Türkgün Sağlık Kadınlarda Kansızlık neden oldu?

Kadınlarda Kansızlık neden oldu?

Kansızlık, vücudun yeterli oksijen taşıyamamasına neden olarak halsizlik, baş dönmesi ve solgun bir cilt görünümüne yol açabilir. Özellikle kadınlarda demir eksikliği anemisi yaygın olup, düzenli beslenme ve takviyelerle önlenebilir.

MUHABİR: Burhan Tural

Kadın vücudu, hormonal döngüler ve düzenli regl kanamaları sebebiyle anemiye karşı daha savunmasız bir yapıdadır. “Kadınlarda kan eksikliği neden görülür, hangi işaretlerle kendini belli eder ve nasıl giderilir?” sorusuna yanıt bulabilmek için, öncelikle aneminin başlıca nedenlerini anlamak gerekir. Bu durumun en yaygın kaynağı demir eksikliği olsa da, folik asit veya B12 vitamini yoksunluğu gibi çeşitli faktörler de etkili olabilir. Bu makalede, kadınlarda sıkça rastlanan kansızlık nedenlerini, belirtilerini ve hangi çözümlerle giderilebileceğini kapsamlı şekilde inceleyeceğiz.

Kadınlarda Kansızlık Neden Olur?

Kadınlarda kansızlığın en yaygın sebebi demir eksikliği anemisidir. Özellikle regl döneminde her ay yaşanan kan kaybı, günlük demir alımının yetersiz olduğu durumlarda depoların hızla azalmasına neden olabilir. Bunun yanı sıra, hamilelik ve emzirme gibi süreçlerde vücudun besin ihtiyacı artar; eğer beslenme düzeni yeterince desteklenmezse demir ve diğer önemli vitamin-mineral eksiklikleri meydana gelebilir.

Demir eksikliğinin yanı sıra, B12 vitamini veya folik asit eksikliği de kansızlığa sebebiyet verebilir. Bazı kadınlarda aşırı regl kanamaları ya da rahimde oluşan miyomlar gibi faktörler, fazla kan kaybına yol açarak anemiyi tetikleyebilir. Ayrıca, beslenme alışkanlıkları (örneğin vejetaryen/vegan diyetlerde yeterli demir kaynağı tüketilmemesi) ve bağırsaklardaki emilim problemleri de kansızlık riskini artırabilir. Bu nedenle her kadının kendi yaşam tarzını, regl düzenini ve beslenme alışkanlıklarını göz önünde bulundurarak anemiye yatkın olup olmadığını değerlendirmesi faydalı olacaktır.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Türkgün Sağlık Deprem sonrası kaygıyı azaltmanın yolu

Deprem sonrası kaygıyı azaltmanın yolu

İstanbul'da yaşanan son deprem, sadece fiziksel etkilerle değil, psikolojik travmalarla da gündeme geldi. Deprem sonrası birçok kişi, “hayalet deprem” algısı gibi ruhsal sorunlar yaşarken, nöroteknoloji alanındaki yenilikçi yöntemler, bu psikolojik etkilerle başa çıkmada umut veriyor.

MUHABİR: Sevda Yalçın

Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da yaşanan deprem, Türkiye'nin deprem kuşağında yer almasının verdiği endişeyi bir kez daha gün yüzüne çıkardı. Fiziksel etkilerin yanı sıra, deprem sonrası yaşanan psikolojik sorunlar da büyük bir tehdit oluşturuyor. Özellikle "hayalet deprem" algısı, anksiyete ve panik atak gibi ruhsal sarsıntılar, depremzedelerin günlük yaşamını olumsuz etkiliyor. Ancak, nöroteknoloji alanındaki gelişmeler, bu zorlu süreci atlatmaya yönelik umut verici çözümler sunuyor.

Hayalet Deprem Algısı ve Beynin Alarm Durumu

Deprem sonrası yaşanan "hayalet deprem" algısı, aslında beyindeki bir alarm durumunun yansıması olarak açıklanıyor. Dr. Günet Eroğlu, bu durumu şöyle tanımlıyor: "Deprem anında, beynimizin hayatta kalma mekanizması devreye girer. Sarsıntı geçtikten sonra bile, beyin potansiyel bir tehlike arayışıyla çevreyi tarar. Dengeyi kontrol eden beyindeki aşırı aktivite, gerçekte olmayan sallanma hissi yaratır."

Nörogeribildirim: Deprem Sonrası Kaygıyı Yönetmek İçin Yeni Bir Yöntem

Nöroteknoloji alanında son yıllarda önemli ilerlemeler kaydedildi. Nörogeribildirim (NGB), bireyin beyin dalgalarını izleyerek, bu aktiviteyi bilinçli bir şekilde düzenlemeyi öğrenmesine olanak tanır. Dr. Eroğlu, NGB’nin deprem sonrası yaşanan stres, kaygı ve "hayalet deprem" hissinin yönetilmesinde etkili olduğunu vurguluyor. "NGB, beynin sakinleşmesini destekleyen frekansları güçlendirir, otonom sinir sistemini dengelemeye yardımcı olur ve yanıltıcı sallanma hissini azaltır."

Deprem Psikolojisi: Travmanın Etkileri ve Bilimsel Çözümler

Depremin fiziksel zararlarının yanı sıra, ruhsal etkileri de uzun süre devam edebilir. Deprem sonrası yaşanan anksiyete, stres ve travmalar, bireylerin psikolojik sağlığını tehdit eder. Nöroteknoloji ve nörogeribildirim gibi bilimsel temelli yaklaşımlar, bu psikolojik sorunlarla başa çıkmanın güçlü araçları olarak öne çıkıyor. Dr. Eroğlu, "Bireylerin psikolojik sağlamlıklarını artırmak ve travmanın uzun vadeli etkilerini azaltmak için bu yenilikçi yöntemlerin önemi büyük," diyor.

Deprem Sonrası Psikolojik Hazırlık: Nöroteknoloji ve Yenilikçi Yöntemler

Türkiye, deprem kuşağında yer alan bir ülke olarak, deprem sonrası psikolojik hazırlık konusunda adımlar atmak zorunda. Nöroteknoloji ve nörogeribildirim gibi gelişmiş teknolojiler, bireylerin psikolojik iyileşme süreçlerini hızlandırabilir ve travmanın etkilerini minimize edebilir. Bu tür bilimsel temelli yaklaşımlar, gelecekte deprem psikolojisi için önemli bir araç olacak.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *