Bitkilerle tedavi, geçmişte tıbbi uygulamalarla iç içeydi. Birçok hastanede, ilaç yapımında kullanılan bitkilerin yetiştirildiği bahçeler bulunuyor; bu bahçelerde yapılan araştırmalar sayesinde yeni ilaçlar keşfedilerek kullanılıyordu. Bitkilerin tedavilerde kullanılması işi insanlığın tarihi kadar eskiye gider. Mısır, Mezopotamya, Çin ve Hindistan'dan gelen bilgiler, bu geleneğin icadından önce dahi var olduğunu gösterir.
Batıda ilk bitki kitabı, Yunanlılar tarafından hazırlandı. M.Ö. 3'üncü yüzyılda Karystoslu Diokles tarafından yazıldı; onu M.Ö. 1'inci yüzyılda Krateuas takip etti. Çevirileri günümüze kadar ulaşan De Materia Medica'yı M.S. 65 yılında kaleme alan Dioskourides, Yunanlılar ve Romalılarda bilinen tek bitkisel tedavi uzmanıdır.
Müslüman coğrafyası genişledikçe, tüccar ve gezginler daha önce hiç görmedikleri egzotik bitkileri ağaçları ve tohumları keşfetmeye başladılar. Bu şekilde birçok bitki toplayıp beraberlerinde getiren Müslümanlar, bu bitkilerin kullanımı ile ilgili bilgileri edinmeyi de ihmal etmediler; en zorlu coğrafyalar da dâhil olmak üzere dünyanın dört bir yanını tarayarak Asya'nın Steplerine, Pirenelere kadar gittiler.
Kâğıdın keşfedilmesi ve yaygınlaşması sayesinde artık gezilerinde gördükleri her şeyi oracıkta yazıya geçirebiliyorlardı. Bu bilgi ve malzeme zenginliğinin bilimsel tıp bilgisiyle birleşmesi sayesinde birçok geleneksel ve bitkisel ilaç geliştirilebildi. Fotoğraf: 15'inci yüzyıla ait Arapça botanik el yazmasından yapraklı bitki tasviri.
Bütün bu gelişmeler, muazzam bir bilgi birikiminin oluştuğu ve ansiklopedileri dolduracak bu bilginin artık taşmaya başladığı anlamına geliyordu. 1002 yılında ölen İbn Semecun'un kaleme aldığı Şifalı Bitkiler, İlaç Bitkileri ve Bunlardan Elde Edilen İlaçlar Koleksiyonu adlı kitap, seleflerinin yaptığı çalışmalara dayalı olarak bitkileri ve bunların tıbbi özelliklerini sınıflandırıyordu. İbn-i Sina da Kanun adlı eserinde bitkisel ilaçların 142 özelliğini sıralamıştı.
Botanik alanındaki çalışmalar ve bitkilerin tıbbi amaçlı kullanımı el ele yürütülüyordu. Bir yandan modern botanik biliminin babası olarak adlandırılan Ebu Hanife Dîneverî gibi bilim insanları Bitkiler Üzerine adlı eserine benzer kapsamlı bitki listeleri hazırlarken, diğer yandan 10'uncu yüzyıl tabiplerinden Râzî, gut hastalığının tedavisinde ilaç olarak safran kullanıyordu.
Botanik bir bilim dalı haline gelirken, kimyanın fevkalade bir hızla ilerlemesi bitkisel ilaçların hızla gelişmesine imkân sağladı. 10'uncu yüzyılda su kaldırma makinelerinin ve yeni sulama tekniklerinin geliştirilmesiyle deney bahçeleri boy göstermeye, tedavi amaçlı bitkiler özel olarak yetiştirilmeye başlandı. Fotoğraf: Malagalı İbnü'l Baytâr'ın 13'üncü yüzyıla ait bir risalesinden farklı botanik türler. Bu eserde farklı bitkilerin fizyolojileri, ideal yetiştirme ortamları ve bakımları hakkında açıklamalar yer alır. Kafi el yazmasından.
Endülüs, bitkisel tedavi alanındaki gelişmeler için adeta bir sıçrama tahtası oldu. 11'inci yüzyılda Toledo'da ve daha sonra Sevilla'de, Avrupa'nın ilk kraliyet botanik bahçeleri boy göstermeye başladı. Başlangıçta eğlence amaçlı olarak kurulan bu bahçeler, Yakın ve Orta Doğudan getirilen bitkilerin iklime alıştırılmasında deneme sahası olarak da kullanılmaya başlandı.
