22 Kasım 2024
weather
14°
Twitter
Facebook
Instagram
Türkgün Gündem Çarpıcı çıkış: Türkiye İdlib'de üzerine düşeni yaptı

Çarpıcı çıkış: Türkiye İdlib'de üzerine düşeni yaptı

RUSEN Başkanı Prof. Dr. Salih Yılmaz, Türkiye'nin İdlib konusunda Soçi Mutabakatı'na uygun olarak üzerine düşeni yaptığını belirtti. Prof. Yılmaz, "Türkiye İdlib'deki grupları silahtan arındırılmış bölgenin dışarısına çıkardı. Fakat bu süreçte Suriye rejimi tüm İdlib çevresine askeri yığınak yaparak bir bakıma bölgeyi ablukaya aldı..." dedi.

6 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
Çarpıcı çıkış: Türkiye İdlib'de üzerine düşeni yaptı

Ankara Rusya Araştırmaları Enstitüsü (RUSEN) Başkanı Prof. Dr. Salih Yılmaz, Esed rejiminin Suriye'nin İdlib şehrine yönelik düzenlediği ve çok sayıda sivilin hayatını kaybettiği, on binlerce kişinin de evlerini terk ettiği saldırıları, Türkiye-Rusya ilişkilerini ve Suriye'nin geleceğini AA muhabirine değerlendirdi.

Rusya'nın İdlib konusunda ısrarcı ve çelişkili politikasının Türkiye tarafından kabul edilebilir bir durum olmadığına vurgu yapan Prof. Dr. Yılmaz, Türkiye ile Rusya arasında İdlib konusunda anlayış farkı olduğunu söyledi.

Prof. Dr. Yılmaz, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 16 Eylül 2018'de Soçi'de gerçekleştirdikleri zirvede İdlib meselesinin "Astana ruhuna uygun bir şekilde" çözüme kavuşturulması konusunda mutabık kalındığını hatırlatarak, "Türkiye bu anlaşmanın taahhüt ettiği kısmını yerine getirdi. İdlib'deki grupları silahtan arındırılmış bölgenin dışarısına çıkardı. Fakat bu süreçte Suriye rejimi anlaşmaya uygun davranmayarak tüm İdlib çevresine askeri yığınak yaparak bir bakıma bölgeyi ablukaya aldı. Rusya'nın Suriye rejimini tolere etmesi de gerginliği tırmandırıyor." diye konuştu.

Türkiye'nin Rusya'ya verdiği sözü tuttuğunu, Rusya'nın ise Suriye rejiminin bölgeyi silahlandırıp abluka altına almasını engelleyemediğini kaydedenProf. Dr. Yılmaz, "Bu açıdan bakıldığında İdlib'deki muhalif grupların güvenlik sorununu derinleştirecek şekilde Suriye rejiminin İdlib çevresindeki her yere askeri alanlarla donatıp silah yerleştirmesi mutabakata uymayan en önemli sorundur ve Türkiye tarafından kabul edilemez bir durumdur." ifadelerini kullandı.

"İdlib'de ateşkes bozulursa yeni ateşkes olmaz"
Prof. Dr. Yılmaz, Suriye rejiminin ele geçirdiği 24 köyün muhaliflere verilmesi koşuluyla ateşkes imzaladığını, herhangi bir saldırı durumunda yeni bir ateşkes sağlanmasının mümkün olamayacağını öne sürdü.

Türkiye ile Rusya arasında sadece İdlib mutabakatı olmadığını, daha önce başta Halep olmak üzere Dera, Hama, Humus gibi bölgelerde savaşan muhaliflerin anlaşmayla İdlib'e taşındığını hatırlatan Prof. Dr. Yılmaz, şöyle devam etti:

"Şimdi diğer bölgelerden taşınan grupların tamamıyla bir askeri operasyonla yok edilmesini istemek karşılıklı güvene zarar vermektedir. Rusya ve İran desteği ile Suriye rejiminin yaptığı son bir aylık operasyonlarda İdlib mutabakatına aykırı biçimde 24 köy rejim tarafından alınmıştır.

