MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay, 15 Temmuz 2016 akşamı her ihtimali düşünerek, her türlü tedbiri alarak, ailesiyle de vedalaşarak partisinin genel merkezine gittiğini ifade ederek, "Sayın Genel Başkanımız, darbecilerin ilk önce Meclisi ele geçirmeye çalışacaklarını belirterek, 'Derhal Meclise gidiniz, Meclise sahip çıkınız.' talimatını verdi." dedi.
Akçay, 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminin üçüncü yılında AA'ya değerlendirmelerde bulundu.
15 Temmuz 2016'nın Cuma gününe denk geldiğini, Meclisin çalışmadığını ancak kendisinin Ankara'da bulunduğunu dile getiren Akçay, saat 16.00-17.00 civarında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi ziyaret ettikten sonra Balgat'ta bir yerde oturduğunu söyledi.
Saat 21.30'dan sonra Ankara semalarında jetlerin alçak uçuşa başladığını, bunun önce ilginç gelmediğini ancak sonra uzaklaşmadan tekrar dönüş yapmalarının dikkatini çektiğini kaydeden Akçay, birkaç telefon görüşmesinden sonra evine gittiğini, televizyonda İstanbul'da boğaz köprüsünün tutulduğunu görünce bunun bir hareketlilik olduğunun ortaya çıkmaya başladığını ifade etti.
Akçay, "Saat 22.00-22.30 civarı, artık bunun bir darbe girişimi ve büyük ihtimalle de FETÖ faaliyeti olduğunu anlamaya başladık. O saatlerde Genel Başkanımızın, bunun bir darbe girişimi olduğunu ve buna karşı çıktığımızı, hükümet ve devletin yanında olduğumuzu açıklaması bütün medyada yayımlandı." dedi.
Evde gerekli her türlü tedbiri aldığını, ailesiyle görüşerek hazırlıklarını yaptığını belirten Akçay, şunları söyledi:
"Her türlü ihtimali dikkate alan bir hazırlık yaptım çünkü bu ülkenin varlığına, devletine, hükümete yapılacak darbe girişimi, öncelikle ülkeyi yöneten devlet yöneticilerine, siyasi aktörlere yönelir. Böyle bir girişimde başta Genel Başkanımız olmak üzere MHP'ye yönelik bir hareketlenme olabileceği kuvvetle muhtemeldi.
15 Temmuz akşamı her ihtimali düşünerek, her türlü tedbiri alarak, ailemizle de vedalaşarak genel merkeze gittik. Sayın Genel Başkanımı ziyaret ettim. Genel Başkanımız da zaten büyük bir dikkatle hadiseleri takip ederken bir taraftan arkadaşlarımıza ve parti görevlilerine talimatları veriyordu. Bu darbe girişiminde TBMM'nin de hedef olacağının açık olduğunu, darbecilerin ilk önce Meclisi ele geçirmeye çalışacaklarını, bu nedenle milletvekilleri olarak Meclise sahip çıkılması gerektiğini söyledi.
Sayın Genel Başkanımız, darbecilerin ilk önce Meclisi ele geçirmeye çalışacaklarını belirterek, 'Derhal Meclise gidiniz, Meclise sahip çıkınız' talimatını verdi."
Akçay, Ankara dışındaki milletvekillerinin gelmelerinin sıkıntılı olabileceğini düşünerek sadece başkentteki milletvekillerinin derhal Meclise intikal etmeleri için duyuru yaptıklarını söyledi.
Saat 24.00'e doğru TBMM'ye geldiğini ifade eden Akçay, şunları dile getirdi:
"Bütün kapılar tutulmuştu. Darbecilerin girişi olmasın diye Meclis Başkanlığı tarafından kapılara otobüs, bariyer konulmuştu. Arabamı dışarıda, Meclisin dışında bıraktım. O gün Genelkurmay ve Meclis arasındaki meydanda çok büyük bir halk kitlesi de birikmişti. Helikopterler uçuyordu, silah sesleri geliyordu. Bir taraftan Ankara'da ne olup bittiğini anlamaya çalışırken Türkiye'nin her tarafından vatandaşlarımız, yakınlarımız bilgi almak için bizleri arıyordu."
"Orada bir kararlılık oluştu"
Meclis Başkanı İsmail Kahraman'ın Meclisi açma hazırlığı yaptığını anlatan Akçay, milletvekillerinin de Genel Kurula gelmeye başladıklarını söyledi.
