Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Tacikistan'da yapılan Asya’da İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı’nın 5. Zirvesi dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı:
"ZİRVE BAŞARILI GEÇTİ"
"Tacikistan’ın evsahipliğinde yapılan Asya’da İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı’nın 5. Zirvesi çok verimli geçti. Tüm liderler kendi sunumlarını yaptı. Cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar ve temsilcileri vardı. Yüksek katılımlı başarılı bir zirve oldu.
Zirve marjında ikili görüşmeler yapma imkanım oldu. Tacikistan, Rusya, Çin, Tatar, Kazakistan, İran, Özbekistan, Kamboçya ve Afganistan başkanlarıyla görüşmeler yaptım. Bu ziyaret aslında Asya coğrafyasına verdiğimiz stratejik önemin bir göstergesi. Biz bütün bölgelerle iyi ilişkiler geliştirmek için yoğun bir çaba içindeyiz.
Bugüne kadar dış politikayı sıfır toplamlı bir oyun olarak görmedik, görmüyoruz. Bir ülke ya da bölge ile kurduğumuz ilişkiler, diğerlerine yahut üçüncü ülkelere asla karşı değil. Oyun kurucu muyuz değil miyiz; önce bunu belirlememiz lazım. Eğer oyun kurucular arasında yer alacaksaksanız o zaman bir bölgenin değil aslında tüm dünyanın oyun kurucusu konumunda olmanız gerek. Biz de bu ilişkileri bundan sonra aynı şekilde güçlendirmeye devam edeceğiz. Batıda, doğuda, kuzeyde güneyde, her tarafta ilişkileri geliştirmeye çalışacağız.
Zirvede yaptığım konuşmada da bu konuların altını özellikle çizdim. Tüm dünya için istikrar, barış ve işbirliğinin üzerinde ısrarla durdum.
Suriye’de devam eden savaşı görmezlikten gelemeyiz. 4 milyona yakın mülteciyi hatırlatmadan geçmemiz mümkün değil. Bu savaşın küresel ve bölgesel etkilerine dikkat çektik. Buradaki siyasi çözüm çabalarımızı özellikle gündeme getirdik. Bir terör örgütünün bir başka terör örgütü ile yok edilmesinin doğru olamayacağına işaret ettik. Filistin konusundaki duruşumuzu burada da paylaştık. Kudüs’ün kırmızı çizgimiz olduğunu özellikle tekrar vurguladık. Afganistan, Keşmir ve Rohingya Müslümanlarının sorunlarının çözülmesi için adım atılması gerektiğini yine gündeme getirdik.
Bugün dünyada barış ve istikrarın temini için tek taraflı yaklaşımların çözüm üretemeyeceği açıktır. Bu hususu hem benim hem de zirveye katılan diğer ülke liderlerinin güçlü bir şekilde dile getirdiğini gördüm.
Modern İpekyolu’nun yeniden inşaasını destekliyor ve ilgili ülkelerle görüşmeler yapıyoruz. Çünkü Türkiye’nin stratejik konumu çok net ortada.
Bu konuları haziran ayının sonunda Osaka’da yapılacak G20 Zirvesi’nde de gündeme getireceğim. Bu zirveler ve görüşmeler marifetiyle ülkemizin çıkarları için stratejik opsiyonları da çeşitlendiriyoruz. Karşılıklı saygı ve menfaat çerçevesinde siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkilerimizi herkesle güçlendirmenin gayreti içerisindeyiz.
