Türk milleti bir yerel seçimi daha geride bıraktı. Türkiye, bir hayli şaşkınlık veren bu seçim sonuçlarından sonra iktidarın çeşitli dersler çıkarması ve ülkenin ana meselesinin net bir şekilde görülmesi gerekliliğine sahip bir seçime şahitlik etti.

Seçim sonuçlarına üzülenler, sevinenler, şaşıranlar olduğu gibi hala sonucun sebeplerini anlamaya çalışanlar da var. Açıkça şunu da belirtmeliyim ki; milletin iradesini taçlandıran demokrasi ve yasaların sağladığı sınırlar dahilinde, seçim sonuçlarına herkesin saygı duyması ülkemiz nazarında değişmez bir ilke olmalıdır. Milletin kararına küsülmez, kızılmaz. 11 ay önce gerçekleşen seçimlerde CHP ve ortaklarını üzen yine bu seçmendi.

Seçimlerin sonucu ne olursa olsun, seçilen herkesi milletin iradesi belirlemektedir. Cumhurbaşkanı, milletvekili, belediye başkanı, belediye meclis üyesi, muhtar… Hepsi millet iradesiyle belirleniyor.

Mahalli idareler seçiminde halkın iradesini etkileyen çeşitli birçok sebep sayılabilir.

Kimi zaman gördüğü yahut göremediği hizmetler, kimi zaman değişmeyen ideolojik mensubiyet, kimi zaman adayla olan akrabalık bağları, kimi zaman bireyin yaşam şekli, kimi zaman ve en çok da ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum, halkın iradesini etkilemektedir.

Bu seçimlerde de MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin, “Ekonomik şikâyetlerin toplumsallaşıp siyasal alana sirayetiyle tepkisellik dozu bir hayli fazla olan sonuçlar ülke genelinde tezahür etmiştir.” değerlendirmesi, seçimlerde ekonominin tek sebep olmasa da baskın bir etken olduğunu kabullenme ifadesi olmuştur.

Örnek verecek olursak; İstanbul, Ankara ve İzmir’de hizmeti veya hayata geçmiş bir projeyi baz aldığımızda %1 oy alması mümkün olmayan belediye başkanları, oyunu artırarak tekrar seçilmişlerdir. 2019’da vaat ettiği projeler milyonların huzurunda sorulduğunda “Hatırlamıyorum” diyen hafıza sahibi İstanbul’da; başkentteki ulaşım problemini çözmeye yönelik söz verdiği metrodan 1 km dahi yapmayıp bir de üstüne Ne kadar çok yol açarsanız trafik o kadar sıkışır” diyen zekâ sahibi birisi Ankara’da; çöp kokusuyla halkının burun direği kırılmış İzmir’de CHP’nin kazanması mümkün olabilir miydi?

Misal, İstanbul Silivri’de seçildiğinde söz verdiği tüm vaatleri yerine getiren, hizmet üstüne hizmet yapan, Türkiye’ye örnek belediye başkanı gösterilen Volkan Yılmaz’ın tekrar seçilememesi, Ankara Etimesgut’ta uyuşturucu operasyonunda gözaltına alındığında "Ben 2-3 yıldır esrar kullanmaktayım. Arkadaş ortamlarında ikram edildiğinde esrar içtim.” diyen birinin belediye başkanı olarak tercih edilmesinin izahı sanırım çok farklı olmalıdır. Bu örnekleri Cumhur ittifakı bünyesinde yer alıp tekrar seçilemeyen MHP’li ve AK Partili birçok belediye başkanlarının başarısı üzerinden de verebiliriz.

Seçimden iki gün sonra gazeteci Murat Yetkin, Ekrem İmamoğlu’na “Mecliste çoğunluğu aldınız, 'Engelleniyorduk, hemen yapacağız" diyeceğiniz ilk 3 proje ne olacak?” şeklinde soru yöneltiyor. Ekrem İmamoğlu da “Eeeee tapu bekleyenler var. Şu plan, bu plan diyemem, tek başına meclisle de bitmiyor.” şeklinde cevap veriyor. Hal bu, manzara bu… Verdiği cevapta bile bir anlam, bir ahenk yok. Önümüzdeki 5 yılı da yine bomboş geçireceğinin mesajlarını veriyor.

Demem o ki, CHP lehine çıkan seçim sonuçlarını ‘Yapılan hizmetler belirledi’ genellemesi tamamen bir hayalden ibarettir.

74 yıl sonra Balıkesir’de, Afyonkarahisar’da, 78 yıl sonra Manisa’da, 47 yıl sonra Amasya’da, 20 yıl sonra Adıyaman’da kazanan CHP’nin muhatap olduğu toplum sosyolojisini iyi okumak gerekiyor. CHP, ‘Rüyasında bile göremeyeceği’ belediyeleri kazandığını görünce adeta şok geçirmiş olmalıdır. CHP çoğu yerde seçim çalışması için ortada dahi görünmedi. Özgür Özel, Ankara ve İstanbul’da geniş miting yapamadığı gibi, memleketi Manisa’da bomboş miting alanına konuşma yapmıştı. Buna rağmen bu yerlerin çoğunu fark atarak kazandı.

