YILDIRAY ÇİÇEK / TÜRKGÜN
Türk milletinin Karabağ zaferi sonrası arkasına başta ABD, Fransa ve İran’ı alan Ermenilerin, Azerbaycan’a yönelik tahrik ve tacizleri sürerken; Suriye içinde iç çatışmalar ve Türk Ordusu’nun terör örgütlerine yönelik operasyonları artmışken Irak’ta yine Türk Ordusu’nun operasyonları düzenli devam ederken Rusya-Ukrayna arasındaki savaş aralıksız ölüm kusarken geçtiğimiz gün de Hamas’ın, İsrail'e karşı "Aksa Tufanı" isimli bir operasyon başlatması, İsrail’in de buna çok şiddetli cevap vermeye başlaması bölgemizdeki gerginlik, kaos, şiddet odaklı gelişmelerin artacağını göstermektedir.
Türkiye ve Azerbaycan’ın hiçbir operasyonunda siviller hedef alınmıyor ama terör örgütü PKK/YPG’nin terör eylemlerinde, Rusya-Ukrayna savaşının acımasızlığında ve İsrail ve Filistin merkezli saldırıların tamamında artık sivillerin hedef alındığı görmekteyiz ve bundan sonra bunun artacağı da artık şüphesizdir. Türkiye, kendini ve soydaşlarını koruma misyonunu sürdüreceği gibi bölgesindeki mazlumların hakkı ve huzuru için de duruşunu, tavrını korumayı devam ettirmektedir.
Tüm bu gelişmeler olurken aklıma MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin 2018 yılında ifade ettiği şu sözler aklıma geldi: Kaşgar, Karabağ, Keşmir, Kerkük, Kudüs, Kıbrıs, Kırım istikrar ve huzura kavuşmadan insanlık rahat nefes alamayacak, dünya güvenli olamayacaktır.
Bu cümleler Türk milletinin tarihi Nizamı Alem ülküsündeki anlamını yansıttığı gibi Kızıl Elma’sındaki hedefi de göstermektedir. Karabağ’da hakkımız olanın alınması, zafere ulaşılması ve işgalin sona erdirilmesi diğer sembol yerler içinde umut ve işaret fişeği olmuştur.
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin sözleri, bana Mustafa Kemal Atatürk’ün 9 Mayıs 1920 tarihinde TBMM’ye yayınlattığı “Bütün İslam Alemine Beyannamesi” içindeki “Şam'ın, Kurtaban'ın, Kahire'nin, Bağdad'ın sükutundan sonra İslâm'ın son darülhilâfesi İstanbul da düşman silâhlarının gölgesi altına düştü. Afrika'nın sahilleri üstünden Akdeniz’i baştan başa kuşatan hatıra engiz diyarlara, Tuna yalılarından uralın şimaline, iç Asyanın ucu bucağı olmayan bozkırlarına, Ganjın, Pencabın velvelei sıytı hâlâ susmayan mamurelerine varıncaya kadar birer birer yâdellerin kahır ve cebri altma giren aziz kardeş yurdlarına ağlarken nihayet Kıblegâhı İslâmı, Ravzai Nebeviyi taşıyan Hicaz ve Yemen hıttaları, Filistin ve Irak, Hindistan müntahalarına kadar Asyada İngiliz saltanatının engin, nihayetsiz bir şehrahı oldu.” şeklindeki sözlerini hatırlattı. Şu sözlerdeki ihtişam, Türk milletinin insanlık âlemi için geniş ülkü ve dert sahibi olduğunu göstermiyor muydu?
Atatürk’teki pergel misali bir ayağı Türkiye’de, diğer ayağı da dünyayı işaretleyen geniş vizyonunu görüyor musunuz?
Atatürk zaten bu vizyonunun farkında ve mazlum milletlere hep uzanan el olduğu için Nutuk’ta “Ben zannediyordum ki, bu hizmetlerimden dolayı milletimin sevgi ve saygısını kazandım. Belki bütün İslâm dünyasının sevgi ve saygısını da kazanmış bulunuyorum.” demiştir.
Türk milletinin karakterindeki bu vizyon hiç değişmedi. Cumhur ittifakı bugün işte bu vizyonun bayraktarlığını yapmaktadır.
Dünyanın yeraltı ve yerüstü zenginliklerini ele geçirme peşindeki emperyalist ve sömürgeci devletler olduğu sürece dünyanın her yerinde savaşlar, işgaller, iç çatışmalar, terör örgütleri, darbe girişimleri asla bitmeyecektir. Bu sistem, yüzyıllardır maalesef devam etmektedir. ABD’nin okyanus ötesinden Ortadoğu bölgesi üzerinde organize ettiği işgalleri, darbe girişimleri, iç çatışmalar, beslediği terör örgütleri en net örnek değil mi?
“İnsanlığın rahat nefes alacağı güvenli dünya…” yine Türkiye’nin vizyonunda ve yüzyılında gerçekleşebilir.