Konferans başlamadan önce Tacikistan ile bir heyetler arası görüşme yaptık. O görüşmede de Türkiye ile Tacikistan arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi için bundan sonra neler yapabileceğimizin üzerinde durduk. İlk fırsatta Tacikistan’a resmi bir ziyaret yapmayı düşünüyoruz. Onların bize bir ziyareti olmuştu. Şimdi de bizim bir iadeiziyarette bulunmamızın doğru olacağını düşünüyorum. Burada kendimize yeni bir ekonomik hedef belirledik. Şu andaki rakam bizim için çok tatmin edici değil. Bizim bunu süratle tırmandırmamız, asgari 1 milyar dolara ulaştırmamız isabetli olur. Dolayısyla kazan-kazan esasına göre, karşılıklı saygı ve menfaat çerçevesinde siyasi, ekonomik, kültürel ilişkilerimizi güçlendirmenin faydalı olacağı üzerinde durduk.
Çok yönlü bakış açısı çerçevesinde Türkiye bölgesinde ve dünyada güçlü, etkin bir aktör haline gelmiştir. Buradan geri adım atmak söz konusu değildir. Özellikle de görüşme yaptığımız ülkelerin savuma sanayimiz üzerinde durduklarını gördük. Onların bu konuda işbirliği yapma noktasındaki taleplerini, tekliflerini gördük. İnanıyorum ki Osaka’da yapacağımız G20 Zirvesi’nde de birebir görüşmelerde daha fazla vakit ayırma fırsatı bulacağımız için, oralarda da bunları ele alma imkanımız olacak.
Bu yıl bizim için çok hareketli bir yıl olacak. Osaka’dan sonra 2 Temmuz’da Çin ziyaretim var. Akabinde 22 Eylül’de katılacağım BM Genel Kurulunda da birçok ülke ile birebir görüşmelerimiz olacak. Bu arada Sırbistan ve Bosna’ya da ziyaretlerim var. Dış politikada bu yıl çok çok hareketli geçecek. Bunların dışında belki bir Irak ve İran seyahatim olabilir. Avrupa ülkelerine de ziyaretlerim olması söz konusu. Bu ülkelerle özellikle ekonomik ilişkilerimiz her geçen gün artıyor. İnşallah ticaret hacmimizde, ihracatta hedefimize ulaşacağız. Turizmde 51-52 milyon turist sayısını yakalayacağız. Bunun bize getirisi 35 milyar dolar civarında. Turizm şu anda iyi gidiyor. Önümüzdeki yıl için sinyaller çok daha iyi. Turizmde hedeflere kararlı bir şekilde devam ediyoruz. Yatırımlar konusunda ülkemiz cezbedici bir konuma gelmiş vaziyette. Başta turizm olmak üzere talepler artmaya başladı. Gerek Varlık Fonumuza gerek Yatırım Destek Ajansımıza ilgi artıyor. Onun için pazar günü yapılacak seçimin ardından inanıyorum ki uluslararası yatırımcıların, girişimci firmaların Türkiye’ye akışı daha da artacaktır.
SORU: Psikolojik ve agresif savaşların zirve yaptığı günlerden geçiyoruz. 5. Asya Zirvesi’nde nasıl bir yol haritası belirlendi? Zirve sonrasında başta Putin ve Ruhani olmak üzere, Çin ve Özbekistan devlet başkanları ile yaptığınız görüşmelerde neler konuştunuz?
Rusya ile aramızdaki ikili ilişkiler çok çok iyi bir noktada. Türkiye’nin ticaret hacminin en yüksek olduğu ülke Rusya. Şu anda 25 milyar doların üzerindeyiz. Belirlediğimiz hedef 100 milyar dolar. Rusya ile ilişkilerimiz derinlikli bir şekilde ilerliyor. Bu yıl sonu itibarıyla Türk Akımının açılışını yapacağız. Bu da ayrı bir güç. Buradan Avrupa’nın değişik ülkelerine bizim üzerinden -birlikte tasarruf kullanmak suriyetiyle- doğalgaz akıtılacak. Bu çok önemli. Biz de artı ihtiyaçlarımızı buradan sağlayabileceğiz.
