Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç, "İmamoğlu dönemi, İstanbul'da yüksek faizle büyük borçlanmaların yaşandığı bir dönem oldu. Altyapıların ihmal edildiği bir dönem oldu. Bundan dolayıdır ki İstanbul'da ikinci bir İmamoğlu döneminin yeniden yaşanmasını istemiyoruz" dedi.
Suat Kılıç, Samsun Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Adem Güney ile basın mensuplarının sorularını cevapladı. İstanbul'da ikinci bir İmamoğlu döneminin yaşanmasını istemediklerini belirten Kılıç, "Bunu sadece bizim istememiz yetmez. Bütün muhataplarımızın da aynı isteksizlik içerisinde olması icap eder. İmamoğlu dönemi, İstanbul'da yüksek faizle büyük borçlanmaların yaşandığı bir dönem oldu. Altyapıların ihmal edildiği bir dönem oldu. Karla mücadelenin bile aksatıldığı bir dönem oldu ve İmamoğlu dönemi İstanbul'da tarihe, kültüre, manevi değerlere yerel yönetim katkılarının esirgendiği bir dönem oldu. Bundan dolayıdır ki İstanbul'da ikinci bir İmamoğlu döneminin yeniden yaşanmasını istemiyoruz" dedi.
'BUGÜN, YENİDEN BİR GÖRÜŞME OLABİLİR'
AK Parti ile İstanbul özelinde görüşmelerin olabileceğini, bunun son kararının da Genel Başkan Fatih Erbakan'ın vereceğini belirten Kılıç, "Yeniden Refah Partisi olarak adaylarımızı açıkladığımız hiçbir yerde seçim yarışından çekilmeyeceğimizi en başından ifade ettik. Bu konu net. Sonrasında genel başkanımız da ifade etmiş oldular; Ankara, İstanbul, İzmir özelinde belki gelecek talep ve tekliflere göre 'bir ittifak düşüncesi içerisinde olabiliriz' şeklindeki görüşümüzü ifade ettiler. Bu anlamda AK Parti heyetleriyle birtakım görüşmeler yapıldı. CHP ile zaten bir ittifakın içerisinde olamayacağımızı, yerel seçimlerde CHP ile bir seçim birlikteliği kurmayacağımızı, kuramayacağımızı peşinen ifade etmiştik. 'Kimse kendisini bu konuda yormasın' demiştik. AK Parti heyetleri görüşmelere geldiler. Bu görüşmeler heyetler arasında icra edildi ve sonrasında da heyetler arası görüşmeler kesildi. Bugün yeniden bir görüşme olabilir. Ama gelen AK Parti heyeti, bu dakikadan sonra ne teklif edecek bunu bilmiyoruz. Çünkü AK Parti, büyükşehir, iller, ilçeler bütün adaylarını ilan etti. AK Parti, bütün adaylarını ilan ettikten sonra bize bir iş birliği teklifini hangi temelde hangi esaslar üzerinde önerebilir. Doğrusu çok öyle bir argüman, enstrüman ellerinde kalmadı. Deyim yerindeyse AK Parti, büyükşehir, il ve ilçe bütün adaylarını açıkladıktan sonra ittifak görüşmelerine hız verme arzusu içerisinde ama bu dakikadan sonra 3 ilde böyle bir ittifak olabilmesini çok mümkün görmediğimi ifade ediyorum. Belki sadece İstanbul özelinde. Onun da koşulları sadece bu dakikadan sonra sadece Genel Başkanımız Sayın Fatih Erbakan’ın uygun göreceği çerçevede olabilir. Dolayısıyla genel başkanımız herhangi bir çerçevede İstanbul temelinde bir birlikteliğe uygun gözüyle bakarsa, bu kararın arkasında dururuz. Ama bugün itibarıyla gelecek olan AK Parti heyetinin önerisi ne olacaktır bilemiyorum. Çünkü tüm illeri ve büyükşehirleri açıkladılar. İstanbul'un ilçelerini de açıkladılar" diye konuştu.
