Terör, insanlığın baş belasıdır…

Terör sonunda kimi sokacağı belli olmayan bir yılandır…

Terör, kudurunca sahibini de ısıracak bir ittir…

Türkiye 40 yıldır bu belâ ile mücadele etmektedir…

O terörü bize belâ eden de yüzsüz Batı’dır…

O Batı…

Binlerce insanımızın canına, malına, devletin milyarlarca dolar bütçesine mal olan mücadelesine hiç katkı koymadı…

Aksine terörü ve teröristi her yönden destekledi…

Eşkıya ile mücadele eden polisimize, askerimize, yargımıza olmadık yaftalar yapıştırdı…

Sıkışıp yurt dışına kaçan terör elebaşılarına da hep sahip çıktı, bağrına bastı…

Özellikle Fransa… Almanya… Belçika…

 

Bırakın Osmanlı dönemini…

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri başımıza musallat etmedikleri kişi, etnik topluluk, cemaat, gazeteci, sinemacı ve “özgürlük maskeli” silahlı terör örgütü kalmadı…

Ermeni tehcirini sürekli Türkiye aleyhine kullandılar…

ASALA, Avrupa’nın göbeğinde birçok diplomatımızın canını alırken kıllarını kıpırdatmadılar…

DHKP-C, TKP-ML, İBDA-C, El Kaide, Hizbullah, Tevhid Selam ve IŞİD gibi eli kanlı bölücü terör örgütlerini kuran da başımıza belâ eden de hap Batı oldu…

Özellikle ABD, Fransa, İngiltere ve Almanya…

Üstelik BM ve NATO’da müttefiklerimizdi!

 

“Batı”, daha doğrusu “emperyalist Haçlı”, savaş meydanlarında kaybettiği Anadolu’yu bu satılık örgütlere destek vererek geri almanın derdinde…

Son hamleleri Suriye sınırımızda PKK/PYD oyunu…

İşin komik tarafı, bu belâ örgütlerini “terörist ilân edip” sarmaş dolaş iş çevirmeleri…

Konu Türkiye olunca herşey mübah… Para, silah, din, hukuk dâhil herşeyi aleyhimize kullanmayı sürdürüyorlar…

Sözde hukuk kurumu AİHM, sinsi Batı planları için olmadık şeytanî kararlara imza attı…

Biliyorsunuz son kararı eli kanlı HDPKK’li Demirtaş’ın serbest bırakılması kararı idi…

Lakin bu ikiyüzlü Batı’dan kendilerine sığınan eşkıya elebaşlarını…

Uluslararası hukuk gereği iadelerini isterdik, yollamazlardı!

“Sizde demokrasi yok, hukuk yok, yargı bağımlı, polis şiddet uyguluyor, idamı kaldırın, düşünce özgürlüğü yok, içerideki ‘gazeteciler’i serbest bırakın…” der dururlardı…

Fehriye Erdal denen fahişeden, Can Dündar denen kimliksiz haine, 15 Temmuz kahpeliğinin alçağı Fethullaha kadar Türk adaletinden kaçan kim varsa kucaklarında beslediler…

Türkiye aleyhine propaganda malzemesi olarak kullandılar, kullanmaya devam ediyorlar…

 

Ama “terör bir yılan”dı, mutla dönüp sokacaktı…

Bu değişmez bir gerçekti…

Öyle de oldu, şimdilerde Fransa yanıyor…

Ateşi Hollanda ve Belçika’ya hatta Sırbistan’a kadar ulaştı…

Mesele önce bizde Gezi’de yaptıkları gibi masum “akaryakıt zammını protesto” ile başladı…

Bir ara İslam ülkelerine uygulamaya soktukları “bahar”, Fransa’da ete kemiğe bürünüp hayata geçiverdi…

Bize şiddet uyguluyorsunuz diyen Fransa’nın polisi göstericilere olmadık şiddete yöneldi…

Biber gazı, tazyik su ve sis bombasıyla müdahale…

Ve hep aynı hikâye: “Yolsuzluk, şiddet, basın özgürlüğüne müdahale” şikâyetleri…

“Etme-bulma dünyası" var ya…

Gezi olaylarında protestoculara destek veren, YPG/PKK'lı teröristleri Elysee Sarayı'nda ağırlayan Fransa, o teröristlerle karşı karşıya geldi…

Koruma altına aldığı PKK yandaşları sokaklarda güvenlik güçleriyle çatışıyor.

Hepsi “sarı yelekli” olmuş, meşrepleri gereği, iş yerlerini yakıp yağmalıyor!

Biz yıllardır diyorduk, beslediğiniz bu yılanlar bir gün sizi sokar diye…

Canınız çıksın, ne diyelim!