Olağanüstü toplantı için stenograf olmadığını, Başkanlık Divanı teşekkülü için katip üyelerin bulunmadığına dikkati çeken Akçay, "Artık orada pratik çözümlere başvurmamız gerekiyordu. Biz grup başkanvekilleri olarak divanı teşkil ettirdik. Birbirimize iyi dileklerde bulunduk. Orada bir kararlılık oluştu. Büyük bir sorumluluğun gereği olarak, TBMM'ye işgalcileri kesinlikle sokmamak, darbecilere karşı bütün dünyaya, ülkemize ve vatandaşlarımıza gerekli mesajları vermek için notlarımızı aldık, çalışmalarımızı yaptık." diye konuştu.
Bu arada milletvekillerinin cep telefonlarıyla basına ulaştıklarını dile getiren Akçay, olağanüstü oturumdaki konuşmasını tamamlar tamamlamaz bombaların yağmaya başladığını, o gün Meclise toplamda 7 bomba atıldığını ve binlerce mermi sıkıldığını ifade etti.
Akçay, "O akşam Genel Kurulda, Meclisin 'Gazi' ünvanına yaraşan, milletin iradesini ayakta tutacak ve darbecilere karşı sesimizi yükseltecek bir duruş ve direnç sergilemeye başladık. Meclisin, bilhassa Çankaya ve Ayrancı kapısından darbecilerin içeriye girme teşebbüsü oldu. Helikopterlerle Meclise inip Genel Kurul salonunu basmayı düşündüler. Helikopterlerden ateş açıldı çünkü artık bizim mesajlarımız tüm Türkiye'ye, dünyaya duyurulmaya başlanmıştı. Onun hırçınlığı ve çılgınlığıyla zaten o bombalamayı yaptıklarını düşünüyoruz." diye konuştu.
"Çıkaracağımız en büyük derslerden biri..."
"Maalesef o gün çok kötü bir gündü. Türkiye, çok büyük bir uçurumun kenarından döndü." diyen Akçay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu, özünde Türkiye'yi işgal girişimiydi, geçmişteki darbe ve darbe teşebbüslerine hiç benzemeyen tarzda. Ülkemizi işgal edip, bölünüp parçalamak amacına matuf, başka ülkelerin adeta ajan örgütü olan bu FETÖ örgütünün yürüttüğü ve yönlendirildiği bir darbe girişimiydi."
Bugüne kadar gelen süreçlerin, terör örgütü FETÖ ile mücadelelerin tarihi bütünlük içinde, devlet, millet şuuruyla çok iyi değerlendirilmesi ve asla unutulmaması gerektiğini dile getiren Erkan Akçay, "Gerek toplum gerekse devlet hayatını, birtakım informal, illegal örgütlerin bir kanser gibi sarmalarına kesinlikle mani olmamız gerekir. Bu girişimden çıkaracağımız en büyük derslerden birisi budur. Bu mücadele kesintisiz devam etmelidir, devam ediyor, aksayan yönleri olmakla birlikte." değerlendirmesinde bulundu.
"En küçük görev dahi verilmemeli"
Genç nesilleri, bütün insanları, FETÖ'nün yapısı, ideolojisi ve amaçları doğrultusunda bilinçlendirme çalışmaları yapılması gerektiğinin altını çizen Akçay, şunları kaydetti:
"2016 yılından çok çok evvel FETÖ elebaşının kendi adamlarına verdiği bir mesaj vardı. 'Toplumun bütün hücrelerine sızacaksınız.' talimatı veriyordu. O günlerde bu, yeterli yankıyı maalesef bulamadı. Burada devleti yönetenlerin ciddi ihmalleri olduğu kanaatindeyim. Bu, bir şuursuzluk halidir. Acaba Türkiye'de devlet sorumluluğu taşıyanlar bile bile ladesi mi edildiler, bu kadar öngörüsüz mü oldular? Bunun üzerine de çok iyi düşünmek lazım. Devlet ve kamu hizmeti üstlenen devlet adamlarının, siyasetçilerin, memurların, bürokratların, eğitimcilerin bu konuda çok şuurlu olmaları gerekiyor.
Devleti, vatana ve millete sadakatla hizmet edecek, yabancı ülkelere, yabancı emellere uşaklık etmeyecek nesillerin yetiştirilmesi gerekir. Kesinlikle devletin ve kamu hayatının hiçbir alanında bu tür yapılara en küçük görev dahi verilmemesi gerektiği, artık almamız gereken başlıca derstir."
Akçay, "İnformal yapılara, devlet kademelerinde, her ne ad altında olursa olsun, ne kadar masum isim, ad taşırsa taşısın, kesinlikle tahsis yapılmaması, görev verilmemesi gerekir çünkü onlar emri Anayasa, hukuk, hiyerarşik olarak yönetici ve amirlerinden değil, mensup oldukları bu illegal yapılardan alırlar. Adı ne olursa olsun. Bu, iki iki daha dört, bu dersi iyi çıkarmamız gerekiyor." görüşünü paylaştı.