12 Haziran'da Türkiye ve Rusya'nın ara buluculuğunda İdlib'de muhalifler ve hükümet güçleri arasında imzalanan ateşkes ile rejimin ele geçirdiği 24 köyün tekrar muhaliflere teslimi söz konusudur. Çünkü diğer türlü bu ateşkesi muhalifler kabul etmeyecekti. Ayrıca muhaliflerin kendilerini güvende hissetmemeleri sebebiyle bu imzalanan ateşkesin son şans olduğunu da belirtmeliyiz. Eğer bu ateşkes Suriye rejiminin kendisini toparlaması, zaman kazanması için yapılıyorsa ve 1-2 hafta içerisinde yeniden bir hava saldırısı ile karşılaşırlarsa bu sefer yeniden bir ateşkes olmayacağını da söylemeliyiz."

"Rusya'nın, PKK/PYD bölgesine operasyon düzenlememesi düşündürücü"
Rusya'nın tüm enerjisini İdlib'e harcaması ve ABD kontrolündeki İsrail sınırı ve PKK/PYD bölgesine hiç operasyon düzenlememesinin son derece düşündürücü olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Yılmaz, şu değerlendirmelerde bulundu: "Rusya, İdlib'deki operasyonlarda muhalifleri gerekçe gösterirken Suriye'nin kuzeyine de operasyon yapmayı düşünmeli. Rusya kendi açısından belki de gelecek 20-30 yılı hesaplayarak İdlib'deki muhaliflerin bu haliyle Tartus ve Hmeymim üssü için tehdit oluşturacağını düşünüyor olabilir. Hatta Türkiye'nin Suriye'de bulunmasının gayri resmi olduğunu birkaç kez söylemiş ve kendilerinin bölgede Esed tarafından davet edilen tek güç olduğunu dile getirmişlerdi. Fakat Türkiye de İdlib'de bulunma gerekçesini Suriye halkının daveti ile olduğunu dile getirerek aslında neden Suriye'de bulunduğunu açıkça deklare etti.

Bu anlamda Suriye'de halkın kimi istediğine dair bir referandum yapılırsa eminim farklı sonuçlar çıkacaktır. Ayrıca hem Suriye rejimi hem de Rusya sık sık hem İdlib hem de Afrin konusunda Türkiye'den buraları belli bir süre içinde merkezi hükümete teslim etmesini istemektedir. Fakat aynı durumu günümüzde Suriye'nin kuzeyinde onlarca üs açan ABD için neden söylemez diye düşünülmüyor değil. İdlib'e Suriye rejimi her gün operasyon yaparken Rakka'ya veya diğer PKK/PYD kontrolündeki bölgeye operasyon yapmayı düşünmemektedir. Hatta Golan Tepeleri ile sınır olan bölgede ABD kontrolüne neden kimsenin sesinin çıkmadığı Türk toplumunda sıkça tartışılmaktadır."

Yılmaz, hem Suriye rejimine hem de Rusya ve İran'a, bölgede Türkiye'nin bulunmasından rahatsızlık duyup duymadıklarını sormak gerektiğini ifade ederek, "İdlib konusunda Rusya sadece kendi çıkarlarını düşünerek hareket etmemeli. Rusya sık sık Hmeymim üssüne muhaliflerin birçok saldırı yaptığını söylüyor. Ancak Türkiye muhalifleri kontrol ederken yapılan birçok saldırının İdlib'den yapılmadığını da biliyor." diye konuştu.

"Rusya İdlib ısrarından vazgeçmeli"
Prof. Dr. Yılmaz, geçen hafta Rusya'nın kontrolündeki Tel-Rıfat'tan yapılan saldırıda Türk askerinin şehit olması üzerine Rusya'nın bunu İdlib'e karşılık yaptığı yönündeki iddiaların doğru olmadığını aktardı.

