Bir milli maçı daha moralsiz kapadık.

Ne oyun olarak, ne kadro olarak, ne de geleceğe dönük bir ışık gördük Rusya karşısında...

Zaten önceki yazımızda anlatmaya çalıştık...

"Al gülüm, ver gülüm..."

Bir de maç sonrası açıklama;

"Yüzde 60'a, 40 oynadık... Fırsatları değerlendiremedik..."

Yahu kardeşim, yüzde 60'ın, 50'si geri pas, yan pas. Gerisi de zaten 'dan-dun...'

Nerede şöyle bir organize atak, nerede ver-kaç, nerede kanat bindirmeleri, nerede rakibe pres, nerede futbolculardaki şevk, heyecan, nerede, nerede?

Ama "Biz takımı gençleştiriyoruz" diyebilirsiniz...

Gençleştirme böyle olmaz...

Önce çekirdek kadrona 2-3 futbolcu adapte edersin, onlar alışır, sonra yeniden 2-3 eklersin, tecrübe kazandıkça devam edersin. Aslarından birdenbire vazgeçmezsin, onlardan faydalanmaya, tecrübelerini kullanmaya devam edersin. Gençleri ateşlemelerini istersin.

İşte Rusya maçında gördük.

Takımı ateşleyecek, "Hadi aslanlarım" diyecek saha içinde bir tek abi yok.

Vallahi de, Burak, Emre Belezoğlu, ya de eskilerden 2 ya da 3 tanesi bu gençleri hırsları, tecrübeleri, çoşkularıyla ayağa kaldırırdı.

İşin özü şu...

Sorumlu Lucescu değil.

O gencecik, tecrübesiz ayaklar hiç değil.

Sorumlu futbolumuzu yönetenler.

"Bağırsakları temizleyeceğiz" diye, Lucescu'yu öne ittiler, yönetemedikleri krizlerden kendilerini kurtarmaya çalıştılar.

Zaten geçleştirme, yenilenme böyle olmaz ki?

Verirsin Lucescu'yu U21'in başına, "Yetiştir, tecrübe kazandır, A takıma gönder" dersin olur biter...

Fatih Terim böyle yapmadı mı?

U21 Milli takımda yetiştirip 'peyder pey' almadı mı A takıma!..

Doğrusu da budur zaten.

Özetlersek...

Kadrodaki gençler iyi, yetişecekler.

Pişecekler, geleceğin takımını oluşturacaklar.

Ama biz o arada günü kaybedeceğiz.

'Milli Ruh'u kaybedeceğiz.

İşte o olmaz, ona katlanamayız.