Rusya ile yürüttüğümüz bir diğer konu da nükleer enerji santrali çalışmalarımız. Daha önce 100 kadar mühendis gitmişti. Onlar orada belli bir eğitim aldı. Ardından 100 kadar kişilik ikinci bir ekip daha gönderildi. Bunlar da eğitim aldı. Bunlar artık nükleer enerji santralimizin beyinleri. Burası hızla devam ediyor.
Bu arada Rusya ile S-400 konusunu da görüştük. Zaten S-400 konusu bitmiş vaziyette. Herhangi bir olumsuzluk sözkonusu değil. Öyle zannediyorum ki Temmuz ayının ilk yarısında artık onlar da gelmeye başlayacaktır. Bu konuyla ilgili takvimi arkadaşlarımız takip ediyor.
Ayrıca Çin’le ilişkilerimizde de hedef büyütüyoruz. Türkiye ve Çin olarak 50 milyar dolarlık bir ticaret hacmine ulaşmayı Sayın Şi Cinping’e teklif ettim. Kendileri de buna çok sıcak baktı. İthalat ve ihracattaki birçok kalem üzerinde ne gibi adımlar atılabileceğimiz üzerinde durduk. Bizim için şu anda Çin ile atacağımız adımlarda Çin sermayesinin Türkiye’ye girişi çok önemlidir. Kars-Edirne demiryolu konusu büyük önem arzediyor. Kuşak ve Yol projesine girdiği için buna Çin de büyük önem veriyor ve çok fazla ilgi gösteriyor. Sadece Kars-Edirne de değil, bunun dışında Türkiye’deki birçok demiryolu projesine Çin’in baştan beri ilgisi var. İnanıyorum ki birçok raylı sistemi onlarla yapma fırsatını yakalayacağız.
SORU: İdlib’de çatışmasızlık hali devam ediyor ancak zaman zaman rejimin saldırıları oluyor. Çatışmasızlığın sürdürülüp sürdürülemeyeceği tartışılıyor. Ruhani ve Putin görüşmesinde bu konu gündeme geldi mi?
Doğrusu bugün Ruhani ve Putin ile İdlib konusuna pek girmedik. Çünkü İdlib konusu zaten görevli olan arkadaşlarımız ile Rusya tarafında görevli olanlar arasında sürekli takip ediliyor. Ateşkes sağlandı ama zaman zaman çatlak sesler gelebiliyor. Ben buradakini öyle kabul ediyorum. Sayın Putin olsun diğerleri olsun aslında bu tür şeylere pek sıcak bakmıyorlar. Rejimin yaklaşımını da doğru bulmuyorlar. Ama Putin’in bir özelliği var; bir yerde bir sıkıntı olduğu anda ben görevli arkadaşıma ‘muhatabını ara’ dediğim zaman 24 saati bulmaz, hemen dönüş olur. Ondan sonra biz gerekli görüşmeleri yaparız ve çözüme de kavuştururuz. Rusya ile bu noktadaki ilişkiler gayet iyi gidiyor. Zaman zaman bu tür sıkıntılar olmasa çok daha iyi olacak ama maalesef oluyor.
SORU: ABD’den S-400 konusunda gelen mektuba Türkiye ne zaman yanıt verecek? Nasıl bir mesaj verilecek? Yaptırım meselesi nasıl aşılacak? Trump ile görüşmeniz mi belirleyici olacak? F-35’den Türkiye’nin vazgeçmesi mümkün mü?
Milli Savunma Bakanlığımız o mektuba karşı bir mektup konusunda çalışmasını sürdürüyor. Çok kısa zamanda, belki de bu hafta içerisinde cevabi mektup gönderilecektir. Çerçevesi içeriği belirlenmiş vaziyette.
