Avrupa samimiyetsiz, çirkin, menfaatçi, kaba ve sorumsuz politikalarının altında kalmaya mahkumdur. Fransa’daki olaylar kaçınılmaz akıbetin belki de başlangıç noktasıdır. Medeniyet denilen, tek dişi kalmış canavar can çekişmektedir.

Fransa 17 Kasım’dan bu tarafa büyük bir sancı yaşıyor. Akaryakıt zammını protesto ile başlayan ve Macron’un politikalarına tepkiyle büyüyen gösteriler ülkenin geneline yayılıyor. Sarı yelekliler her yeri yakıp yıkıyorlar. Paris’ten başlan kaos dalgası gün geçtikçe bütün Avrupa’ya sarıyor. Olayların bir türlü bastırılamaması, zamların geri alınmasına ve Macron’un geri adım atmasına rağmen şiddetin devam etmesi, Avrupa’nın genelini tedirgin ediyor.

DURUMA GÖRE DEMOKRASİ

Fransa’daki olayların bastırılması için hiçbir ölçü ve değer gözetilmeden, her yol denenmekte ve orantısız güç kullanımında en küçük bir tereddüt yaşanmamaktadır. Bu vesilesi ile demokrasi, insan hakları, özgürlük gibi kavramların, Avrupa için duruma göre vaziyet alma aracından başka hiçbir anlam ifade etmediğini bir defa daha net şekilde gördük. Bizim terörle haklı mücadelemizi engellemek için bu değerler üzerinden saldırı düzenleyenler, Gezi olayları esnasında polisin göstericilere meşru ve hukuki müdahalesinden rahatsız olup dünyayı ayağa kaldıranlar, sıra kendilerine gelince her şeyi bir kenara bırakıyorlar. Ne demokrasi dinliyorlar, ne insan hakları akıllarına geliyor. Ne hasta ne yaşlı, ne çocuk ne kadın umurlarında bile olmuyor. Bizim FETÖ ve PKK gibi büyük ihanet örgütleri ile mücadele için OHAL ilan etmemize demediklerini, hatta yapmadıklarını bırakmamışlardı. Şimdi kendileri OHAL’i çok sıradan bir şeymiş gibi tartışıp uygulama zemini arıyorlar.

TEK DİŞİ KALMIŞ CANAVAR

Avrupa samimiyetsiz, çirkin, menfaatçi, kaba ve sorumsuz politikalarının altında kalmaya, er veya geç mahkumdur. Fransa’daki olaylar kaçınılmaz akıbetin belki de başlangıç noktasıdır. Çürümüş, yozlaşmış, hiçbir değer ve ilkesi olmayan, kendinden ve kendi menfaatinden başka hiçbir şey düşünmeyen ve bu uğurda her türlü rezilliği göze alabilen bir yapının, uzun süre ayakta kalabilmesi mümkün değildir. Medeniyet denilen, tek dişi kalmış canavar, bu çürümüşlüğe daha fazla tahammül edemeyecektir.Olayların yayılması, sokak hareketlerinin bütün Avrupa’yı sarması ihtimali oldukça yüksektir. Belçika ve Hollanda alarm vermeye başlamıştır.

KAÇINILMAZ AKIBET

Zulüm ile abat olanın akıbetinin berbat olması kaçınılmazdır. Avrupa’nın bugünkü seviyesinin de, sözde medeniyetinin de altına zulüm vardır, gözyaşı ve kan vardır.Mazlumları sömürmüş, kan imparatorlukları kurmuşlardır. Böyle bir düzenden ne Hak razı olabilir, ne de insan bir fayda görebilir. En zirvede olduklarını zannettikleri an, yıkılmaya en yakın oldukları zamandır. ABD gibi bir kan emici, eşkıya devleti de elbette bu değerlendirmenin dışında tutmuyoruz. Sömürdükleri mazlumların ahı peşlerindedir.Geçmişte de, yakın tarihimizde de, hatta bugün bile Türk milletine yaptıkları kötülüklerin hesabı mahşere kalmayacaktır ve mutlaka cezalarını çekeceklerdir. İmanımız da, insanlığımız da, vicdanımız da bize bunu söylüyor, bunu gösteriyor. ABD’den İngiltere’ye, Fransa’dan Almanya’ya kadar hepsi bu vebale ortaktır. Türk milletini zor duruma düşürme, Müslümanları hedef alma ve İslamiyeti kötüleme çabalarının dönüp kendilerini vurması mukadderdir.

HER YERDE HUZURSUZLUK VAR

Medeniyet ve teknoloji insanlığa huzur getirmemiştir. İnsanlık, içinde bulunduğu amansız girdabı aşabilmenin, karşı karşıya kaldığı bunalım ve mutsuzluğu kırabilmenin yollarını arıyor. Bir ışık görebilmiş, bir çıkış yolu bulabilmiş değildir. Tam tersine sosyal gerginlikler çok acı sonuçlar veriyor. Toplumsal kargaşalar giderek büyüyor. Çatışma ve huzursuzluklar yayılıyor. Ekonomik doyumsuzluk dünya dengelerini hepten yok edip, siyasi anlaşmazlıkları körüklüyor. Bu zalim düzenin kaçınılmaz sonucu olarak uluslararası toplum oradan oraya savrulurken, huzur, barış ve refah arayışları bir türlü sonuç vermiyor. Dünyanın neresine bakarsanız aynı tabloyu, aynı sancıyı görüyorsunuz. Asya’dan Avrupa’ya, Kafkaslar’dan Ortadoğu’ya her yerde savaş var, çatışma var, terör, huzursuzluk ve dengesizlik var.

İSLAM ALEMİNİN VAHİM DURUMU

İslam aleminin durumu da ne yazık ki, farklı değildir. Kan ve gözyaşı İslam coğrafyasının değişmezi haline gelmiştir. İslam adına ahkam kesen diktatörler, kurdukları kanlı düzeni sürdürebilmek için rezilliğin ve pespayeliğin her türlüsünü sergilemektedirler. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve bazı körfez ülkeleri, kelimenin tam anlamıyla ABD’nin uydusu olmuş durumdadırlar. Kaşıkçı cinayetinin altından kalkamayan Suudi Arabistan yönetimi ve Türkiye düşmanlığını aleni hale getiren Birleşik Arap Emirlikleri,  ABD’nin uşağı olmakla kalmıyor bir de kin ve nefret kusuyorlar.Bu durum İslam adına da, insanlık adına, da temsil ettikleri ülkeler adına da bir utanç tablosudur.

BU HAL SİZE İTİBAR GETİRMEZ

Sayın Bahçeli’nin dediği gibi, Hadimu’l Harameyn eş-şerifeyn olmak iman işidir, yürek işidir, gönül işidir, ancak hak edenlerin, haysiyetle benimseyenlerin taşıyacakları bir unvandır. İslam’a kara çalan günahkârlara teslimiyet, Müslümanlara ölüm ve felaket yağdıran utanmazlara hizmetkarlık hiçbir şekilde namuslu bir hal değildir. Kılıç dansıyla belki bugünler kurtarılmış olabilir. Petro dolarlarla, milyar dolarlık silah alımlarıyla küresel güçlerin baskısı belki geçici olarak ertelenmiş de sayılabilir. Ancak bunların hiçbiri muhatabına onur sağlamaz, itibar getirmez, haklılık kazandırmaz, şeref katmaz, katmayacaktır. Bunların akıbeti de medeniyet adına her türlü rezilliği sergileyen soysuzlardan farklı olmayacaktır.