Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM Grup Toplantısında gündeme ve dış politikaya dair önemli açıklamalarda bulundu. MHP lideri Bahçeli, Bolu Kartalkaya'daki bir otelde çıkan ve 78 vatandaşın vefat ettiği yangına ilişkin sorumluların hesap vereceğini vurguladı.
Lider Bahçeli konuşmasında, “Türkiye 21 Ocak'ta geceyi sabaha bağlayan bir saatte tam bir hafta önce korkunç bir felakette sarsıldı. Bolu Kartalkaya'daki otelde çıkan yangın 78 masum insanımızı hem yakarak hem de zehirli dumanla boğarak hayattan kopardı. Güle oynaya tatile gidip de sıralı tabutlarda evlerine dönen merhum vatandaşlarımıza okul sıraları boş kalan çocuklarımıza ve küçücük yavrularımıza Allah'tan rahmet niyaz ediyorum. Bu faciadan yaralı kurtulanlara ve halen tedavi altında tutulanlara geçmiş olsun temennilerimle birlikte şifalar diliyorum.” ifadelerini kullandı.
"78 canın hesabını kim verecek?"
Grand Kartal Oteli yangınında 8 aile yok olmuş, kimin umurunda! Henüz körpe çağdaki 36 çocuğumuz hayata veda etmiş, öncelikle kimin gündeminde! Alya, Vedia, Nehir, Ömür, Ayşe, Vedat, Mina, Alican, Elif Nas, Eren, Doğa, Mavi, Pera, Demir, Doruk, Elif, Atlas, Kemal, Özüm, Esat, Kerem, Lalin, Oya, Ala Dora, Pelin, Dila, Ela, Sümeyye, Bekir Sadık, Muhammed Selim, Yusuf, Defne, Sedat, Ela ve Buse evlatlarımızın sıcak evlerinde olmaları gerekiyorken, şu anda buz gibi toprağın koynunda kefenlerine dolanıp yatmaları işin özünde hepimizin bir felaketi sayılmayacak mı?
Allah için birisi söylesin, geçen haftadan beri süregelen değersiz ve dipsiz tartışma anaforundan bir şey anlayan, sadra şifa bir sonuç çıkaran var mıdır? Hangi ara insanlık değerlerine bu kadar yabancılaştık? Hangi ara siyasi ve ideolojik ihtirasların bu kadar eline düştük? Sorarım sizlere, yerin üstündekiler tepinirken, mahşer günü gelip çattığında yerin altındakilere ne diyecekler? Kusura bakmayın, yakayı kaptırmamak için işimize geldiği gibi konuşuyorduk mu diyecekler? Ne yapalım, sorumluluğu üstümüzden atmak için gözümüzü karartmak, gönlümüzü kapatmak, önümüze geleni de karalamak zorundaydık mı diyecekler? Hanımefendiler, beyefendiler, yarısı çocuk olan 78 vatan evladının hesabını kim ya da kimler verecek?
Merhum Akif şu veciz sözü vecd halinde söylemedi mi:
“Kenarı Dicle’de bir kurt aşırsa koyunu, gelir de sorar Ömer’den Adli İlahi onu.”
Bu hakikate dudak mı bükelim?
Bu hakikati sumen altına itip yok mu bilelim?
Şu müstesna açıklama bizzat Sayın Cumhurbaşkanımıza aittir:
“Böyle bir trajedinin siyasetçiler arasında kör dövüşüne dönüşmesini, empati ve duygudan yoksun bir tartışmaya alet edilmesini doğru bulmuyoruz. Biz milletimize bu acıyı yaşatanların yargı önünde hesap vermesi için çalışmaya devam edeceğiz.”
Ağyarını mani efradını cami mahiyetli bu açıklamanın sorumlu ve sağduyulu bir devlet ve siyaset insanından duyulması kuşkusuz teskin edici ve teselli vericidir.
“Yangında kimin sorumluluğu varsa hesabını vermesi bir adalet gereğidir”
Grand Kartal Otel yangınında kimin sorumluluğu bulunuyorsa hesabını vermesi kaçınılmaz bir adalet ve hukuk gereğidir. Sönmüş ocaklar üzerinde kutuplaşma sahnesi kurmak namertliktir. Facianın dumanları tütüyorken, henüz hayatını kaybeden masumlar yanmış otelden çıkarılmamışken, onu bunu suçlayıp işin içinden sıyrılma telaşına kapılmak narsisliktir.
Gazete köşelerinde, televizyon ekranlarında kalem oynatıp söz düellosuna heves edenler kendi mahallerinin megafonu olmaktan öte hiçbir değerlerinden söz edilmeyen, ahlaken de namevcut olan çürüklerdir. Ahlaklı olmanın ilk şartı esasen sorumlu olmaktır. Sorumluluk hissiyatının açılacağı kapı ahlaklı duruştur. Gerçekleri bastırmak veya baltalamak ahlakın değil, adaletin ilgi ve iştigal sahasındadır. Bazı düşünürlerinin iddia ettiği gibi, ahlak alanında günümüzde sahip olduklarımız belirli bir kavramsal çerçevenin fragmanları mıdır? Aslında ahlakın kendisi değil de sureti mi geçerlidir?
