Bu memleketin insanlarına bir şeyler oluyor…

Acayip, tuhaf, enteresan, şaşırtıcı ve endişe verici…

Kültür değişimi mi desek, kabuk değişimi mi, doğum sancısı mı?

Diğer yandan da toplum, umulmadık olaylara tepki göstererek yaşadığı gerilimi yumuşatırken…

Direnç beklediğiniz vakalarda ise sessiz…

*

Son günlerin gündemi “poşet”

30-40 yıldır hayatımızın içine sokulan “naylon/plastik torbalar(poşet)”, güya “çevreyi korumak” amacıyla marketlerde artık paralı…

Ne var ki yasaklanmayıp “25 kuruşa satışına” kıyamet kopardı halk…

Kimi evden torba getiriyor, kimi el arabasıyla markete geliyor…

İnadımız inat, o 25 kuruşu vermeyeceğiz işte!

*

Her piknik keyfinden, her deniz sefasından sonra orman ve sahilleri “poşet çöplüğü”ne çeviren de bizim insanımız işte…

İşin gülünç olan yanı ise çevre ve temizlikten sorumlu belediyelerimizin hemen bez torba dağıtmaya başlaması…

Fırsat bu fırsat, yakında yerel seçim de var…

Market kapılarında “halkın cebinden” bez torbalar dağıtıyor başkan adayları!

“25 kuruş”a kafayı takan millet, başkanlara, “Bu torbaların parası nereden?” demiyor, “bu hizmetinden dolayı” teşekkür yağdırıyor!

*

Mesela fatura bedeli 116 lira olan elektrikte “dağıtım bedeli” diye 25,89 lira, “TRT payı” diye 1,34 lira, “BTV” diye 3,36 lira alırlar sesi çıkmaz…

Benzine, mazota gece yarıları gelen zamlara, sabahleyin ağzını açmayan da bizim insanımız…

Dolar “7 liraya” dayandığında yapılan “yüzde 30-40 zam”a ve dolar “5,25 liraya” inince elektrik ve doğal gaza gelen “yüzde 10 indirim”e sessiz kalan da…

“Güneydoğu’da kaçak kullanıma” gıkı çıkmayan da bizim insanımız…

Lakin “25 kuruşluk poşet”e hayır!

*

Yaz tatilinde hevesimizi aldığımız evcil hayvanları sokağa terk edip kaçmaktan vazgeçmedik…

Ya da cins evcil hayvanına her ay yüzlerce lira harcarken, gezdirmeye çıkardığı parkta kakasını toplamayı öğretemedik…

“Kadınlar sokakta öldürülürken kimse bulaşmak istemez”, geçer gider ama “bir köpek veya kediye işkence yapana canavar kesilir, kıyamet koparır” olduk…

Bir “kimsesizin başını okşamayıp” apartmandaki “dairesini hayvan barınağına çeviren ruh hastalıkları”na yakalandık…

Fakat “25 kuruşluk poşet”e hayır!

*

Çocuklarımız orada burada istismara uğrarken “lâl olan”lar da…

“Bira”yı Gılgamış’a bağlayıp “AKP’liler içseydi her şey başka olurdu” diyen Müslüman mahallesinin salyangoz satıcıları da…

İçkili mekâna takılıp yan masadaki kadından şikâyetçi olan “muhafazakâr kızlar” da…

Ramazan ve Kurban Bayramları her sene 2 ay 10 gün önce kutlanırken, “yılbaşı eğlenceleri”ni etkilemek için “Mekke’nin fethini her sene aynı gün kutlayan” da bizim insanlarımız…

Çiftlikbank’a milyonları yatıranlar da, “Milli Piyango kuyruğunda bekleyenler” de, kredi kartı ile marka giyinip “takibe düşenler” de bizim insanımız…

Ama “25 kuruşluk poşet”e hayır!

*

Neler oluyor beyler?

Bu “25 kuruşluk direnme” neyin fişeği?

40 senedir terör, şehit cenazeleri, darbeler, ihanet, dinci kumpaslar, çevremizdeki pusular, askerin, polisin, yargının, medyanın, eğitimin savruluşu, taşerona, bankalara mahkum edilmiş hayat bizi nerelere sürüklüyor?

Bu dejenerasyon, bu çözülme, bu ahlâki çöküş, bu manevi değerlerdeki erozyon, bu şeyhe, şıha ram olmak neyin nesi?

Nereye bu gidişat?