Emine Erdoğan, Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen "Anadoludakiler" projesinin tanıtım programında yaptığı konuşmada, bugün toprağın bereketini, mutfak kültürünün birikimini, usta ellerin becerisini yeniden keşfetmek ve yaşadıkları dünyanın istifadesine sunmak amacıyla bir arada olduklarını söyledi.
Şair Edip Cansever'in "İnsan yaşadığı yere benzer. O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer." mısralarını aktaran Erdoğan, "Biz, bu toprağın insanları, hepimiz Anadolu'ya benzeriz. Büyüklerimizin anlattığı hikayelerin irfanıyla ruhlarımız mayalanır. Buğdayın rengi tenimize işler, dumanlı dağların, reyhan ve kekiğin, Fırat ve Dicle'nin kokusu üzerimize siner. Bizi biz yapan Anadolu, toprakla buluşarak berekete, soframıza erişerek birikime, kalbimizden dökülerek beceriye dönüşür." diye konuştu.
Emine Erdoğan, medeniyetler beşiği bu toprakların insanlığın ilk ana yurdu, keşiflerin coğrafyası olduğunu, tarihte ilklerin ve teklerin burada yaşandığını kaydetti.
Bilinen ilk parşömenin Bergama'da üretilmesinin, ilk resmin Çatalhöyük'te çizilmesinin, ilk tohumun Mezopotamya'da atılmasının, ilk masalın Anadolu'da anlatılmasının tarihteki bu ilklere verilecek örneklerden yalnızca birkaçı olduğuna dikkati çeken Erdoğan, asırlardan bugüne ulaşmayı başarmış Anadolu'nun eşsiz hazinelerinin varisleri tarafından yeniden keşfedilmeyi beklediğini bildirdi.
"Ulusal kalkınmayı desteklemeyi hedefliyoruz"
Erdoğan, bu toprağın insanları olarak, tarihi sorumluluk üstlenip, parçası oldukları kadim hikayeye kulak verdiklerini vurgulayarak, "Hep birlikte bu hikayeyi, yaşadığımız dünyada yeniden anlamlandırma yolculuğuna çıkıyoruz. Bu projeyle Anadolu'muzun yerel ve geleneksel ürünlerini tanıtmayı, yeniliklerle günümüze taşımayı, vatandaşlarımız ve tüm insanlığın istifadesine sunmayı amaçlıyoruz. Aynı zamanda, yerel ürünlerimizi markalaştırarak ve küresel pazarlara taşıyarak ulusal kalkınmayı desteklemeyi hedefliyoruz." ifadesini kullandı.
Geçen günlerde, Efes Deneyim Müzesi'nin teknoloji, tasarım ve sergi alanında "Dünyanın En İyi Müzesi" ünvanına layık görüldüğünü aktaran Erdoğan, böylesi başarıların söz konusu eserin yanı sıra çevresindeki ürünleri de parlak bir meşale gibi aydınlatarak görünür kıldığını dile getirdi.
Emine Erdoğan, "Anadolu'nun yıldızları tükenmez, yeter ki bizler, özgün hikayelerimizi koruyarak, zenginliğimizi sürdürülebilir kılmayı bilelim. Zira Zerzevan'dan Truva'ya, Göbeklitepe'den Çatalhöyük'e, Dara'dan Boğazköy'e teknoloji ve sanatın diline tercüme edebileceğimiz pek çok özel yere sahibiz. Tarihin seyrini, yalnızca göğsünü düşmana siper eden kahramanlar belirlemez. Hatta tarih öyle anlarla doludur ki kalemin keskinliği kılıcı geçer." değerlendirmesinde bulundu.
Medeniyetleri kuranlar ve yaşatanların, hayatın seyrini değiştiren kaşiflerle toplumları dönüştüren ilim ve kültür insanları olduğuna işaret eden Erdoğan, Cezeri'nin makinelerinin, Evliya Çelebi'nin seyahatlerinin, Piri Reis'in haritalarının tanıtımına yapılacak her yatırımın ülkenin marka değerine sunduğu katkıyla bütün yerel değerlerin hikayesini güçlendireceğini, böylelikle Midyat'ın telkarisini, Antep'in kutnusunu, Kütahya'nın çinisini, Bursa'nın ipeğini de dünyanın en işlek caddelerindeki vitrinlere çıkaracaklarını vurguladı.
Emine Erdoğan, 12 bin yıl önce Göbeklitepe'de ilk tohumu toprakla buluşturan, ilk buğdayı öğüten, ilk ekmeği pişirenlerin hikayelerini dünyaya anlatma çağrısında bulunarak, şöyle devam etti:
"İlk kumaşın 9 bin yıl önce Çatalhöyük'te dokunduğu bilgisinin arkeoloji ve tarih kitaplarında kalmayarak, kıtalar dolaşmasını sağlayalım. Bergama ile İskenderiye Kütüphaneleri arasındaki yarış nedeniyle icat edilen parşömen kağıdının dünyayı değiştiren yolculuğunu duyuralım. Yurdumuzun doğal bir film platosu niteliğindeki güzelliklerini, bu güzellikleri görünür ve yaşar kılan kültürümüzü yeni nesil çocuk kitaplarına, romanlara, filmlere aktaralım. İnanıyorum ki bu anlamlı projenin her bir destekçisi, insanlığın asırlardır ilmek ilmek dokuduğu Anadolu medeniyeti kumaşına, kendi ipliğinden bir düğüm atacak, yaşatmak istediğimiz mirası daha güçlü bir şekilde geleceğe taşıyacaktır."