Diğer konuya gelince, bu konuda kararımız nettir. S-400’den taviz vermeyeceğiz. Her zaman söylüyorum; burası kasaba devleti değil, burası Türkiye Cumhuriyeti. İmzayı atmışız, her şeyi bitirmişiz. Karşı taraftan Rusya, bize vereceği kredide her türlü kolaylığı göstermiş ve gerçekten uluslararası piyasada olmayan faiz yüzdeleriyle bize bir kredi vermiş. Şimdi burada tükürdüğümüzü yalarsak devlet terbiyemize uymaz, benim de devlet adamlığıma uymaz. Böyle bir şeyi yapamayız.
F-35 konusunda da söyleyeceğim şeyler aynı. Üzerimize düşeni hep yaptık. Ödemelerse, taksitlerimizi tıkır tıkır ödüyoruz. Şu ana kadar 1 milyar 250 milyon dolar ödeme yaptık. Biz görevimizi yerine getirirken, karşımızdaki de görevini yerine getirecek. F-35’lerden 4 tanesini teslim aldık. Bunlar şu anda Arizona’da. Generalimizi gönderdik, pilotlar orada, eğitimleri aldılar. Ama uçakları göndermeye gelince bu noktada maaleselef bize yanlış yapıyorlar. Bu uçakların bir kısım parçaları da Türkiye’de üretiliyor. İşin bir de bu boyutu var. Sen ödemeyi yapacaksın, parçaların bir kısmı burada üretilecek ama kalkıp ‘uçakları vermeyeceğiz’ diyeceksin. Bu tabi ki yakışık almıyor. Bu konuları ben Sayın Trump ile görüştüğüm zaman bakıyorum ki o farklı konuşuyor. Bunlara gelince bunlar da farklı davranıyor. Bu tür şeyleri yapmak doğru değil. Belli bir yere kadar sabredeceğiz. G20 zirvesinde Sayın Trump ile etraflıca görüşmemiz olacak. Orada bu konuları ele alacağız. Ama aşağıdaki birileri farklı şeyler konuşursa, o zaman hemen zaten Sayın Trump ile irtibatımızı kurarız, orada da konuları telefon diplomasisi ile çözmeye çalışırız. Orada da bu işler fazla gecikmiyor.
SORU: Çözüleceğine inanıyor musunuz?
En azından inanmak istiyorum. Çünkü Türkiye de ABD de NATO ülkesi. Türkiye NATO’nun en güçlü ayağı ve NATO’da ödemelerini yapan üç beş ülkeden bir tanesi. Birçoğu ödemesini bile yapmıyor ya da çok düşük ödeme yapıyor. Bir stratejik ortak, bir ortağa yanlış yapar mı? Yapmaması lazım. Biz NATO’nun farklı bir ayağıyız.
SORU: BM’de Filistin meselesi hiçbir çözüme kavuşmadı. Hatta yıllar geçtikçe Filistinlilerin aleyhine gelişmeler oldu. 27 ülkeli yapıda Filistin meselesine değişik vizyon getirilebilir mi? Uluslararası baskı mekanizması kurulabilir mi?
Kurulmaması için aslında hiçbir sebep yok. Kurulabilir, kurulmalı. Bunların hepsini geçelim İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) var. Buradaki dönem başkanlığımızda çok ciddi, kararlı bir adım attık. BM Genel Kurulu’ndan çok önemli bir kararı çıkarttık. Demek ki isteyince oluyor. Bütün mesele o. Ama bir Arap Ligi’nden bugüne kadar Filistin meselesinde çok sıkı bir duruş maalesef göremedik. ‘Yüzyılın Anlaşması’ deniliyor. Burada da İİT üzerinde çok büyük sorumluluk var. Bu konuyu hafife alamayız. Bölge ülkeleri olarak üzerimizde önemli sorumluluk olduğuna inanıyoruz. Hatta ben biraz daha ileri gidiyorum. Suudi Arabistan’ın burada sorumluluk üstlenmesi lazım. Bu tarihi bir sorumluluktur. Bundan kaçan, gelecek nesillere bunu anlatamaz. Geçmişte orada olan tahribatları nasıl gelen idareciler, yöneticiler bu kuşaklara anlatamıyorsa, yarın da o nesiller bunun hesabını soracaktır.