Bize göre Merhum Hüseyin Nihal Atsız şu tespitinde son derece haklıdır:
“Hiçbir milletin münevver zümresi, halkının fazilet ve fedakarlığı karşısında bu kadar dejenere olmamıştır.”
Meşhur bir filozofa göre, huzur ve mutluluk faziletin mükafatı değil, bizzat kendisidir. Ahlak ve faziletin kılavuzluğunu yapmadığı hiçbir meşveret ve münasebet ağı meşru addedilemez. Bugünkü zaman tünelinin içinde karşımızdan gelen ışığın münevverlerin aydınlığı mı yoksa felaketin habercisi mi olduğunu tam manasıyla ayırt etmek ziyadesiyle müşküldür. Çünkü ne münevver de ışık vardır ne de ışığı taşıyacak bir münevver kalmıştır. Fikri, ahlaki ve manevi kuraklık her alana yayılmaktadır.
"bırakalım yargı görevini yapsın"
Grand Kartal Otel yangınıyla ilgili bırakalım yargı görevini yapsın. Hatta Sayın Cumhurbaşkanımızın talimat ve tensibiyle Devlet Denetleme Kurulu devreye acilen girerek çok yönlü inceleme ve soruşturmayı bir an evvel ikmal etsin. Otel sahibinden İl Özel idaresi’ne, valilikten Belediye ve ilgili bakanlığa kadar 78 vatandaşımızın vebalini ya kurumsal veya kişisel olarak uhdesinde taşıyanlar millet, hukuk ve tarih önünde hesabını tek tek versinler.
“Beni ilgilendirmiyor, benim yetki alanımda değil” demek en başta ülkemizin demokratik hukuk imajını, ahlaki sorumluluk iradesini gasp etmek ve çiğnemektir. Ne yapacağız? Bu yangının faturasını Köroğlu Dağı’ndaki yaban hayvanlarına mı çıkaracağız? Sosyal medyada servis edilen resmi rapor ve yazışmaları nereye koyacağız? İlgili otel yönetimi tarafından, 12 Aralık 2024 tarihinde Bolu Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü’ne yapılan başvurunun, 16 Aralık’ta bir raporla tespit edilen 8 başlıktaki eksikliğin ve aynı başvurunun ne hikmetse 24 Aralık’ta geri çekilmesinin peşine düşmeyecek miyiz?
"İnsan hayatımız ucuz olmamalıdır"
Çalışmayan yangın alarmını ve yağmurlama sistemini, Olmayan acil durumlarda kullanılacak sesli uyarı sistemini, Bulunmayan yangın merdivenlerini, İşlemeyen anons ve uyarı sistemini, Yetersizliği ayan beyan aleni olan tahliye çıkışları, çıkış sayısı, çıkış yönü ve ulaşımdaki noksanlıkları, Yine yetersizliği aşikar olan acil aydınlatma ve paratoner sitemini, O mu denetlemeliydi, bu mu denetlemeliydi tartışmasının akıbetini, Otelden ziyade yanmaya her an hazır bir çıra mimarisi olan otelin diğer envaı kusur ve kuşku çeken eksiklerini görmek, değerlendirmek ve mutlaka da hukuken sonuca bağlamak gerekmektedir. Siyasi veya idari mahiyette olsun, müteselsil manada suç ve sorumlu kimlerin üzerlerine gitmek ve yakalarından tutmak adalet ve insanlık borcudur.
Aslında Grand Kartal Otel yangını bir facianın daha fazlası, tamı tamamına bir cinayettir. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı cinayette parmak izi olanlara bedel ödetecek kudret ve muktedirliktedir. Kan donduran ifadeleri medyaya kadar yansıyan pişkin otel sahibinin suçu ve sorumluluğu alenen sabitken, eksikliklerin tespitinden 17 gün sonra oteldeki restorana uygunluk belgesi veren, müşahede edilen eksikliklerle ilgili hukuki ihbar görevinden kaçınan Bolu Belediyesi’nin yangını siyasi karambole getirme arayışını, bahse konu belediyenin siyasi sorumlusu olan şahsın günbegün polemik çarkı döndürüp orayı burayı hedef alarak çamur atmasını, ilgili Bakanlığın hiçbir şey olmamış gibi hareket ederek özeleştiriden imtina etmesini, Valiliğin ve İl Özel İdaresi’nin sorumluluk alanından ısrarla uzak duruşunu isabetli ve doğru bulmadığımızı huzurlarınızda açıklamak mecburiyetindeyim.
İnsan hayatımız ucuz olmamalıdır. Türkiye’miz bu yaralayıcı ve yürekleri yakan olaylarla anılmamalıdır. Kaybettiğimiz insanlarımızı geri getiremezsek de, aynı dram ve trajedileri bir daha yaşamamak hepimizin yegâne önceliği ve görevi olmalıdır.