'BURADA VİCDAN YOK, MERHAMET YOK'
Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) ile ilgili de açıklamada bulunan Kılıç, "EYT sorunu çözülürken yeni probleme kapı aralandı. Kademeli bir geçiş yapılması lazımdı. Maalesef aceleye getirdiler. Birçok işlerinde olduğu gibi ince eleyip sık dokumadan hareket ettiler. Birkaç milyon insanımızın problemi çözülürken, birkaç milyon insanımız emeklilik sistemi ile problemli hale getirdi. 09.09.1999 tarihinden sonra sigorta girişi olanlar, 1 güne 17 yıllık hak kaybına maruz kaldılar. Bu adalet değil. 1 güne 10 yılda değil. Bir güne 17 yıllık hak kaybına maruz kaldılar. Bunun adalet neresinde? Dün sigortalılık girişini yapmış olanlar, 43 yaşında emekli oluyor. Bugün sigorta girişini yapmış olanlar, 60 yaşında emekli oluyor. Burada adalet yok. Burada hakkaniyet yok. Burada vicdan yok. Burada merhamet yok. Bunun ivedi giderilmesi lazım. Giderilebilmesinin yegane yolu da kademeli emeklilik sistemine geçmiş yapılmasıdır. Bu haksızlığın bu adaletsizliğin ortadan kaldırılması lazım" dedi.
KAYMAKAM İLE İMAM ARASINDA 'HUTBE' TARTIŞMASI
Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde kaymakam ile imam arasında hutbe nedeniyle çıkan tartışmaya değinen Kılıç, şunları söyledi:
"Ankara'dan Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan gönderilen bir hutbeyi atlayarak okumak hiçbir imamın hakkı da değildir, haddi de değildir. Hele ki terörle mücadeleyi rutinleştirmiş bizim gibi terör örgütlerinin hedefi haline gelmiş bir ülkede cuma namazı hutbesinde atlanan kısmın şehitlerimize rahmet dilenen bir paragraf olmasının kabul edilebilir bir tarafı yoktur. Kaymakam olarak bir kamu görevlisinin yapabilecekleri vardır, yapması gereken mutlaka idari soruşturma açmaktır. İçişleri Bakanımız Sayın Ali Yerlikaya, soruşturmanın açıldığını valilik bünyesinde müfettişlerin konuyu tahkikatla görevlendirildiğini ifade etmiştir. Kaymakamın yapması gereken de budur. Herhangi bir mülki amir aşağıdaki bir memuru haksızlığı, hadsizliği ya da suç işlemiş olması halinde fiziksel bir temasta bulunmamalıdır. Eğer fiziksel temas iddiası doğru ise tepki yerinde olmamıştır. Ama doğru mudur, değil midir buna bakılması lazım. İşin içine farklı memur sendikalarının da girdiğini görüyoruz. Dolayısıyla bir sendikal kavganın ortasında da kalmak istemeyiz. Ama Ankara'dan gönderilen hutbeyi harfi ile okuyan ve şehitlerimize rahmet dileğinde tereddütsüz bulunan din adamlarının, imamların arkasında namaza durmak isteriz. Bu konuda Türkiye'yi kimse birbirine düşürmeyi denememelidir. Bu hadiseden hareketle bir ayrılık senaryosu fitili ateşlenmemelidir. Bu konuda Yeniden Refah Partisi olarak duruşumuz budur."
'İDDİALARIN ÜZERİNE GİTMELERİ LAZIMDIR'
İsveç'in bugünkü haliyle NATO üyesi olmasına ret oyu vereceklerini belirten Kılıç, "İsveç'in NATO üyeliği TBMM Dışişleri Komisyonu'nda görüşüldü ve üyelik meselesinin genel kurul gündemine gönderilmesine karar verildi. Yeniden Refah Partisi olarak Dışişleri Komisyonu'nda milletvekilimiz bulunmadığından dolayı tepkimizi orada ifade edemedik. Ama tepkimiz nettir. İsveç'in bugünkü haliyle NATO üyesi olmasına ret oyu kullanacağız" diye konuştu.
Merkez Bankası ile ilgili de Kılıç, "Merkez Bankası başkanı ve yönetiminin imajının, algısının oraya duyulan güvenin göz göre göre yitirilmesine razı değiliz. Ne yapacaklarsa yapsınlar. Hafize Gaye Erkan'ı tanımayız. Merkez Bankası başkanı olduktan sonra tanıdık. Dolayısıyla atamasını yapanların Merkez Bankası başkanına da sahip çıkmaları lazımdır. İddiaların üzerine gitmeleri lazımdır. İddialar doğruysa vahimdir, gereği yapılmalı, değilse sahip çıkılmaması vahimdir. Bunu da gereği yapılmalıdır. Bir kurumun yıpratılması, Türkiye ekonomisinin güven kaybetmesi anlamına geliyor. Bu güven kaybının bedelini vergi, resim, harç olarak, zam olarak hepimiz cebimizden finanse ediyoruz. Yeter artık. Kim sahip çıkacaksa çıkmalı, araştırılacak bir şey varsa araştırılmalı ve bu konu bir açıklığa kavuşturulmalıdır. Doğruya doğru, yanlışa yanlış dediğimiz yer burasıdır" dedi.