SORU: İran medyasısında ABD-İran krizi korusunda, Türkiye’den ABD’den destek beklentisi olduğu haberleri yer alıyor. ABD krizde Türkiye’yi taraf olarak görme beklentisi içinde mi? Ruhani sizden özel talepte bulundu mu?
Biz daha çok ikili ekonomik ilişkiler üzerinde durduk. İkili ekonomik ilişkilerimizin dışında da bölge için ‘Yüzyılın Anlaşması’ denilen plan üzerine bir görüşmemiz oldu. Ayrıca dışişleri ile hazine ve maliye bakanlarımız arasında devam eden bazı ilişkiler var. Önümüzdeki hafta içerisinde nerede nasıl biraraya gelecekleri konuşuldu. Bankalar arasındaki ilişkileri ve diğer konuları masaya yatıracaklar.
SORU: Macron ‘Türkiye Doğu Akdenizdeki çalışmaları durdurmalı’ dedi. GKRY de Fatih Gemisi mürettebatı için bir tutuklama emri çıkarttı. Türkiye karşıtı bir bloklaşma mı var Doğu Akdeniz’de?
Doğu Akdeniz’de söz söyleme hakkı olanlar konuşabilir. Fransa’nın Doğu Akdeniz’de söz söyleme hakkı nereden çıktı? Doğu Akdenize kıyıdaş mı? O kendine göre gelin güvey oluyor. Böyle bir şey yok. Kıbrıs’ta biz garantör ülkeyiz. Yunanistan, İngiltere garantör ülke. Bu ülkeler bir şey söylerse anlarım. Fransa’nın ne işi var burada? Eğer diyeceksen ‘benim de TOTAL şirketim anlaşmalar yapmış; bırak da TOTAL konuşsun o zaman. O da nereye kadar bu konuda konuşmasını sürdürebilir o da ayrı mesele. Senin Fransa olarak böyle bir şey söyleme hakkın, yetkin yok. Uluslararası hukuka göre Kıbrıs’ın bütününde yaşayan halk, oradaki sulardan çıkan bütün imkan neyse onu ortaklaşa paylaşır. Olay bu. Orada benim soydaşımın hakkı var. Biz bu hakkın takipçisiyiz. Bu hakkı yedirmeyiz. Güneyin de aynı şekilde eşit oranda hakkı var. Ama kuzeydeki benim Türk soydaylarımdan farklı değil. Aynı hakka sahip. Bunun ölçmesi biçmesini güneydeki yapacaksa, kuzeyin aldatılmasını görmezlikten gelebilir miyiz? Fransızın burada ne işi var? O kendine göre durumdan vazife çıkarıyor. Sayın Macron bu işlerde çok acemi. Hala alışamadı bu işe. Herhalde alışana kadar da çok vakit geçecek.
SORU: Sayın Devlet Bahçeli ile kritik zamanlarda görüşmeler gerçekleştiriyorsunuz. Bu sefer görüşme isteğiniz neden kaynaklandı? Sadece İstanbul seçimlerini mi konuştunuz?
Cumhur İttifakı’nın sağlıklı yürümesi konusunda zaman zaman bir araya gelmemiz şart. Bu zaman zaman şahsımdan, zaman zaman Sayın Bahçeli’den geldi. Hem yerelde hem genelde. Bizim Cumhur İttifakımız sadece yerelde devam eden bir süreç değil. Aynı zamanda parlamentodaki çalışmalarla genele sirayet eden bir süreçtir ve bu konuda da Sayın Bahçeli ile sağ solsun sağlıklı iletişimimiz var. Grup başkanvekillerimizin kendi aralarında sağlıklı ilişkisi var. Çalışmaları birlikte yürütüyoruz. Seçime 10 gün var ve gelişmeleri gözden geçirelim dedik. Sayın Bahçeli, ayın 14’ünden itibaren kendisinin de İstanbul’da olacağını söyledi.