Üstelik CHP, kendi tarihinin en rezil halinde iken…

CHP’nin terör örgütü PKK ile olan ilişkileri ayyuka çıkmışken, CHP Genel Başkanı’nın CHP kongresinde paranın etkisiyle değiştirildiği konuşulurken, CHP’li belediyelerde bavullardan bir para kulesi oluşacak kadar vurgun yaptıklarını herkes görmüşken, belediyeler bünyesinde milyarlarca paranın buharlaştığını herkes duymuşken, CHP’li Belediyeler halka hizmet dışında her şeyle ve her şerle anılırken, CHP’deki çift başlılık kendi parti içi de dahil herkesin alay konusu olmuşken, bu vaziyetin halka cazip gelmesi elbette mümkün değildi.

Halk baskın ekonomik sıkıntılar yaşaması sebebiyle, iktidar karşısında en güçlü gördükleri CHP’ye bir nevi “Tercih öfkesi” göstererek yönelmiş gözükmektedir. Pandemi sürecinde kıvılcımları başlayan yavaş yavaş yangına dönüşen ekonomik sıkıntılar, halkı büyük oranda bunalttı.  Ev kiraları, marketler ve yaşamın temel gereksinimleri gibi halkı çok etkileyen bu alanlardaki fahiş fiyatlar ve bunun yanında emeklilerin yaşam şartlarını makul noktaya getirilmemesi halkın siyasi iktidarı seçimle cezalandırmasına sebep olmuştur. Tabi ki seçimlere etki eden değişik sosyal sebeplerde var ama her kesimin ön plana çıkardığı ekonomik sıkıntılardır. Rüyasında bile CHP’ye oy verdiğini görse tövbe edecek insanlar, bu ekonomik dar boğazda iktidara karşı intikam duygusuyla hareket edip CHP’ye oy vermiş, 13 milyon insanda sandığa gitmemiştir.

İktidar kendi sorumluluğunda, Cumhur ittifakı kendi alanında ve muhalefet ise kendi muhataplığında bu seçimlerin sonuçlarından kendi muhasebesini yapmalı ve çıkarılacak dersleri iyi not etmelidir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Milletin sandıkta verdiği mesajları en isabetli, en objektif bir şekilde akıl ve vicdan terazimizde tartarak, gerekli adımları mutlaka atacağız.” şeklindeki seçim değerlendirmesi, halkın verdiği uyarı mesajlarına yoğunlaşacaklarını işaret etmektedir.

Yerel yönetimlerde büyük çapta değişiklikler olmuştur. Fakat bu bir iktidar değişikliği değildir. 11 ay önce genel seçimleri yaşamış Türkiye’yi, yerel seçimler sonucu üzerinden tekrar seçimlere götürmeye çalışmak bu ülkeye bıkkınlık verecek atmosferi yaratacaktır. Bu seçimlerde 13 milyon kişinin sandığa gitmemesi aynı zamanda bunun işaretidir. Seçim istatistiklerine baktığımızda her seçim sonrası diğer seçimlere katılım oranı düşmektedir.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, CHP içinde olabilecek gelişmelerin farkında olarak “Ben bir erken seçim çağrısı yapmıyorum” demiştir. Özgür Özel CHP’ye verilen oyların aynı zamanda ‘tercih öfkesiyle’ verildiğinin de farkında… Ama CHP’nin doğal lideri diye sunulan Ekrem İmamoğlu’nun siyasi hesapları asla durmayacaktır.

İBB Belediye Başkanlığı dışında her şeyi yapmaya kalkan Ekrem İmamoğlu, bu süreci sürekli kaşıyacak ve yine İBB Başkanlığını yapmayacaktır. 2019 yılında kazanır kazanmaz Cumhurbaşkanlığı hesaplarına başlayıp, İstanbul’u hizmetten mahrum bırakan Ekrem İmamoğlu “Nasıl olsa İstanbul’a hizmet yapmadan seçiliyorum” rahatlığında yine CHP’yi erken seçim için dizayn etmeye çalışacak ve İstanbul’u kaderine terk edecektir. Zaten yine Van’daki mevzulara burnunu sokarak ve “PKK sizi tükürüğüyle boğar” diyen alçaklara şirinlik yaparak yarım günlü mesaisine başladı. Hali tam da “Yattığı ahır sekisiçağırdığı İstanbul türküsü” atasözü gibi…

Oynanacak bu oyunların farkında olan MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli seçim değerlendirmesinde Türkiye’yi yöneten iktidar değişmemiştir.

Sanki iktidar değişikliği olmuş gibi dedikodu çıkaran, erken seçim yaygarası koparan, bu kapsamda akıl tutulması yaşayan çevrelerin şuursuzca hareket etmesi tek kelimeyle aymazlık ve ahlaki çarpıklıktır.

Cumhurbaşkanlığı Kabinesi görevinin başındadır.

Her alanda atılım ve reform hamlelerine kararlılıkla devam edecektir.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan devletin başıdır ve desteğimiz sonuna kadar arkasındadır.

Cumhur İttifakı’nın TBMM’deki sayısal ve siyasal çoğunluğu da herkesin malumudur.” açıklamasını yapmıştır.

31 Mart yerel seçimlerinin milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Hangi partiden seçilmiş olursa olsun, tüm belediye başkanlarının önümüzdeki 5 yılı “halka hizmet” düşüncesiyle geçirmesini; belediye başkanlarının ihanetlerine, vurgunlarına, yolsuzluklarına, siyasi tezgâhlarına, ahlaksızlıklarına ve emperyalist ilişkilerine bu son seçimle son verilmesini umuyorum. Biz bu beklenti içinde olsak da huylu huyundan vazgeçmeyecektir.

Seçim sonuçlarıyla verilen milletin mesajını herkes doğru algılamalıdır. Aksi halde herkes yine yanılır…