Bereketin Anadolu'da en çok bire bin veren, her rengi çeşitliliğiyle bağrında büyüten toprakla anıldığını anlatan Erdoğan, toprağa düşen her tohumun, ait olduğu bölgeye göre değişen renk, tat ve kokuyla kendine has bir lezzet ve şifa deposuna dönüştüğünü belirtti.
Emine Erdoğan, bu coğrafyada yetişen Çanakkale'nin üzümünden Kırşehir'in cevizine, Bursa'nın incirinden Giresun'un karadutuna sayısız çeşitlilikteki ürünün mutfak kültürünün engin birikiminin de temelini oluşturduğundan bahsetti.
Bu birikimin, açlığı gidermenin çok ötesinde bir anlam taşıdığını, manevi dünyalarını da şekillendirerek, kendilerine bir bilgelik kazandırdığını kaydeden Erdoğan, "Örneğin zıt tatları müthiş bir şifa dengesiyle buluşturan sirke şerbeti, Mevlana'nın beyitlerinde, hayatın zorlu yanını sembolize eden sirke ve lütuflu yanını sembolize eden balın verdiği uyumla bir öğretiye dönüşür. Böylelikle sirke şerbetinin, İbn-i Sina, Hipokrat gibi tıp bilginlerinin tavsiyelerinden bugüne uzanan şifa yolculuğu, Mevlana'nın beyitlerinde manevi bir sırra dönüşerek ruhumuza da hitap eder." dedi.
Erdoğan, topraklardaki bereket ve kültürdeki birikimin beceriyle yoğrularak, Anadolu'ya has bir zanaat kültürüne hayat verdiğini hatırlattı.
Hafifliğiyle türkülere konu olan Sakarya'nın şimşir tarağı, tarihsel yolculuğuna Hititlerle başlamış Avanos çömleği, her bir örgüsüne bin zahmetin eşlik ettiği Gülağaç sepeti gibi el işi ürünlerin üretim ve becerisinin, bu toprakların vazgeçilmez bir parçası olduğunu gösterdiğine dikkati çeken Erdoğan, ne yazık ki günümüz dünyasında, yerel değerlerin giderek aşındığını, insanların tek bir küresel kültürü benimsemeye zorlandığını kaydetti.
"Anadolu, en değerli mesajınız, anlattığınız en özel hikayeniz olsun"
Emine Erdoğan, modern iletişim teknolojilerinin tüketim merkezli, haz ve hız odaklı bir yaşamın aracı haline gelirken dünyayı kültürel bir kuraklığa sürüklediğini vurgulayarak, "Buradan, kendi alanlarında uzman sanatçılarımıza, şeflerimize, tasarımcılarımıza, kamuoyu önüne çıkmış tanınmış isimlerimize seslenmek istiyorum. Hepiniz bir mesajın taşıyıcısı, bir temsiliyet merkezi, adeta modern birer hikaye anlatıcılarısınız. Tükenmez içeriği ve başka yerde bulunmaz zenginliğiyle Anadolu, en değerli mesajınız, anlattığınız en özel hikayeniz olsun. Her birinizin, 'Anadoludakiler' projesinin dijital kültür elçileri haline gelmesini, birikim ve becerilerinizle yerel girişimlere yol göstermenizi temenni ediyorum." diye konuştu.
Projenin hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, bu kapsamda atılacak her adımın toprakların derin anlam kuyularından modern dünyanın kültürel vahasına ferahlatıcı suyu taşıyacağına inandığını sözlerine ekledi.
Notlar
Emine Erdoğan, program öncesinde, beraberindekilerle el dokuması kumaşlar, halılar, takılar, doğal kokular, aksesuarlar ve gıdaların sergilendiği "Anadoludakiler" sergisini gezdi, Kalkınma Ajansları Genel Müdürü Ahmet Şimşek ile stant yetkililerinden ürünler hakkında bilgi aldı.
Erdoğan ayrıca, sergi gezisi sırasında davetliler, stant görevlileri ve basın mensuplarıyla fotoğraf çektirdi.
Sanatçı Özhan Eren'in türkü dinletisi ile "Anadoludakiler" grubunun dans gösterisiyle başlayan programda, projenin tanıtım videosu izletildi.
Tanıtım programında konuşan Kalkınma Ajansları Genel Müdürü Şimşek, projenin içeriği hakkında bilgi verdi.
Şimşek, projede 3 temel amaçlarının bulunduğunu ifade etti.
Emine Erdoğan, bakır ürünlerin yer aldığı stantta, bakır kaseye vurarak, işleme yaptı.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır da programda konuştu.
Emine Erdoğan, Anadolu'yla ilgili kısa film gösterilen programdaki konuşmasının ardından katılımcılarla aile fotoğrafı çektirdi.
Bakan Kacır, Emine Erdoğan'a Kütahya çinisinden yapılan tabloyu takdim etti.
Moderatörlüğünü Danilo Zanna'nın yaptığı, şef, seyyah ve araştırmacı Ömür Akkor, Talip Murat Kolbaşı ve tasarımcı Dilek Hanif'in konuşmacı olduğu panelin de yer aldığı programda, sanatçı Fırat Neziroğlu atölye çalışması yaptı.
"Anadoludakiler" projesiyle, toprakların tarımsal bereketinin, mutfak kültürünün kilerleri dolduran birikiminin, zanaatkarların becerilerinin çeşitliliğinin ve zenginliğinin hikayelerle görünür kılınıp, girişimciler ve kooperatifler için yenilikçi girişim fırsatlarını ortaya çıkarmanın yanı sıra yerel ve bölgesel kalkınmanın desteklenmesi hedefleniyor.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca, "Anadolu'daki Bereket, Birikim ve Beceri" mottosuyla hayata geçirilen proje, Kalkınma Ajansları ve Bölge Kalkınma İdareleri aracılığıyla yürütülecek.