Rusya'nın, terörist saldırı sonrasında TSK ile istihbarat paylaşımında bulunduğunu dile getiren Prof. Dr. Yılmaz, TSK'nın da bu koordinatlarla teröristleri vurduğunu öne sürerek, "9 Haziran 2019'da Tel Rıfat'ta PKK/YPG'li teröristlerin saldırısı sonucu bir askerimiz şehit olmuş, 5 askerimiz de yaralanmıştı. Tel-Rıfat bölgesi Rus güçlerin kontrolünde olduğu için doğal olarak bu saldırıdan da Rusya'nın sorumlu olduğuna dair kamuoyunda bir algı oluştu. Rusya bu saldırıyı kısa sürede telafi ederek Afrin'de PKK/YPG terör örgütünün Tel Rıfat'tan gerçekleştirdiği terör saldırısını yapan teröristlerin yerlerini tespit ederek TSK'ya bildirmiş ve aynı gün içinde örgüt üyeleri yok edilmiştir." ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Yılmaz, Türkiye-Rusya ilişkilerinde iki ülkenin birbirlerine üstünlük sağlama girişimlerinin her iki ülke için de zararlı olacağı uyarısında bulundu.

Rusya'nın İdlib konusundaki ısrarından vazgeçmesi gerektiğine de dikkati çeken Prof. Dr. Yılmaz, şöyle konuştu:

"Eğer İdlib'de Rusya'nın çıkarlarına zarar vermeyecek bir oluşum kısa sürede isteniyorsa, siyasi sürece geçiş ve anayasanın yazımı kısa sürede tamamlanmalıdır. Eğer bu süreç tamamlanırsa zaten tehdit olarak gördüğü gruplar da kendiliğinden siyasi süreç içerisinde eriyecek ve silahsızlanacaktır. Astana'da 3 ülke arasında gerçekleştirilen mutabakatla oluşturulan güvenli bölgelerden İdlib dışında diğerleri Rusya desteği ile Suriye rejiminin eline geçmiştir. O zaman güvenli bölge anlaşması sadece Suriye rejiminin tüm muhalefeti sindirmesi olarak anlaşılıyorsa yanlış anlaşılıyor demektir."

"İlişkilerini güven üzerine inşa etmek zorundalar"
Prof. Dr. Salih Yılmaz, Türkiye ve Rusya'nın çıkar ilişkilerini güven üzerine inşa etmeleri gerektiğini dile getirerek sözlerini şöyle tamamladı: "Ancak güvensizlik önemli bir problemdir. Rusya, Türkiye'nin bir NATO ülkesi olmasından dolayı şüpheyle yaklaşıyor. Türkiye de Rusya'nın tıpkı 1. Dünya savaşı öncesinde itilaf devletinin yaptıkları gibi kendisini yarı yolda bırakmasından endişe ediyor. Fakat son yıllardaki ekonomik bağımlılık iki ülkeyi birbirine muhtaç hale getirdi. Eğer Rusya Türkiye'yi başta Avrasya Ekonomik Topluluğu olmak üzere Şanghay İşbirliği Örgütü gibi örgütlere entegre ederse bu ilişki daha sağlam temele dayanabilir. Kaldı ki Tacikistan'daki Asya Zirvesi Türkiye'nin Rusya, Çin ve İran ile ilişkilerini bir istikamete sokması açısından önemlidir. S-400 dolayısıyla ABD'nin uygulayacağı baskı ve yaptırımlara karşı hem Rusya hem de Çin, Türkiye'yi ekonomik olarak desteklemelidir. Eğer desteklemezler dışarıdan izlerlerse S-400 rüzgarı kısa sürede tersine dönerek Türkiye'yi yeniden ABD ile uzlaşı noktasına getirecektir."

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Trabzonspor transferi açıkladı

Trabzonspor transferi açıkladı