Zillete onay verilmesi durumunda varılacak yer bellidir. Dağdaki teröristlerin belediyelere inmesine müsaade edilemez. Devletimizin ve milletimizin bekasını teminat altına almak, iç ve dış tehditlere karşı uyanık olmak, millet olarak ortak sorumluluğumuzdur.

Partiler yerel adaylarının büyük kısmını açıkladılar. Büyükşehir ve il adayları bu seçimlerin kilit noktasını oluşturuyor. Zira, buralarda çıkacak sonuca göre ülkenin gündemi de, siyasetin seyri de başka noktalara taşınabilir. Zillet bütün hazırlıklarını, bütün planlarını buna göre yapıyor.Dağdaki teröristler ümitlerini zillete bağlamış durumdalar. Onun için 31 Mart seçimleri bir beka meselesidir, bir ülke meselesidir, bir gelecek tayinidir.

ZİLLETİN SİYASETE KÖTÜLÜĞÜ

Yerel seçimlerde adayların karakteri, geçmişi, sicili, vizyonu, kimliği, kişiliği çok önemlidir. Bu özellikleriyle öne çıkan adaylar, fark oluşturuyor ve seçimin kazanılmasına doğrudan etki ediyor. Partilerin bu kadar çok düşünmesi, en doğru adayı belirleyebilmek için kılı kırk yarması bu yüzdendir. Ancak, belki de ilk defa seçim sonucunun önemi, aday profilleri üzerinden bir tercih yapmayı çok aşmıştır. Zilletin siyasete en büyük kötülüğü tam da bu noktadadır. Yerel seçimlere ayrı anlam yüklenmiştir. Bu seçim sonuçlarına göre, hükümet sistemini tartışmaya açacaklarını ilan etmişlerdir. Kurdukları ilişkilere, yaptıkları pazarlıklara bağlı olarak HDP üzerinden PKK unsurlarının da belediyelere yerleşeceği şimdiden bellidir. Yürütme erkinin de bu tartışmaların dışında kalmayacağı ve dolayısı ile siyasi istikrarın dinamitleneceği anlaşılmaktadır.

YANLIŞ YERDEN ADAY OLUYORLAR

Zillete geçit verilmesi durumunda ülkenin bir kaosa sürüklenmesi kaçınılmazdır. Türk milleti bu seçimleri böyle görmek, böyle değerlendirmek ve kararını buna göre vermek ihtiyacı hissedecektir. Bu tablo, zillet ittifakı içindeki partilerden aday olacak isimler açısından da çok vahimdir. Yetenekleri, çapları, birikimleri ne olursa olsun, bu değerlendirmenin dışında kalamazlar. Yanlış ittifak da, yanlış tarafta, yanlış tercihte bulunmanın sonucuna katlanmak durumundadırlar. Projeleri, hizmetleri, öngörüleri, hazırlıkları, kendilerini aday yapan partilerin özel hesaplarına, iktidarı düşürmek için ülkenin felaketinin göze alınmasına feda edilmiştir. Türk milleti buna izin vermeyecektir. Dolayısı ile hesabı önce zillet ittifakını oluşturanlara ve bunun için HDP etrafında kümelenip, buradan bir sonuç çıkarmaya uğraşanlardan sormalıdırlar.

AYNI FİLM VİZYONA GİRECEK

Tarihe bir not düşmek için buraya yazıyorum. 31 Mart seçimleri sonrasında özellikle CHP çok şeye gebedir. Zaten hiç eksik olmayan iç çatışmaları, lider tartışmaları, hizipler, kavgalar, kurultaylar çok daha ateşli, çok daha ağırlıklı biçimde gündemlerinde olacaktır. Kemal Kılıçdaroğlu’nun akıl almaz yanlışları masaya yatırılacaktır. Parti içindeki hizipler kılıçları çekecek, kimileri İP’le ortaklığı sorgulayacak, kimileri HDP’ye sığınacak, kimileri fırsatı ganimet sayıp partiyi ele geçirmek için harekete geçecektir. Olağanüstü kurultay çağrıları yapılacak, imza toplama kampanyaları düzenlenecek ve artık çok iyi bildiğimiz film yeniden vizyona girecektir. Kim bilir, belki de parti içinde yeni kopmalar, bölünmeler ve yeni parti arayışları arkası arkasına patlak verecektir.

ÇÜRÜK İP KOPMAK ÜZERE

İP’in durumunu anlatmaya bile gerek yok. Zaten çoktan sıfırı tüketmişlerdir. Siyaseten uzatmaları oynamaktadırlar. Yapılan araştırmalar hiçbir güç ve etkilerinin kalmadığını net olarak ortaya koyuyor. 31 Mart gördükleri son seçim olacaktır. Toplama kadroları zaten pamuk ipliğine bağlıdır ve dağılmaları için küçük bir rüzgar yeterlidir. Parti içinde bazılarının özel hesapları olması kuvvetle muhtemeldir ve pazarlık edebilmek için tabelayı ellerinde tutmaya gayret etmeleri bizim için sürpriz olmayacaktır. CHP’nin bu durumu bilmesine rağmen, hala bu çürük ipe tutunmaya uğraşması, nasıl bir çaresizlik yaşadığının göstergesidir.

KILÇDAROĞLU’NUN ALMANYA FOTOĞRAFI

Zillet ittifakının bu kaçınılmaz akıbeti bir kenara, ülkeye ve millete daha şimdiden verdikleri zararın altından kalkmaları mümkün değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti içeride ve dışarıda terörü bütün unsurları ile yok etmek için büyük bir çaba gösteriyor. Kahraman güvenlik güçlerimiz canlarını ortaya koyarak insanüstü bir mücadele veriyor. Ama zilletin CHP’si ve İP’i bu mücadeleye gölge düşürmekle kalmıyor, bir de köstek oluyorlar. PKK’nın siyasi uzantısı HDP ile işbirliği yapıp, Kandil’deki katillere manevra imkanı tanıyorlar. Selahattin Demirtaş’a selam çakıp dağdaki hainleri cesaretlendiriyorlar. Kemal Kılıçdaroğlu’nun Almanya ziyaretinden yansıyan fotoğraflar, bu konudaki tespitlerimizin ne kadar doğru ve haklı olduğunu en küçük bir endişeye yer bırakmayacak şekilde ispatlamıştır. Böyle bir ittifaka, böyle bir zihniyete, böyle bir oluşuma ülke nasıl teslim edilebilir? Bunların sahip olacağı belediyelerden kime nasıl bir fayda gelebilir?

ORTAK SORUMLULUĞUMUZ

Gördüklerimizi, bildiklerimizi anlatmak ve Türk milletini bilgilendirmek en önemli görevimizdir. Zillete onay verilmesi durumunda varılacak yer bellidir. Dağdaki teröristlerin belediyelere inmesine müsaade edilemez. Devletimizin ve milletimizin bekasını teminat altına almak, iç ve dış tehditlere karşı uyanık olmak, millet olarak ortak sorumluluğumuzdur.