Kadir YILDIZ / TÜRKGÜN
MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Yaşar Yıldırım Ankara Temsilcimiz Kadir Yıldız’a konuştu. Suriye’deki son gelişmeleri değerlendiren Yıldırım, 13 günde alınan mesafenin arkasında yüzlerce yıllık tecrübe ve devlet aklının olduğunu söyledi.
Muhalefetin Suriyeli sığınmacılar üzerinden yaptığı siyaseti de “Suriyeli sığınmacılar derhal gitsin diyorlar. Ama bu nasıl iştir ki Esad’ı çok seviyorlar” sözleriyle eleştirdi. “Suriye’de tek kazanan İsrail’dir” sözlerine de tepki gösteren Yaşar Yıldırım, “Yeter ki Cumhur kazanmasın da İsrail kazansın diyorlar” ifadelerini kullandı.
Sığınmacıların iş güne katkısını da değerlendiren Yıldırım, Suriyelilerin özellikle tarım alanında ciddi katkısının olduğunu söyledi ve “Aynı şekilde hayvancılıkta da Afgan iş gücü var. İşin gerçeği bu. Sığınmacılar gittiğinde bu alanlarda bizim de iş gücümüz gidecek. Bir de muhalefetin elindeki siyasi malzeme gitmiş olacak” dedi.
Türkiye’nin ve dünyanın gündemi Suriye. Yaşanan iç çatışmadan en çok etkilenen ülkeyiz. 61 yıllık Baas rejimi 13 günde devrildi. Suriye’deki yeni durumu nasıl görüyorsunuz?
13 günün ardında 13 yıllık bir arka plan var. Türkiye’nin de Suriye’de ciddi bir çalışması var. Orada Amerikan güçleri var, Ruslar var, İran var ve Suriye’nin kendi rejiminin insanları var. Amerika’nın PKK terör örgütü ile bir yakınlığı var. Ruslar da askeri üs peşinde. Lazkiye’de üsleri vardı. İranlıların Hafız Esad’dan beri Esad rejimi ile çok yakın bir bağı vardı. Suriye bu bakımdan Hizbullah’ın oradaki lojistik destek merkezidir aynı zamanda. Herkesin bir hesabı vardı. Türkiye’nin de 920 km sınırı var. Türkiye’ye yönelik tehditler oradan geliyor. Terör saldırıları oradan geliyor. Türkiye de bu tehditleri kaldırmak için tabiri caizse oya işler gibi mücadele ediyor. Bugün gelinen nokta işte bu mücadelenin eseri. Şöyle bir özgüven eksikliği var. “Amerika’nın haberi olmadan, parmağı olmadan, müsaadesi olmadan nasıl oldu?” 3 yıl evvel Karabağ’da ABD, Rusya, Fransa ve diğerlerine rağmen nasıl olduysa öyle oldu. Suriye bizim komşumuz. İçinde Araplar, Türkmenler, Kürtler, Yezidiler, Dürziler var. 500 yıl vilayetimiz olarak kalmış bir yer. Dolayısıyla 13 günde alınan mesafenin arkasında yüzlerce yıllık tecrübe ve devlet aklı var.
Suriye’deki PKK/YPG terör örgütü tehdidinin bertaraf edilmesi konusunda gelecek dönemde nasıl bir tablo göreceğiz?
PKK Suriye’de doğdu. 1978’de Diyarbakır Fisköy’de kuruldu ama Suriye’de büyüdü, gelişti ve palazlandı. Eğitim alanları Suriye’deydi. Hafız Esad’dan beri büyümesini ve gelişmesini Suriye sağladı. Bugün Ayn-El Arab’ın adı “Kobani” oldu. Deyri-zor’a “Rojava” diyorlar. Kendilerine göre isim değişikliğine başladılar. Orada Türkiye’ye karşı bir yığınak yapıldı. Amerika’yla alenen işbirliği yapılıyor ve oradaki bölgelere binlerce tır askeri malzeme gönderildi, hava savunma sistemi kuruldu. Bu konuda yeni Suriye yönetiminin açıklamalarını yakından takip ediyoruz. Onlar da Suriye içinde PKK/YPG terör örgütünün silahlarını bırakması aksi halde operasyon yapacaklarını söylüyorlar. Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması için bu şart. Üniter devlet yapısı içinde herkesin hakkının hukukunun korunduğu bir yapının oluşması gerekiyor. Bu yapıda terör örgütlerine yer yok.
ABD nasıl bir tavır sergiler? PKK’dan desteğini çeker mi?
