Tüm Türkiye şimdiden özellikle Ankara ve İstanbul’un seçim sonuçlarını merak ediyor. Zillet ittifakı İstanbul için CHP’li Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu aday gösterdi. Aksi bir gelişme yaşanmazsa Cumhur İttifakı’nın İstanbul adayının da Binali Yıldırım olması bekleniyor. Televizyonların ana tartışma konusu Ankara ve İstanbul üzerinde yoğunlaşmış durumda.

Mansur Yavaş da, Mehmet Özhaseki de geçmişte çok ağır eleştiri yazıları yazdığım kişilerdir. Şimdi her iki adayı da “Şöyle Ülkücü, böyle Ülkücü” diye pazarlıyorlar. En başta şunu söyleyeyim. Her iki aday da geçmişte MHP ve Ülkücü Hareket’te bulunmuş olabilirler, fakat şimdi “Ülkücü” sıfatını taşımaları mümkün değildir. Her şeyden önce “Ülkücülük” sıfatı MHP’nin özel bir kimliğidir. CHP’deki, AKP’deki kişinin bu sıfatı kullanmasının bir mantığı yoktur. Kullanan mazide bir anı olarak kullanabilir ancak… Sağdan-soldan partilerin aday yaptıkları kişileri kendi parti kimliğinden ziyade “Eski MHP’li, Ülkücü” diye sunması da elbette Ülkücü Hareket’in gücünü göstermektedir.

“CHP’li Mansur Yavaş” ve “AKP’li Mehmet Özhaseki” en doğru sıfattır. AKP, MHP ve BBP’nin oluşturduğu ittifak Mehmet Özhaseki’yi, CHP, İP ve HDP’nin oluşturduğu ittifak ise Mansur Yavaş’ı destekleyecek… Konunun özeti budur.

Mehmet Özhaseki Mansur Yavaş’tan, Mansur Yavaş Mehmet Özhaseki’den daha çok Ülkücü gibi tartışmalara girmenin bir mantığı yoktur. Zaten böyle bir sıfatları artık kalmamıştır.

Mehmet Özhaseki yıllar önce, Mansur Yavaş da 2014’de yine CHP’den Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı olunca bu sıfatını bırakmıştır. Açıkçası Mehmet Özhaseki’den “Şimdi de Ülkücüyüm” diye bir söz duymadım. Ama yüzsüzlükte sınır tanımayan Mansur Yavaş 2014’de CHP’den aday olurken düzenlediği basın toplantısında “Bugün 40 yıllık geçmişimi geride bırakarak, CHP adayı olmamla, geride kalan bütün tartışmalar bitecektir. Örgütle birlikte, el ele çalışarak Ankara’yı kazanacağız.” diyerek MHP’li ve Ülkücü kimliğini geçmişte bıraktığını söyleyerek “örgütçü” olmuştu. Ama yüzü kızarmadan, utanmadan geçtiğimiz ay “Ben hala Ülkücüyüm” diyebildi.

Mansur Yavaş’ın iki-üç tane yancı yazarı da onun hala nasıl büyük Ülkücü olduğuna dair masallar anlatarak milleti aldatmaya çalışıyorlar.

Oysa Mansur Yavaş 2014’ten önce de Ülkücü Hareket’e hançeri saplamış, 12 Eylül 2010 referandumunda MHP’nin kararına rağmen “Evet” propagandası yapmıştı. O dönem FETÖ’nün gazetelerinde tam sayfa röportajlarla MHP’nin ‘CHP’yle özdeş parti’ haline geldiği iftiralarını atıyordu. Mansur Yavaş’a yol açmak için Mehmet Özhaseki’ye FETÖ’cü suçlaması yapanlar, Mansur Yavaş’ın FETÖ’cülerle sıcak ilişkilerine yoğunlaşırsa o konuda hazine bulacaklarına dair şüphemiz yoktur.

