Yıldıray Çiçek / TÜRKGÜN
Bazen akıl almaz, izahı zor şeyler oluyor. “Nedir o?” diyecek olursanız. Hükümet bünyesindeki bazı yöneticilerin, bazı yazar ve yorumcuların, bazı din adamlarının Cumhuriyet’in temel değerlerine, Mustafa Kemal Atatürk’e, Kurtuluş Savaşlarına yönelik düşmanlık besleyen, basitleştirmeye çalışan söylemleridir. Bundan nasıl bir fayda umuyorlar inanın anlamak mümkün değildir. Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerine sahip çıkan, Atatürk ve silah arkadaşlarıyla ilgili anlamlı değerlendirmelerde bulunurken, milli mücadele yıllarından tarihi değer olarak bahsederken ona uyum sağlaması gerekenler niçin bu konularda toplum içinde fitneye, tartışmalara sebebiyet verecek açıklamalarda bulunuyorlar?
Karşında Atatürk maskesi takan ama HD(P)KK etrafında kümelenmiş, onlarla Anayasa taslakları hazırlayıp Anayasa’dan Atatürk’ü, Türklüğü çıkarmaya yönelik hazırlıklar yapan bir ittifak varken, Atatürk’e, Cumhuriyet değerlerine saldırarak neyi kazanmayı umuyorsunuz? Bu tavır olsa olsa bu zillet ittifakını maskesini güçlendirmeye yarıyor.
Düşünsenize Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmaya çalışan, Atatürk heykellerini parçalayan, yakan HD(P)KK’lılarla ittifak yapan, işbirliği yapan Kemal Kılıçdaroğlu gibi bir adam bile bu verilen malzemeler karşısında ders vermeye kalkıyor.
Ayasofya ibadete açılıyor, bu maneviyat atmosferi herkesi kapsaması gerekirken İstanbul’u iki kere işgalden kurtarmış Atatürk’e lanet okunuyor. Toplumun her kesiminde Suriyelilere tepkiler oluşmuşken biri çıkıyor “Atatürk’te Selanik göçmenidir. O da mülteci” şeklinde savunma geliştiriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan şehir şehir 30 Ağustos Zafer Bayramını kutlarken, bu kutlamalarda çok anlamlı konuşmalar yaparken birisi çıkıyor milli mücadeleyi küçümsüyor, şehirlerin düşman işgalinden kurtuluşunun kutlanmasının anlamsız, gereksiz olduğunu söylüyor. Örneği uzattıkça uzatırız.
Son olarak da AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal “Cumhuriyet; bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi hasılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir” cümleleriyle bu tuhaf kervana katılmıştır.
Ne demişler “Lüzumsuz söz yanan ateş gibidir; onu ağızdan çıkarmamalısın, sonra kendin yanarsın.”
Mahir Ünal’ın içine düştüğü durum da aynen böyle olmuştur. Mahir Ünal sıradan biri değil, böyle bir sözün nasıl etki ve tepki yaratacağını nasıl düşünemez?
MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli “Cumhuriyet’in Türk kültürüne, Türk diline, düşünme setlerimize zarar verdiğini iddia edenler talihsiz, tarifsiz ve temelsiz bir yanlışın pençesindedir” cümlesi ve geniş değerlendirmesiyle Mahir Ünal’ın içine düştüğü talihsiz duruma dikkat çekmiştir. MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin tarihi konuşması hem Mahir Ünal’a hem de onun gibi düşünenlere ders niteliğindedir.
AK Parti hükümeti ve Cumhur ittifakı, Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmaya çalışan terör örgütlerine karşı Türkiye’de, Irak’ta, Suriye’de özverili bir mücadele verirken, Cumhuriyet’in temel değerlerini tartışmaya açmak, kötülemek sadece yıkmaya çalışanları güçlendirmek olur.
CHP’yi PKK’nın siyasi kampı haline getiren, Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak isteyenlere hep sahip çıkan, Atatürk düşmanlarını CHP’ye dolduran Bay Kemal gibiler bu konuda taktıkları “Atatürk ve Cumhuriyet” maskesini cilalıyorsa Mahir Ünal gibiler kime hizmet ettiğini iyi düşünmelidir.
Yapmayın beyler yapmayın!
“Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlıklarıyla” sadece Türk milletinin düşmanlarını heveslendirirsiniz. Bu düşmanlık ne millete bir fayda getirir, ne de siyasi bir getirisi olur. İvme yakalamış, yükselişe geçmiş Cumhur ittifakını niçin bu konularla muhatap ve meşgul ediyorsunuz?
Düşmanlarına malzeme veriyorsunuz?
Sorumuz bu kadar…