Karşımızda dörtlü bir ittifak var. Bizim ittifakımızın farklı özellikleri var. Bizim ittifakımız hem milli hem yerli. Bir diğer özelliği de yerelle ilgili çok ciddi bir tutarlılığa sahip olması. Ayrıca İstanbul gibi bir şehre hizmet noktasında çok ciddi bir perspektif ortaya çıktı.
31 Mart seçiminde çıkan neticeye baktığımızda -meclisler seçilmiş, komisyonlar belirlenmiş, başkanvekilleri belirlenmiş- nerdeyse bütünüyle Cumhur İttifakı var. Ortada sadece bir belediye başkanının seçimi var. Bu şuna benziyor; parlamentosu olmayan bir başkan, aynı şekilde kabinesi olmayan bir başkan, aynı şekilde birçok kurulu olmayan bir başkan… Bunun çok sağlıklı çalışması mümkün değil. Hele hele bu yerelde hiç mümkün değil. Bütçenizi yapacaksınız, bütçenize onay verecek yer meclis. İmarı geçireceksiniz, komisyon müsadece etmeyince geçmez. ‘Bana komisyon müsade etmedi, ne yapayım’ diyemezsin ki... Halkımıza bazı gerçekleri doğru anlatmak lazım ki neticeye sağlıklı gidelim. İstanbul’un kaybedecek vakti yok. İstanbul kendini ispatlamış bir zihniyetle zaten yönetilmiş. İstanbul’da 24-25 yıldır ne yapılmış diye soranlar, herhalde Avrasya Tüneli’nden, Marmaray’dan, Üçüncü Köprü’den hiç geçmedi. Eskiden İstanbulda kavşak mı vardı, Metrobüs mü vardı. Bunları bu hükümet yaptı. Adayımız Binali Yıldırım Bey’in burada çok ciddi emekleri var.
SORU: Yarın İstanbul seçimlerinde adaylar televizyon programında biraraya gelecek. Önümüzdeki hafta Pazar günü da İstanbullular olarak sandık başına gideceğiz. Hem seçimler öncesinde bir değerlendirme almak hem de ‘Doğru işler yapmazlarsa çalıştırmayız’ açıklamanıza karşılık CHP Sözcüsü Faik Öztrak’tan ‘milli iradeyi yok saymak demektir’ cevabına yorumunuzu almak isterim.
Doğru iş yapılırsa AK Parti grubu destekler. Doğru iş yapılmazsa tabii ki desteklemeyeceğiz. O zaman ilk karşılarına çıkan ben olurum. Çünkü AK Parti yanlışların yanında değil, doğruların yanındadır. Eğer belediye başkanı doğru bir proje ile geliyorsa bizim grubumuz onu destekleyecektir. Yanlış proje ile gelinirse onu nasıl destekleyeceğiz? Millet bize doğruları destekleyin diyor.
Şimdi parlamentoyu ele alalım. Parlamentoda CHP grubu, diğerleri bizim her getirdiğimiz yasaya karşı çıkmıyorlar mı? Beyaz dediğimize siyah diyorlar ki CHP zihniyeti budur zaten. Biz doğruyu destekleriz, her zaman yanında oluruz diyoruz. Doğru olmayana taviz vermeyiz. Mesela Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile ilgili Anayasa Mahkemesine 30’u aşkın müracaatları oldu. Partinin sözcüsünün önce aynaya bakıp kendilerini bir görmeleri lazım. Mesela şu ifadeyi de çok kullandılar, ‘başkanlık tutanağını almış olan kişinin elinden tutanak alındı’ diyor. Bunlar devleti de tanımıyorlar. İl Seçim Kurulundan alınan tutanak nihai değildir. Mesela ben 1991’de tercihli seçim sisteminde milletvekili seçildim. Kendi partimden aynı listedeki arkadaş itiraz etti. Yüksek Seçim Kurulu tarafından milletvekili mazbatam elimden alındı. Ben ‘ama bana mazbata verildi’ diyebilir miydim? Nihai karar Yüksek Seçim Kurulu’nundur. Bu mazbata, geçiş sürecinde verilmiş olan mazbataydı. Yüksek Seçim Kurulu’ndan verilmedikten sonra geçerli değildir. Şimdi de diyor ki benim 18-19 günde yaptığımı bunlar 25 yılda yapamadı.’
