Türkiye doğal gazda bölgesinde önemli bir oyun kurucuya dönüşüyor… AB'nin doğal gaz tüketimini hidrojenle düşürmeyi hedeflediğini söyleyen uzmanlar, TANAP'ın Avrupa'ya uzanan son doğal gaz boru hattı olabileceği görüşünde. Türkiye'nin TANAP ile enerji denklemindeki yerinin pekişeceği ve EastMed'in ise ‘tasarlanmış ancak hayata geçirilmemiş boru hattı projeleri' arasına gireceği beklentisi oldukça yaygın.
Son dönemde daha çok pandemi sonrası 'yeni normalleşme' haberlerini, maalesef yangınlarla ilgili gelişmeleri ve çevre ülkelerle ilgili kimi detayları okuyoruz. Bunlar yaşanırken arka planda kalan ancak ülkemizi de yakından ilgilendiren kritik gelişmeler olmuyor değil... Bunlardan biri de ülkemizin bölgesel ve küresel enerji denklemindeki yerini sağlamlaştıran güncel gelişmeler.
Geçtiğimiz günlerde Türkiye Doğal Gaz Dağıtıcıları Birliğine (GAZBİR) bağlı Gazbir-Gazmer tarafından düzenlenen 'Doğal Gaz ve Hidrojen' panelinde hidrojen ve doğal gaz arasındaki ilişki uzmanlarca tartışıldı.
Ankara için ne anlama geliyor?
Panelin başlığı da olan 'hidrojen ve doğal gaz' arasındaki ilişki Ankara için ne anlama geliyor? Türkiye ve Azerbaycan imzalı bir başarı öyküsü olan TANAP projesinin ülkemiz için önemi malum. Ancak, Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan da uzun zamandır masada kalan 'EastMed' projesini hayata geçirmek çabası içerisinde.
Doğu Akdeniz Doğal Gaz Boru Hattı veya bilinen ismiyle EastMed Boru Hattı, Doğu Akdeniz gaz kaynaklarını Kıbrıs ve Girit üstünden Yunanistan'a ulaştırmayı hedefliyor. Doğal gazın Yunanistan üzerinden de İtalya'ya aktarılması temel plan.
İşte bahsettiğimiz Doğal Gaz ve Hidrojen paneli, EastMed'in karşılaştığı güncel sınamaları göstermesi bakımından oldukça önemliydi.
Dışişleri Bakanlığı Enerji Danışmanı Hüseyin Caner Can'ın panelde anlattıklarından ülkemizin merkezinde yer aldığı enerji denkleminin nereye evrilebileceğine dair bazı ipuçları görebiliyoruz.
Hidrojen üretiminde maliyet neden önemli?
Panele konuşmacı olarak katılan Can, "Hidrojen üretimi neden önemli?" sorusunun yanıtıyla görüşlerini aktarmaya başlıyor ve hidrojenin birim enerji başına hacminin yüksek olduğunu söylüyor. Daha net bir ifadeyle, hidrojenin petrole göre 4 kat fazla hacim kapladığını ve buradaki asıl zorluğun depolanması olduğunu belirtiyor.
Enerji çevreleri hidrojenin kapladığı hacmi küçültmek için hidrojeni sıvı halde depolama konusuna kafa yoruyor. Ancak bunun için de yüksek basınç ve soğutma işlemine ihtiyaç var ve bu da maliyetleri yükseliyor.
Oldukça zor bir sınama
Caner Can, AB'nin 2050 yılında 'net sıfır karbon' hedefi olduğunu ve Almanya, Fransa, Hollanda, İspanya başta olmak üzere Avrupa'nın farklı ülkelerin de doğal gaz şirketlerinin şebekeye hidrojen enjeksiyonu konusunda aktif projeler yürüttüğü bilgisini paylaşıyor.
Peki tüm bunlar Türkiye'yi neden ve nasıl ilgilendiriyor? Bakanlık Enerji Danışmanı Caner Can, Avrupa Hidrojen Omurgası İnisiyatifi Raporu'na işaret ediyor:
"Raporda TANAP da Avrupa'nın hidrojen ithal edebileceği güzergahlar arasında sıralanıyor. Tabii ki Türkiye'yle birlikte... Hidrojen tabanlı enerji sistemleri için özel bir altyapı geliştirilmesi seçenekler arasında. Ancak maliyetlerin düşürülmesi için dönüşüm çalışmalarıyla mevcut doğal gaz altyapısında hidrojen taşımak da mümkün.
Bu noktada ülkemizin güçlü doğal gaz altyapısı, temiz enerji çözümleri ve küresel ölçekte hızla önem kazanan hidrojen konusundaki potansiyeli uzmanlarca kabul gördüğünü hatırlamakta fayda var."
Yüzlerce milyar euro yatırım planlanıyor
Can'ın bahsettiği raporda düşük, orta ve yüksek senaryolara göre 23 bin kilometrelik hidrojen şebekesinin yatırım ve işletim maliyetlerine yer veriliyor.
'Bunun Ankara'ya etkisi ne olacak?' diye sorarsanız hemen yanıtlayalım... Avrupa Birliği, 2030 itibarıyla 320-460 milyar euro'luk bir yatırım planlıyor hidrojene. Öte yandan, hacimce yüzde 10 oranında hidrojenin doğal gaza karıştırılmasıyla gaz talebinin yüzde 3,5 azaldığı biliniyor.
Karbonsuz bir ekonomiye geçiş planları yapan Avrupa, doğal gaza hidrojen karıştırarak yoluna devam etme planları üzerinde çalışıyor. Haliyle kıtaya gelecek yüksek kapasiteli bir doğal gaz boru hattı ihtimali de bu nedenle ortadan kalkıyor. Bu kapsamda, AB'yi hedefleyen son büyük ölçekli doğal gaz boru hattı projesinin TANAP ve devamında TAP olma ihtimali oldukça yüksek.
AB'nin doğal gaz talebinin daralacağı, bu nedenle EastMed boru hattının varabileceği bir piyasanın bulunamayacağı gerçeğini artık herkes anladı. Bu nedenle 'ölü doğmuş bir proje' olarak adlandırılan EastMed'e destek verilmesi tamamen ekonomik gerekçeler temelinde anlamsızlaşıyor.
Atina'da yayımlanan rapor
Caner Can'ın panelde bahsettiği konular bize yakın zaman önce Atina merkezli IENE tarafından yayımlanan raporu anımsatıyor. "EastMed'in Geleceği Tehlikede mi?" başlığıyla yayınlanan rapor, söz konusu boru hattının ekonomik ve teknik gerekçelerle hayata geçirilemeyeceği üzerinde duruyor. Raporda yer alan 'taraf ülkelerce siyasi bir araç olarak kullanılan proje' tanımlamasını EastMed'in bir 'hayal' olarak kalma olasılığının arttığı görüşü tamamlıyor...
Türkiye'nin TANAP ile enerji denklemindeki yerinin pekişeceği ve EastMed'in ise 'tasarlanmış ancak hayata geçirilmemiş boru hattı projeleri' arasına gireceği beklentisi oldukça yaygın.
Bölgedeki enerji dengeleri düşünüldüğünde bu gelişmeyi sadece enerji alanında değil yeni normalleşme dışında politikadan ekonomiye geniş bir biçimde ele almak gerekiyor. Haliyle bu alt başlıklarda da bölgenin en önemli enerji oyuncusu Ankara'nın atacağı adımların diğer ülkelerce yakından takip edileceği malum.