ABD PKK’yı korumak için DEAŞ kozunu kullanmaya çalışıyor. Ancak Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan bunu defalarca söyledi. Mesele DEAŞ ile mücadeleyse Türkiye olarak gelin bunu beraber yapalım dedi. Teröristle mücadele başka bir teröristle yapılmaz. Şimdi aynı durum Suriye’nin yeni yönetimi içinde geçerli olacak. ABD eğer terörle mücadele etmek istiyorsa Suriye yönetimiyle yapabilir bunu. Kimse ABD’ye burada ne işin var diye sormuyor. Türkiye’ye gelince herkes bu soruyu soruyor. Aman efendim ne işimiz var orada? 920 km sınırımız var, yetmez mi.
Muhalefetin tavrından bahsediyorsunuz.
Evet. Şuna çok üzülüyorum. Güçlü iktidar gerekli olduğu kadar güçlü muhalefet de gerekli. Muhalefetin de milli politikalarımıza sahip çıkması gerekir. Suriye meselesinde de aynı. İslam’a ve Araplara karşı bir antipatileri var. Suriyeli sığınmacılar derhal gitsin diyorlar. Ama bu nasıl iştir ki Esad’ı çok seviyorlar. Esad Moskova’ya uçarken Esad’la görüşülsün diyorlar. Hiç bir şeyden haberleri yok. Siyaset üretemiyorlar. Devlet nedir, nasıl çalışır, nasıl hareket eder? Muhalefetin bunlardan haberi yok. Suriye’deki gelişmelerle ilgili ne bilgileri ne de vizyonları var.
Özgür Özel, Suriye’de tek kazananın İsrail olduğunu söylüyor.
Dünya, Türkiye bu işin arkasında diyor, muhalefet ABD ve İsrail var diyor. Suriye’deki gelişmeler Cumhur İttifakına yarar diye işi İsrail’e havale ettiler. Yani Cumhur kazanmasında İsrail kazansın diyorlar. Suriye’nin anahtarı Türkiye’de, Erdoğan çok akıllı bir lider diyen Trump’a mı inanalım yoksa Özgür Özel’e mi? Özgür Özel’de ısrarla Suriye’nin anahtarı ABD ve İsrail’de diyor. Her şey gözle görünüyor. Türkiye’nin desteği çok açık görülüyor. Türkiye’nin, Suriye’nin toprağında gözü yok. Toprak bütünlüğünden yana. Ama burada da hiçbir terör örgütüne müsaade etmeyiz.
MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin “Şam’dan sonra Kudüs’ün fethi de yakındır” sözlerini eleştirenler oldu. Türkiye meseleye böyle bakarsa kaybeder diyenler var.
Karabağ’da kaybettik mi? Suriye de huzura kavuşacak. Türkiye’nin de komşusundan gelecek bir tehdidi kalmayacak. Sayın Genel başkanımızı anlamak biraz zordur. Size bir misal vereyim. Bundan 14 sene evvel Sayın Genel Başkanımız Kandil’e Türk bayrağı dikilecek, dikilmelidir dedi. O günkü şartlarda karşı çıkanlar oldu. Efendim nasıl olacak nerden çıktı bu arazi şartları falan filan. Netice itibariyle bugün Pençe-Kilit operasyonlarıyla kilit kapandı. Türk bayrağı oraya dikildi mi, dikildi. Genel Başkanımız bir şey söylüyorsa boşa söylemez. Söylediği bu söz de bir gün doğru çıkacak. Yaşayan görecek.
MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli 1 Ekim’de DEM’lilere bir el uzattı. Buradan farklı anlamlar çıkarmak isteyenler oldu. Bugün Suriye’de yaşananlar göz önüne alındığında uzatılan elin kıymeti daha net anlaşılıyor. Sayın Bahçeli’nin 22 Ekim’de yaptığı açıklamaları da dikkate alarak siz bugün ki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mecliste bütçe görüşmelerinde DEM Eş Başkanı Tuncer Bakırhan yaptığı konuşmada Malazgirt‘e gitti Kanuni’ye geldi Ankara merkezli bir siyaset olmasını ifade etti. Suriye’de PKK’nın düştüğü durum ortada. Dün özerklik diyenler bugün bizi kurtarın diye feryat ediyor. Sayın Genel Başkanımız boşa el uzatmadı. Esad’a da el uzatılmıştı. O eli tutmadı ve sonunu hepimiz gördük. Şimdi DEM de uzatılan eli görmeli. Bu el çok anlamlı ve güçlü bir eldir. Bu el kardeşlik için tutulması gereken bir eldir. Netice itibariyle bu el bugün ete kemiğe bürünmüştür. Terör örgütü PKK’nın bu saatten sonra kendisini lağvetmekten başka çaresi yoktur. Bin yıldır Kürt kardeşlerimizle birlik içinde yaşıyoruz. Bunda sonrada bu kardeşliğe halel düşürmeye çalışanlara fırsat verilmeyecektir. Efendim Amerikası Rusya’sı falan filanı var. Peki, ABD bu saatten sonra Suriye’de kiminle birlikte hareket etmeyi tercih edecek? Türkiye’yi tercih ederse ne olacak? Burası Ortadoğu. Türkiye’de bu bölgenin en güçlü ve en etkin devleti. ABD ve Rusya arasındaki esir takasında dahi en güvenilen ülke Türkiye olduğu için bu rolü üstlendi. Türkiye Türkiye’nin çok daha üzerinde. Bugünün en belirgin gerçeği budur. Yurtdışına çıktığınızda Türkiye’nin gücünü görürsünüz.
