadık bir bendesi olma özelliğim iftiharlarımın en büyüğüdür, onun sonsuza dek yaşatılacağından herkes emin olmalı.” (2009)
Eğer Müsavat Dervişoğlu 2009 yerel seçimlerinde MHP Lideri Devlet Bahçeli tarafından İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı adayı yapıldığında bu cümleleri kurduysa, bugün 1999 seçimleri, 2002 erken seçim kararı, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçimlerine yönelik eleştirilerinin hepsi boşa düşmektedir. Bu cümleleri kuran birinin bu süreçlerde MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin siyasi bir hata yapmasını düşünmesi siyasi mantığa ve siyasi ahlaka uygun değildir zaten…
Hele ki, aynı gazetede (Ortadoğu) yazdığımız günlerde Müsavat Dervişoğlu’nun MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’ye yönelik yaptığı “Hala anlamadıysanız söyleyeyim. Yüklenilen görev çok büyük. Unutmayalım ki Türk’ün liderini delege değil, kainatın gerçek sahibi seçiyor. Sadakat, o’na itaatten ibarettir” (27 Eylül 2006) şeklindeki tarif ve destek yazısını okumuş biri olarak, onun ta 1999’a, 2002 yıllarına gidip eleştiri malzemesi üretmeye ve onları günümüzde kullanmaya çalışması gerçekten büyük çaresizliktir.
MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’ye “Türk’ün liderini delege değil, kâinatın gerçek sahibi seçiyor.” şeklinde kutsaliyet atfettiği bu arşivler ortada iken şimdi “Biz onun ne olduğunu, kim olduğunu herkesten iyi biliyoruz.” girizgâhıyla başlayıp 1999-2002-2007- 2015-2016 süreçlerinden siyasi suç bulma dedektifliğine soyunması büyük bir çiğlik olmuştur.
Oysa 2016 yılında da MHP muhalifi sıfatını taşırken de çıktığı tartışma programlarında “Benim adım Müsavat Dervişoğlu. Benim olduğum yerde Sayın Devlet Bahçeli ile alakalı olarak onun Liderliğini, kişiliğini, hocalığını, ağabeyliğine sekte vuracak bir tek cümle edilemez. Buna en başta ben izin vermem.” diyordu.
Ya bu ve benzeri sözleri o günlerde günü kurtarmak için kullanmıştı ya da bugün yaptığı suçlamalarla yine bugünü kurtarmaya çalışıyor. Sebep ne olursa olsun yansıyan sadece çelişki ve tutarsızlıktır.
1999 seçimleri sonrası millet iradesi DSP’yi birinci parti yapmışken, seçimlerden bir ay sonra hakkında kapatılma davası açılmış ve daha sonra kapatılmış Fazilet Partisi ve Refah-Yol koalisyonunda tamamen yıpranmış DYP ile niye koalisyon kurulmadı diyen siyasi zekâ için…
Bir gecede ikiye bölünmüş DSP gerçeği ortada iken, sanki durduk yere seçime gidilmiş gibi gören siyasi zekâ için…
İnanın ne desek boştur… Hele o tarihlerden sonra MHP Lideri Devlet Bahçeli hakkında söyledikleri bile bugün yaptığı suçlamaları çürütüyor.
Günümüzde de kendi partisi 2019 yerel seçimlerinde ve 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde terör örgütü PKK’nın siyasi uzantıları HDP-Yeşil Sol ile kendisi ve partisi ittifak yaptığı halde, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin DEM’e “Teröre cephe alın”, teröristbaşı Öcalan’a da “Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykır” şeklindeki çağrısına karşı binbir çeşit iftira, yalan, saptırma odaklı yorumlar yapabiliyor. Tuhaf değil mi bu? Bu resmen “Terör örgütü PKK’nın siyasi uzantılarıyla biz ittifak, iş birliği yaparız ama siz onlara teröre cephe alın, terörü bitirin diyemezsiniz” yaklaşımıdır.
Müsavat bey, elbette artık 2017 yılından itibaren başka bir partinin mensubu ve son bir yıldır da o partinin genel başkanısınız. MHP’nin rakibisiniz ve MHP ile ilgili bir kuyruk acınız var. MHP’nin siyasetini bunun için zaten eleştireceksiniz. Size kimse MHP eleştirisi yapmayın demez. Size hep söylenen MHP eleştirilerinize iftira ve yalan katmayın. Yaptığınız eleştirilerin bir mantığı, ölçüsü, ahlakı ve geçmişin hukukuna saygısı olsun…
“Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı” siyasetiyle MHP’yi hedef alırsanız akıl sağlığınız ve siyasi ahlakınız hep tartışılır.