Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir diyor bu toprakların Herakles’i. Ancak bu değişimin hızı çemberin içinde mi dışında mı kalacağımızla gayet ilgili.

Yıkıcı teknolojileri geçmişten örnek vererek daha iyi anlatabilirim diye düşündüm. Daktilonun geçirdiği aşamaları takip ettiğimizde daktiloların, zamanla satır aralığını, harf aralığını değiştirme özellikleri kazanması, elektronikleşmesi, ve hatta geriye dönüp silme işlemini bir beyaz bant yapıştırarak yapabildiği hallerine tanık olmuşuzdur. Zaman içindeki bu geliştirmeler, Clayton Christensen’in “Yenilikçinin İkilemi” ismi ile Türkçe’ye çevirilen “Innovator’s Dilemma” kitabında da belirttiği, “sürdürülebilir teknoloji” idi. “Sürdürülebilir Teknoloji” aşama aşama gelişiyor ve sahip olduğu statükoyu koruyordu.

Ama bazen de öyle bir şey oluyor ki, beklenmedik şekilde koca bir sektör ve onlarca ürün ve firma, birkaç yıl içinde varlıklarını sorgular noktaya gelebiliyor. Bilgisayarın daktiloya yaptığı buydu. Dijital fotoğrafın kimyasal kamera filmlerine ve fotoğraf makinelerine de yaptığı işte buydu. “Yıkıcı İnovasyon” sonucu “Yıkıcı Teknoloji” olarak adlandırılan bu aykırı gelişmelere uyumumuz çemberin içinde ne kadar kalabildiğimizi, 10 sene sonra nerede olacağımızı belirliyor.

Aslında yıkıcılık başka bir tanımda da, o şeyin niteliği değil de sizin ona nasıl tepki verdiğiniz olarak tanımlanıyor. Yani gözlerinizi kapatır ve bilgisayarın inat hala daktiloya devam ederseniz, bilgisayar teknolojisi sizin için yıkıcı olabilir, ancak değişimi kucaklar ve yeni geleni göz ardı etmezseniz, etkisi itibariyle sizin için bu teknoloji yıkıcı değil sürdürülebilir olarak kalacaktır.

Yıkıcı teknolojiler ve doğrudan ilişkili olan yıkıcı inovasyon sektöre göre de örneklenebilir.

Haberleşme alanında, mobil erişim teknolojilerinin hem sabit telefon hatlarına, hem sabit internete, hem de uydu telefon haberleşmesine ne yaptığını gördük. Yok oluyorlar. Ama durun, bitmedi ve devam ediyor. Buna ek olarak dijital para, yapay zekâ, veri işleme, 5G ve hatta giyilebilir aygıtlar bu sektörü değiştirmeye devam edecek.

Başka alanlarda da bu yıkıcı inovasyonun etkisi olacaktır. Örneğin, mobil erişimin bankacılığı dahi çok ciddi şekilde değişime uğrattığını görmek mümkün.

Örneğin inşaat sektöründe ise; nesnelerin interneti ile binadaki her teknik donanım ve algılayıcının birbiriyle konuştuğu bir ortamın, LED aydınlatma teknolojilerinin, ısıyı depolayabilen plastik yapı malzemelerinin, kendini temizleyebilen nano teknoloji boyaların bu sektörü nasıl değiştireceğini düşünün. LED aydınlatmanın, floresan lamba üreten firmalar için yıkıcı bir etki oluşturacağı görünüyor değil mi?

Bu resme zaman açısından biraz daha yukarıdan baktığımızda; “bugün neler oluyor”, “önümüzdeki 10-20 yılda neler olacak”, “20 yılı aştığımızda neler olacak” ve “daha öte gelecekte neler yıkıcı birer inovasyon getirir”, ayırt edebilmek mümkün olabilir. Imperial Tech Foresight isimli akademik kurumun hazırladığı Yıkıcı Teknolojilerin Periyodik Cetveli’nden birkaç örnek vermek istedim. (https://www.imperial.ac.uk/media/imperial-college/administration-and-support-services/enterprise-office/public/Table-of-Disruptive-Technologies.pdf)

Bugün: Kablosuz enerji aktarımı, kripto para, dikey tarım, otonom araçlar, niyet okuma algoritmaları, akıllı aygıtlar bu köşede de zaman bahsettiğimiz başlıklardan.

10-20 yıl içinde: Balonlar ile internet, demir adamdaki gibi elektromekanik iskeletler, havadan su üretimi, otonom gemiler, otonom yolcu uçakları, 3 boyutlu insan organı yazıcıları, teşhis yapabilen tuvaletler, kendi kendini yazabilen yazılımlar, genetik olarak öngörülebilir sağlık, halkın ruh hali takibi, otonom robotik ameliyatlar, akıllı zemin döşemeleri, yakın gelecekte konuşulan yıkıcı teknolojilerden.

20 yıldan ileride: İnsanların elektronik etiketlenmesi, genom aşıları, hayat süresi tahmin algoritmaları, savaş robotları, yapay zeka hukuk danışmanları, yapay zeka politikacılar!, görünmezlik kalkanları, beyine bilgi yükleme

Öte gelecekte hayalet teknolojiler: Uzayda güneş enerjisi çiftlikleri, uzay asansörleri, yapay bilinç!, telepati, asteroid madenciliği, hayalet teknolojiler olarak tanımlananlardan bir kaçı. Açıkçası birçoğu bugün dahi korkutucu geliyor.

Ama şu var ki, Star Trek’te, Kara Şimşek’te olanlar bugün gerçek. Kolunuzdaki saatten telefon konuşmaları gerçek. Görünen o ki, yıkıcı teknolojiler geldi, geliyor ve gelecek. Peki ne yapmalı? Bir sonraki yazımda da bunun üzerine konuşalım.