Malagalı İbnü'l Baytâr, Bitkisel İlaç ve Gıdalar Sözlüğü ismini verdiği, botanik becerilerini gösteren devasa ilaç ansiklopedisinde, üç bin kadar farklı bitkiye ve bunların tıbbi özelliklerine yer vermiştir. Fotoğraf: Malagalı İbnü'l Baytâr'ın 13'üncü yüzyıla ait bir risalesinden farklı botanik türler. Bu eserde farklı bitkilerin fizyolojileri, ideal yetiştirme ortamları ve bakımları hakkında açıklamalar yer alır. Filaha el yazmasından. 1001 İcat, Dünyamızda İslam Mirası, Sabah Yayınları.
KUR'AN'DA ADI GEÇEN MUCİZEVİ BESİNLER Kuran-ı Kerim'de adı geçen ve insan vücuduna faydalarıyla bilinen besinleri sizler için derledik. İşte o besinler ve faydaları...
HURMA Pankreasta ensülin salgılanmasını düzenli sağlayarak şeker dengesini korur. Doğumun kolay olmasını sağlar. (Kuran'daki Meryem Suresi)
Loğusalıkta süt hormonlarını harekete geçirerek anne sütünün artışını sağlar. (Meryem Suresi) Peygamber Efendimiz, Kadınlarınıza loğusa döneminde hurma yediriniz. Kim loğusalığında hurma yerse onun çocuğu akıllı ve ağır başlı olur diyor.
Çünkü hurma Hz. Meryem'in loğusalığındaki yiyeceği idi. Şayet hurmadan daha iyi bir yiyecek olsaydı; Allah diğer meyveleri Meryem'e ikram ederdi.
Dekstroz ve früktoz oranı yüzde 75 ile 87 arasında değişir. Glikoz yoktur. İçinde A, C, B1, B2, B3, B6, B9 (folik asit), B12, K, vitaminleri, betakaroten, ayrıca oligo element var.
A vitamini bilindiği üzere çok etkili bir anti oksidandır. Dolayısıyla halk arasında tavukkarası olarak da bilinen gece körlüğünü önler. Aynı zamanda ağız ve akciğer hastalıklarında oldukça etkilidir.
Betakaroten (pro vitamin A), doğada natürel olarak bulunan A vitamininin ilk formatıdır. Bu vitamin, vücudumuzdaki DNA, hücre zarı ve protein yapısını destekler. Dolayısıyla kalp ve damar hastalıklarının oluşumunu engeller. Sperm oluşumunu destekler.
Zeaksantin maddesi de yaşlılığa bağlı kas erimesini önler. Vücuttaki kas kaybını engeller. İdrar söktürücüdür. Dolayısıyla ödem oluşumunu önler. Taze hurmanın içinde bulunan pitosin maddesi, adet sancılarına çok iyi gelir.
Liften çok zengin olduğu için bağırsakların çalışmasını düzenler; böylece kabızlığın (konstipasyon) birebir ilacıdır. Aynı zamanda yüksek lif sayesinde kötü kolesterol olan LDL'nin düşmesine neden olur. Ayrıca bağırsak kanserine yol açabilecek biyokimyasal maddelerin azalmasını sağlar.
İçinde bulunan flavonoid, polifenol anti oksidamı olarak bilinen tanin maddesini içerir. Tanin iltihabı, vücuttaki kanamaları önleyen bir maddedir.
Ayrıca içinde oligo element (az bulunan elementler) vardır: Sodyum, potasyum (Muzdan 2.5 kat daha fazladır), kalsiyum, demir, bakır, manganez, çinko, magnezyum, kükürt, klor, fosfor, florin (Diğer meyvelerden 4 kat daha fazladır. Diş eti ve diş sağlığı açısından önemlidir.)
Demir: Hurmanın içinde 0.9 mg/100 gram vardır. Kırmızı kan hücrelerinin içindeki kanın rengini veren hemoglobinin oluşumunda en etkili bir mineraldir. Günde 15 adet orta boy hurma, bir insanın günlük demir ihtiyacını karşılar.
Potasyum: Kalp atış hızı ve tansiyonun düzenlenmesi için önemlidir. Kalsiyum ve fosfor: Kemiklerin erimesini önler. Bakır: Kırmızı kan hücrelerinin oluşumunu destekler.
