Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, "Uluslararası camiaya mesajımız nettir. Türkiye tehditlerle hareket edecek bir ülke değildir." dedi.
Oktay, Gazi Üniversitesi 2019-2020 Akademik Yıl Açılış Töreni'nde yaptığı konuşmada, yeni akademik yılın hayırlı olmasını dileyerek, bu milletin tarihin ilk üniversitelerini topraklarında barındırdığını ve evrensel bilim anlayışına geçmişten bu yana sahip olduğunu anımsattı.
Batı dünyasının Orta Çağ karanlığını yaşadığı dönemlerde Anadolu'da bilim insanlarının ilim ve felsefe meşalesini ateşlediğinin herkesçe bilinen bir gerçek olduğunu söyleyen Oktay, "Bu meşalenin aydınlığı hala günümüze de ışık tutmaktadır. Üniversitelerimiz bugün, hikmeti ortaya çıkarma ve bilgiyi üretme vazifeleri ile Türkiye'nin olmazsa olmaz dinamikleridir. Bilgi ekonomisinin beyni niteliğinde birer bilgi üretim fabrikası olan üniversitelerimizde sorgulayan, araştıran ve ortaya katma değer çıkartan gençlerimiz her anlamda yarınlara hazırlanmaktadır." diye konuştu.
Oktay, artık yükseköğretim kurumlarından sadece öğrenciye eğitim vermesi değil, ulusal ekonomiye ve teknolojik gelişmeye katkı sağlaması ve uluslararası alanda rekabetçi olmasının beklendiğini, ayrıca inovasyon ve Ar-Ge çalışmaları başta olmak üzere tasarımdan üretime uzanan süreçte özel sektör-üniversite iş birliklerinin her geçen gün daha önemli hale geldiğini ifade etti.
Eğitim ve araştırma faaliyetlerinin sadece üniversitelerin sorumluluğu olduğuna ilişkin yaklaşımın artık geçerliliğini yitirdiğini dile getiren Oktay, bugün yükseköğretimin kamunun yanı sıra özel sektörle, düşünce kuruluşları ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte çok paydaşlı bir yapıya sahip olduğunu aktardı.
"EĞİTİM-ÖĞRETİM BÜTÇEMİZ 10 MİLYARDAN 161 MİLYAR LİRANIN ÜZERİNE ÇIKTI"
Dijital dönüşümün etkisiyle yaygın öğretim yöntemleri oluştuğunu, internete erişim olduğu sürece dünyanın her noktasının kampüs haline geldiğinin altını çizen Oktay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Diğer taraftan birbirinden keskin çizgilerle ayrılan bilim dalları tarih olmuş, disiplinler arası bütünleşik öğretim programları yükselişe geçmiştir. Tüm bu gerçekler ışığında artık üniversitelerimizde üretilen bilginin raflarda kalması mümkün değildir. Bilgi, dış paydaşların da katkılarıyla üretilmeli ve hızla pratiğe dönüşmelidir. Geleceği yakalamak için bilim, toplumun önünde yürümek, topluma rehberlik etmek durumundadır. Bu çerçevede yükseköğretimde gelecek vizyonumuz; bütün üniversitelerimizin milletimizle daima iç içe, yenilikçilik ve sürdürülebilir ilerlemenin merkezi haline gelmesidir. Bu doğrultuda, geçtiğimiz 17 yılda, yükseköğrenim konusuna özellikle çok ciddi önem verilmiştir. Yükseköğrenim alanında, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde çok ciddi dönüşüm programları uygulanmış ve uygulanmaktadır. Bugün, yükseköğrenimin de dahil olduğu eğitim-öğretim bütçemiz 10 milyar seviyesinden 161 milyar liranın üzerine çıkmış durumdadır. Üniversite sayımız 76'dan 207'ye, öğretim personeli sayımız 70 binden 168 bine, öğrenci sayımız ise 1,6 milyondan 8 milyona yükselmiştir."
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, Gazi Üniversitesi gibi üniversitelerin sınırları aşarak uluslararası birer eğitim kurumuna dönüştüklerine şahit olduklarını dile getirdi.
Uluslararası öğrencilerin önde gelen tercihlerinden biri olan Türkiye üniversitelerinin yabancı öğrenci sayısının her yeni akademik yılda artış gösterdiğini ve 2019 itibarıyla 170 bine ulaştığını anlatan Oktay, bilim insanı destekleri kapsamında 17 yılda yaklaşık 153 bin bilim insanına 2 milyar lira destek sağlandığını, üniversitelere Ar-Ge ve TEKNOKENT yatırımları için 9,3 milyar lira teşvik verildiğini bildirdi.
"TÜRKİYE KENDİ GÖBEĞİNİ KENDİ KESER"
Sadece Türkiye'de değil, insani kriz ve savaşın hayatı durma noktasına getirdiği Suriye'de de yükseköğretim çalışmalarını desteklediklerine dikkati çeken Oktay, şunları kaydetti:
"Bölgede verdiğimiz mücadele sonucu güvenli hale gelen Cerablus, El-Bab, Azez ve Afrin'de Gaziantep Üniversitesi'ne bağlı fakülte ve yüksekokullar açılmış durumda. Geçtiğimiz yıl Cerablus'ta eğitime başlayan Meslek Yüksek Okulu'ndan sonra El Bab'ta İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Azez'de İslami İlimler Fakültesi, Afrin'de ise Eğitim Fakültesi yarın itibarıyla Suriyeli kardeşlerimize eğitim vermeye başlıyor. Böylece bir taraftan insanlığın temel değerlerinin ve bilgi birikiminin korunması sağlanırken, Suriye'de ihtiyaç duyulan insan kaynağının da en hızlı şekilde yetişmesine katkı sağlanmaktadır.
Biz oluşturduğumuz güvenli bölgelerde insanca yaşamanın gereğini yerine getiriyoruz. Güvenlik, sağlık ve eğitim başta olmak üzere barınma, yol, su, elektrik dahil tüm yerel yönetim hizmetlerini, hiçbir ayrım yapmadan Suriyeli kardeşlerimizin kullanımına sunuyoruz. Fırat Kalkanı ve Afrin güvenli bölgelerine 370 bin mülteci gönüllü geri dönüş yapmıştır.
Şimdi sıra Fırat'ın doğusunda güvenli bölgeyi oluşturmaktadır. Türkiye hem güney sınırlarımızı tehdit eden terör örgütlerine haddini bildirecek hem de Türkiye'de bulunan Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönmelerine fırsat sağlayacaktır. Uluslararası camiaya mesajımız nettir. Türkiye tehditlerle hareket edecek bir ülke değildir. Söz konusu Türkiye'nin güvenliği olduğunda, Cumhurbaşkanımızın her zaman vurguladığı gibi Türkiye kendi yolunu kendi belirler, kendi göbeğini kendi keser. Türkiye, hiçbir şartta sınırlarının yanı başında terör koridoru ya da terör devleti oluşturulmasına müsaade etmez. Bedeli ne olursa olsun. Hem sınırlarımızda huzurun hakim olması hem de Suriyeli kardeşlerimizin geleceği için Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinden yana tutumumuzu sonuna kadar devam ettirmekte kararlıyız.