Mansur Yavaş’ın bir de mahkemede süren “Sahte senet, evrakta sahtecilik, kaset şantajı, tehdit, iftira davası” var ki, bunlar zaten başlı başına mide bulandırıcı hadiselerdir. Kesinleşmiş yargı kararları var, devam eden yargı kararları var buna rağmen Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener’de nasıl bir mide varsa onu ittifak adayı yaptılar. Mahkemeye sunulan konuşma ve mesaj tapelerinin hepsini okudum. Bir mesajında parayı alabilmek adına işadamını kasetle tehdit ediyor ve “Sevdiklerin ve ailen şok olacak bunları duyunca. Hiç düşünmüyor musun?” diyor, “Yarın hayatın kayıyor” diyor, “Düğününü basıp seni rezil edeceğim” diyor. Diyor da diyor…

Kendisi de “kaseti var” iddialarına muhatap olan Meral Akşener ve kendinden önceki genel başkanı kaset tezgâhıyla görevden ayrılmak durumunda kalmış Kemal Kılıçdaroğlu böyle birini Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı adayı yaparak hiçbir hassasiyetleri olmadığını göstermişlerdir. Bu iddialar aday belirlenmeden iki hafta önce Türkgün gazetesinde manşetten yayınlandığı halde, mahkeme dosya numaralarına kadar ortada olduğu halde niçin araştırmadılar, niye hiç soruşturmadılar?

MHP’de iken “Ben davasını, partisini satacak bir insan değilim” dediği halde ikinci kez CHP adayı olan Mansur Yavaş’ın siyasi tercihleri artık kendini bağlar. Ama böyle birinin hala “Ülkücüyüm” demesi haddini aşar. Mansur Yavaş zaten seçim süreci boyunca yargılaması süren mahkemeleriyle boğuşacağı için seçim atmosferine pek fazla dahil olacak gibi görünmüyor. Kemal Kılıçdaroğlu da bu konuda sanırım bıkacak ve pişman olacaktır. Mansur Yavaş son dört yıldır terör örgütü pkk’nın yardım ve yaltakçısı olan HDP ile yol yürüyen CHP’nin adayıdır. Ülkücüler için yok hükmündedir. Mehmet Özhaseki de geçmişteki hatalarından ders çıkarıp terör örgütü pkk ile büyük bir mücadele veren, HDP’nin Eşbaşkanlarından, milletvekillerinden, belediye başkanlarından bölücülüğe hizmete dair hesap soran, hepsinin hapislerde olmasına yönelik irade gösteren AKP’den adaydır. Aradaki fark bu derecededir. Ülkücüler de bu farkı elbette görecektir. Bizim de karşısında çok büyük mücadele verdiğimiz, dört-beş sene önce yaşanan olayları sürekli hatırlatan ama son dört yıldır CHP-HDP ilişkisini ve son iki yıl yanlarına eklemlenen İP ilişkisini görmeyen soytarılara aldanmayın. Tüm gerçekler, ilişkiler ortadadır.

AKP’nin geçmişiyle Cumhur İttifakını sorgulamaya çalışan Zillet İttifakı bugün kendinin yanyana durduklarına bakarak, sadece kendini sorgulamalıdır. CHP’nin bugün Türkiye’nin herhangi bir yerinde belediye kazanması demek, aynı zamanda HDP’nin kazanması demektir. CHP’li Çanakkale Belediye Başkanının HDP barajı aşınca sevinçten ayran, pilav dağıtması bile buna büyük bir örnektir.

CHP’nin HDP ile ilişkisini bir gün olsun eleştirmemiş Mansur Yavaş’ın yapmaya çalıştığı “Belediye başkanı olabilmek” adına tüm değerleri ayakları altına almaktır. Bu adamı da her kim Ülkücü-milliyetçi diye pazarlıyorsa bilin ki, o da en büyük şeref yoksunudur. Kendini AKP-MHP ve BBP’ye yakın görenlerin, kendini CHP, HDP ve İP’e yakın görenlerin mücadelesi olacaktır bu… 15 Temmuz sonrası zaten saflar yerli yerine oturmuştur.

Mail: [email protected]

Twitter:Yildiraycicek9

Instagram: yildiraycicek1944