Başını CHP’nin çektiği muhalefet bu gücün farkında değil mi?
CHP farkında ama çaresiz. Siyaset üretemiyorlar. Ürettikleri siyaset Türkiye düşmanlığı üzerine. Geçmişte de Kılıçdaroğlu benzer politika izliyordu. Afrin’de ne işimiz var diyordu. Gittik Afrin’de ne işimiz olduğunu herkese gösterdik. Şimdi Suriye’de ne işimiz var eleştirileri yapıyorlar. İç siyasete etki edemedikleri için ABD ve İsrail’i pohpohlayarak dışarıdan bir etkiyle içerideki rüzgârın önünü kesmek istiyorlar.
CHP’de kafa karışıklığı mı var?
CHP dediğiniz parti üç başlı. Bir tarafta İmamoğlu bir tarafta Kılıçdaroğlu bir tarafta Özgür Özel. Herkes ayrı telden çalıyor. Suriye’deki gelişmelere gözümüzü kapatamayız. Genel Başkanımız da sürekli ifade ediyor. Bizim sınırlarımız Kudüs’ten başlar. Oradan başlarsa biz Ankara’yı koruruz. Cilvegözü’nden başlarsa Ankara’yı güvende tutamayız. CHP bunu idrak edemiyor. Dış politikada yapılanları da bu yüzden kabullenemiyor.
Bugüne kadar “hemen gitsinler” diyerek Suriyeli sığınmacıların ekmeğini yiyenler şimdi de “gidemezler” diyorlar. Neredeyse gitmeyin diye yalvaracak duruma geldiler. Bu tavır değişikliğini nasıl buluyorsunuz?
İçişleri Bakanımız açıkladı. 15 günde 25 bin kişi döndü. Çok erken daha. 13 yıldır yaşanan hadiselere baktığımızda hemen birden bire gitmelerini bekleyemeyiz. Çocukları okuyanlar var, iş yeri açanlar var, evi barkı olanlar var. Türkiye’de yatırımı olanlar var. Suriyeli deyince hemen aklınıza sokakta dilenen insanlar gelmesin. Kazın ayağı öyle değil. Katma değer üretmişler. Şimdi bunlar nasıl gidecek? Bu süreç hızlanacak elbette muhtemelen de 1-2 seneyi bulur. Yüzde 70’i 80’i kendi topraklarına kendi evlerine gider. Oradaki şehirlerin hali ortada, yıkık dökük. O şehirler ayağa kalmaya başladığında Suriyeliler de gideceklerdir. Birden bire olması mümkün değil.
Sığınmacıların gitmesiyle iş gücü kaybının olacağını söyleyenler var. Katılıyor musunuz?
Bunu da görmek lazım. Bu insanlar tarımda ve sanayide ciddi bir iş gücüne sahipler. Bu kaybı kimle tolere edeceğiz? Mesela Ankara’nın Beypazarı ilçesine gidin. Oradaki insanlara deyin ki biz Suriyelileri götürüyoruz. Tepkilerine olacak? Ben sürekli gidiyorum. Bizim tarımımız biter diyorlar. Suriyeliler tarıma ciddi şekilde katkı sağlıyor. Aynı şekilde hayvancılıkta da Afgan iş gücü var. İşin gerçeği bu. Sığınmacılar gittiğinde bu alanlarda bizim de iş gücümüz gidecek. Bir de muhalefetin elindeki siyasi malzeme gitmiş olacak. Siyaset yapamaz duruma düşecekler. Tek gülle bahar olmaz.