Birçok özelliğinin yanı sıra acıkmayı geciktirdiği için zayıflamaya çok yardımcı bir meyvedir. Özellikle çok acıkma ve çok tatlı ihtiyacı duyulunca 10 adet beyaz veya sarı leblebi 2 hurmayla beraber yenilip üstüne 1 bardak su içilirse 2-3 saat boyunca açlık hissedilmez.
BAL Früktoz ve glikoz gibi doğal şekerler içerir. Bunun yanı sıra magnezyum, potasyum, kalsiyum, bakır, iyot, çinko, sodyum klorür, kükürt, demir ve fosfor gibi mineralleri de içerir. Ayrıca B1, B2, B3, B5, B6 ve C vitaminleri vardır. Sindirimi çok kolay olduğu için bağırsakların ve böbreklerin daha iyi çalışmasına yardımcı olur.
Hızlı bir enerji kaynağıdır. Ilık su ile karıştırılıp içildiğinde 7 dakikada kana karışır. Bu da beynin çalışmasını hızlandırır. Kan yapımına destek olur. Anti mikrobik bir ajandır.
Belirli bakterilerin, maya ve küfün büyümesine engel olur. Vücut direncini ve savunma mekanizmasını artırır. Antioksidandır.
Yaraların üzerine sürüldüğünde deriyi oluşturan epitelyum dokusunun gelişimini hızlandırır. Dokuda hidrojen peroksit (oksijenli su) oluşturarak mikropların üremesini önler. Dolayısıyla böcek sokmaları, deri kesiklerinde, ekzamada ve yanıklarda etkilidir. Çünkü anti enflamatuvar (iltihap önleyici) etkisi vardır.
Yeni kılcal damarların oluşumunu artırır. Bal biraz tarçın ve su ile karıştırılıp ağrı olan yere sürülünce ağrının azaldığı görülür. Ayrıca bu karışım biraz zeytinyağı ile karıştırılıp uygulanırsa saç dökülmelerini de (15 dakika saçlı deride bırakılıp yıkanırsa) engeller.
1 kaşık bal ile yarım çay kaşığı toz tarçın karıştırılarak günde 3 defa yenilirse öksürük ve balgam atımını artırarak gribal enfeksiyonları bertaraf eder.
Ayrıca 2 kaşık bal, 4 kaşık limon suyu ve az bir tuz karıştırılıp gargara yapılırsa boğaz enfeksiyonunu azaltır.
2 kaşık bal ile 3 tatlı kaşığı toz tarçın demlenmiş çay içinde eritilerek içildiğinde kolesterol seviyesini azaltır. Anti aging (yaşlanmayı geciktiren) bir besindir.
ZEYTİN VE ZEYTİNYAĞI Zeytinyağı, kalp damarlarını korur ve besler. Meme kanserinin oluşumunu engeller. Kötü kolesterolü düşürür ve damarların daralmasını önler. Antioksidandır. Damar sertleşmesini engelleyen polifenol içerir; özellikle ilk sızma zeytinyağında vardır. Mide kanserine yakalanma oranını düşürür. Anne sütünü artırır.
Adek vitamini içermektedir. Oleik asit içerir. Bu, tekli doymamış yağ asididir. Bunun kanseri önlediği, artık bilimsel çalışmalarla ispatlanmıştır. Mide ülser oluşumunu engeller.
SİRKE Sindirimi ve metabolizmayı hızlandırır. Bu sayede zayıflamada oldukça yardımcı bir yer alır. Besinlerin mide asidi tarafından parçalanmasını hızlandırarak ince bağırsaklara geçişini hızlandırır. Dolayısıyla ince bağırsağı temizler. n Ağızda gargara yapılırsa mikropları öldürerek enfeksiyonların gelişmesini önler.
Günde 2 defa 2 ay boyunca baştaki saçlı deriye sürüldüğünde, para şeklinde açılmış (mantar enfeksiyonu olmayan) saç dökülmelerinde çok etkilidir. Uykusuzluk için 1 çay kaşığı elma sirkesi ile 2 çay kaşığı bal 1 bardak ılık suda eritilip içilirse (akşam yemeğinden 1.5 saat sonra) uyumaya yardımcı olur
Zayıflama için günde 3 defa yemeklerden sonra (aç karnına asla) 1 tatlı kaşığı içilmesi önerilir. Ensülin salgısını ve kan şekerini düzenler.