Bir yanda açlar var, öte yanda açlıktan korkanlar.

Beri yanda açlardan korkanlar. Bir de açlardan haberdar olmayan, açlıktan korkmayanlar var.

Bizler, açlardan ve açlıktan haberdar olan ama sessiz kalanlar mıyız?

Evet, günümüzde iki Müslüman ülkenin nüfuz kapışmasını ve ortaya çıkardıkları utanç verici insanlık dramlarının küçük bir özetini geçtim sizlere.

Açlık, deyince konunun Yemen’e geleceğini anlamışsınızdır diye tahmin ediyorum.

Onların yaşadığı soykırıma üç maymunculuk oynayan, büyük (!) güçlerin yeni oyun sahası Yemen!

İslam dünyasının ve dünya devletlerinin kör ve sağır kaldığı ve Mart 2015’ten beri 10 bin insanın öldüğü, şu anda milyonların ise açlığa, hastalığa, ölüme karşı verdikleri mücadelenin merkezi Yemen!

Suudi Arabistan ve Batı koalisyonunun desteklediği Hadi yönetimi yanlılarıyla İran’ın desteklediği Husiler arasındaki iç savaşın meydanı Yemen!

Yemen’de taraflar arasında çatışmalar devam ederken Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyonun müdahalesiyle ülkedeki insani durum daha da kötüleşiyor. Sağlık başta olmak üzere pek çok alanda insani kriz yaşanan ülkede, temiz suya ulaşımın olmaması, yetersiz beslenme, ilaç ve tıbbi malzemelerdeki eksiklikler gibi nedenlerle kolera başta olmak üzere salgın hastalıklar her geçen gün daha da artıyor. BM raporlarına göre sağlık ve gıda hizmetlerinin çökmesiyle birlikte salgın hastalıklardan dolayı başta çocuklar olmak üzere halk büyük bir insani dram yaşıyor.

Güney Sudan, Nijerya, Somali, Suriye, Doğu Türkistan ve şimdi de Yemen… Bu ülkelerin ortak kaderi aynı yarım kürede olmak değil, en büyük imtihan ile baş başa olmalarıdır. Evet evet gerçekten baş başa. Hiçbir dünya devleti ve Birleşmiş Milletler yanlarında değil çünkü. Laf olsun diye açlık ile mücadele kampanyaları yapmak, kısık sesler ile çağrıda bulunmak, şık toplantı odalarında hiç adını duymadığımız içeceklerini içip dünya liderlerine açlığı anlatmak, üzgünüm ki yeterli olmuyor.

Son zamanlarda yapılan çalışmalara göre ise Birleşmiş Milletler’in Yemen Elçisi Martin Griffiths savaşın taraflarını yakında İsveç’te bir araya getireceğini ve esir değişimi için tarafların anlaşma imzalamak üzere olduğunu açıklamıştır. Bunun üzerine geçtiğimiz günlerde, Yemen'de Birleşmiş Milletler (BM) tarafından desteklenen esir takası anlaşmasının, Husilerin ardından Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon güçleri ile Yemen hükümeti tarafından da imzalandığı bildirildi.

Tarafların anlaşması, savaşın sona ermesi için önemli bir adım olacaktır. Ancak unutulmamalıdır ki savaşın sadece diplomatik olarak sona ermesi hiçbir şey ifade etmeyecektir. Bu savaşın içinde en çok mağdur olan ve huzurun haram edildiği Yemen halkının da bir anda refaha ulaştırılmasını temenni ederim.

Ayrıca yazımda değinmek istediğim bir diğer önemli husus ise Yemen’in Türkler için önemidir. 1517’den 1918’e kadar 400 yıl Osmanlı bu toprakları defalarca fethetmiştir.Tarihimizde en çok Yemen fatihi vardır. Ayrıca bilinmelidir ki 1869’dan 1914’e kadar geçen 45 yılda Yemen’e giden bir milyon Türk askeri, gerek kolera gibi salgın hastalıklar sebebiyle ölmeleri gerekse isyancıların öldürmeleri sebebiyle geri dönememişlerdir. Bu nedenledir ki yirminci yüzyıl başlarında Yemen için Türkler mezarlığı yani “Makrabat el Etrek” denmiştir. Gidip gelmeyenler için ise Anadolu’da Yemen türküleri yazılmıştır.

Atalarımızın yıllar önce yaşadıkları ölüm sebepleri günümüzde tekrardan nüksetmiş, bu sefer bu dramın mağdurları Yemen halkı olmuştur. Zannımca Türk devletine ve milletine düşen görev ise, insani yardım konusunda hassas olmalı ve Yemen konusunda seslerini çıkarmalarıdır.