Adayların yapacağı ortak yayının sonuca ciddi etkileri olabilir. Zira vatandaş kimin kim olduğunu tam manasıyla bilmiyor. Kampanyasını yalan üzerine bina edenler var, bir de gerçekler üzerine bina edenler var. Şimdi vatandaşın da bunu görmesi lazım. Halkımız yalan üzerine kampanya inşa edenlere haddini 23 Haziran’da bildirecek. Bunun için de aydınlatılması gerekir.
SORU: Sayın Cumhurbaşkanım son grup toplantısında 23 Haziran seçiminde bir önceki seçimde yaşanan sıkıntıların tekrarlanmaması için bazı özel tedbirler alıyoruz denmişti. Bu tedbirler nedir, oy hırsızlığını nasıl engelleyecekesiniz?
Bu konularla ilgili de teşkilatla üç defa bir araya geldim. Belediye başkanlarımıza, il yönetimine ve ilçe başkanlarımıza çeşitli uyarılar yaptım. Onlar da bütün sandık üyelerine müşahitlere varıncaya kadar onları yetiştirecekler. Herşeyden önce sandıklardaki tutanakların ve seçmen sayım döküm cetvellerinin kayıt altına alınması çok önemli. Buralarda su kaçağının bulunmaması gerekir.
Tatilden önce TBMM’ye gelmesi düşünülen bazı yasalar var, ceza indirimi ve süresiz nafaka gibi… Sayın bakan çalışmaların tamamlandığını ve meclise geleceğini duyurmuştu. Bu yasalarla ilgili değerlendirmeniz nedir?
Süresiz nafaka ile ilgili çalışmaları Adalet Bakanlığındaki arkadaşlarımız, çeşitli akademisyenler, STK’larla beraber yürütüyorlar. Adil bir karar verme açısından bir tarafı koruyacağız diye bir tarafa zulmetmek olmaz. Burada adil bir neticeye ulaşmamız gerekecek bu işin masada kalması da doğru değil.
Yurt dışı gezileriniz içinde bu gezinin bir diğer özelliği de kadın gazetecilerin sayısının çokluğu. Kadın gazetecilerin yoğun olmasının verdiği mesajı var mı?
Tacikistan gezisinde özellikle olmalarını istedim. Burası birçok arkadaşımızın gidip geldiği bir yer değil. Bu coğrafyayı görmelerini istedim. Bu defa bu sebeple hanım arkadaşlarımızın sayısını artırmak istedim.
Asya tarafında dünya açısından çok değişik bir güç dengesi oluşuyor. Burada dünyaya hükmeden liderler var. Şangay Beşlisi etkin ülkeleri buluşturuyor. Doğrusu benim de şahsi kanaatim Şangay Beşlisi’ne burada olduğu gibi Türkiye’yi dahil ederlerse çok güzel bir gelişme olur.
Ayrıca şunu da eklemek isterim. Ben siyasi hayatım boyunca siyasette kadınların varlığını ve etkinliğini önemsemiş bir insanım. Kadınların siyasette olduğu gibi toplumsal alanın her yanında, özellikle de medyada varlık göstermesi son derece kıymetli bulduğum bir husus. Bir mesaj vermemiz gerekirse, bu fotoğraf böylesi bir mesaj olarak okunabilir.