Türkgün Sağlık Kuduz hastalığı nedir, neden olur?

Kuduz hastalığı nedir, neden olur?

Kuduz, merkezi sinir sistemini hedef alan ve tedavi edilmezse ölümcül seyreden bir enfeksiyon hastalığıdır. Enfekte hayvanların tükürüğüyle bulaşan bu virüs, erken müdahale edilmediğinde geri dönüşü olmayan sağlık sorunlarına yol açabilir.

MUHABİR: Tülin Küre

Halk arasında “kuduz” denildiğinde, genellikle sahipsiz köpekler ya da kediler aracılığıyla bulaştığı düşünülse de, yarasa, tilki, çakal gibi vahşi hayvanlar da hastalığın temel taşıyıcıları arasında yer alır. Virüsün insan bedenine geçişi çoğunlukla tükürük aracılığıyla (ısırık, açık yara veya mukozayla temas) meydana gelirken, “kuduz cinsel yolla bulaşır mı?” sorusu nadir rastlanan ve teorik olarak ele alınan bir durum olup, bilimsel kaynaklarda kesin verilerle desteklenmiş bir bulaşma biçimi değildir. Bununla birlikte, hastalığın ölümcül olması ve yalnızca aşı ya da antiserum uygulamasıyla önlenebilmesi, farkındalık ve zamanında müdahalenin hayati önem taşıdığını göstermektedir.

Kuduz Nedir ve Neden Ortaya Çıkar?

Kuduz, Rhabdoviridae ailesine mensup Rabies virüsünün yol açtığı, hızla ilerleyen ve ölümcül seyreden bir beyin enfeksiyonudur. Virüs, enfekte olmuş hayvanların salyasında bulunur ve ısırma veya derideki açık yaralar yoluyla insan vücuduna girer. Ardından sinir dokularına yerleşerek omurilik ve beyne ulaşır. Hedef organlara ulaştığında ise ciddi ve geri dönüşü olmayan tahribata sebep olabilir. Aşılanmamış sokak hayvanları ve yabani memeliler (yarasa, tilki, çakal vb.) en yaygın bulaş kaynakları arasında gösterilir. Seyrek de olsa evcil hayvanlardan bulaşma olasılığı vardır, ancak bu yalnızca hayvanın aşısız olup virüsü taşıması hâlinde mümkün olabilir.
Kuduzun ortaya çıkma süresi, ısırılan bölgenin beyne olan uzaklığına ve o bölgedeki sinir yoğunluğuna bağlı olarak değişkenlik gösterir; ancak genellikle birkaç hafta ile birkaç ay içinde belirtiler ortaya çıkabilir. Bazı durumlarda ise kuluçka dönemi bir yılı aşabilir. Bu sebeple, şüpheli temasın ardından hızlıca tıbbi yardım almak, hastalığın seyrini belirleyen en kritik faktördür.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Türkgün Sağlık Deprem sonrası kaygıyı azaltmanın yolu

Deprem sonrası kaygıyı azaltmanın yolu

İstanbul'da yaşanan son deprem, sadece fiziksel etkilerle değil, psikolojik travmalarla da gündeme geldi. Deprem sonrası birçok kişi, “hayalet deprem” algısı gibi ruhsal sorunlar yaşarken, nöroteknoloji alanındaki yenilikçi yöntemler, bu psikolojik etkilerle başa çıkmada umut veriyor.

MUHABİR: Sevda Yalçın

Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da yaşanan deprem, Türkiye'nin deprem kuşağında yer almasının verdiği endişeyi bir kez daha gün yüzüne çıkardı. Fiziksel etkilerin yanı sıra, deprem sonrası yaşanan psikolojik sorunlar da büyük bir tehdit oluşturuyor. Özellikle "hayalet deprem" algısı, anksiyete ve panik atak gibi ruhsal sarsıntılar, depremzedelerin günlük yaşamını olumsuz etkiliyor. Ancak, nöroteknoloji alanındaki gelişmeler, bu zorlu süreci atlatmaya yönelik umut verici çözümler sunuyor.

Hayalet Deprem Algısı ve Beynin Alarm Durumu

Deprem sonrası yaşanan "hayalet deprem" algısı, aslında beyindeki bir alarm durumunun yansıması olarak açıklanıyor. Dr. Günet Eroğlu, bu durumu şöyle tanımlıyor: "Deprem anında, beynimizin hayatta kalma mekanizması devreye girer. Sarsıntı geçtikten sonra bile, beyin potansiyel bir tehlike arayışıyla çevreyi tarar. Dengeyi kontrol eden beyindeki aşırı aktivite, gerçekte olmayan sallanma hissi yaratır."

Nörogeribildirim: Deprem Sonrası Kaygıyı Yönetmek İçin Yeni Bir Yöntem

Nöroteknoloji alanında son yıllarda önemli ilerlemeler kaydedildi. Nörogeribildirim (NGB), bireyin beyin dalgalarını izleyerek, bu aktiviteyi bilinçli bir şekilde düzenlemeyi öğrenmesine olanak tanır. Dr. Eroğlu, NGB’nin deprem sonrası yaşanan stres, kaygı ve "hayalet deprem" hissinin yönetilmesinde etkili olduğunu vurguluyor. "NGB, beynin sakinleşmesini destekleyen frekansları güçlendirir, otonom sinir sistemini dengelemeye yardımcı olur ve yanıltıcı sallanma hissini azaltır."

Deprem Psikolojisi: Travmanın Etkileri ve Bilimsel Çözümler

Depremin fiziksel zararlarının yanı sıra, ruhsal etkileri de uzun süre devam edebilir. Deprem sonrası yaşanan anksiyete, stres ve travmalar, bireylerin psikolojik sağlığını tehdit eder. Nöroteknoloji ve nörogeribildirim gibi bilimsel temelli yaklaşımlar, bu psikolojik sorunlarla başa çıkmanın güçlü araçları olarak öne çıkıyor. Dr. Eroğlu, "Bireylerin psikolojik sağlamlıklarını artırmak ve travmanın uzun vadeli etkilerini azaltmak için bu yenilikçi yöntemlerin önemi büyük," diyor.

Deprem Sonrası Psikolojik Hazırlık: Nöroteknoloji ve Yenilikçi Yöntemler

Türkiye, deprem kuşağında yer alan bir ülke olarak, deprem sonrası psikolojik hazırlık konusunda adımlar atmak zorunda. Nöroteknoloji ve nörogeribildirim gibi gelişmiş teknolojiler, bireylerin psikolojik iyileşme süreçlerini hızlandırabilir ve travmanın etkilerini minimize edebilir. Bu tür bilimsel temelli yaklaşımlar, gelecekte deprem psikolojisi için önemli bir araç olacak.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *