DEM yöneticilerinden Murad Mıhçı CHP ile ortaklık yaptıkları yerel seçim sürecini, “Kent uzlaşısı sadece bir seçim süreci modeli değil, ileriye dönük bir örgütlenme stratejisidir” diyerek açıklamıştı. İşte bu örgütlenme modelinin DEM’lilere vermiş olduğu cesaret ilk yüzünü Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir belediyelerinde gösterdi.

Van Büyükşehir Belediyesine aday gösterilen bir PKK tükürüğüne mazbatasının verilmemesi üzerine sokaklar ateşe verildi. Bu olay neticesinde zafer kazandığını düşünen DEM’liler Diyarbakır’da ortaya çıktı. DEM’in Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş başkanları iki dilliliği kamusal alana yayacaklarını ve tabelalarını Kürtçe olarak değiştiren esnafta vergi indirimine gideceklerini söylediler. Devletin resmi dilinin yerine ikinci bir dil dayattılar. Hendek olaylarının başladığı Sur’da da mazbata töreninde Atatürk’e hakaret ettiler. DEM’lilerin cesaretini artıran bu olaylar Mardin Büyükşehir Belediyesiyle devam etti. Belediyenin meclis salonundan Türk bayrağını indirdiler.

DEM’in uzlaştığı CHP ise tüm bu yaşananları sessizlikle izledi. Elim bir kaza sonucu milli duygularını kaybeden, bölücü unsurlara karşı tepki gösterme refleksini yitiren CHP aynı gün Atatürk’ün huzurundaydı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Anıtkabir özel defterine “Bizlere emanet ettiğiniz partimizi birinci parti yaptık” diye not bıraktı. Ama diyemedikleri de vardı tabii… “Milli mücadele döneminde belini kırdığınız ihanetin bugün elinden tuttuk. İttifak yaptık, uzlaştık, ortaklaştık böylelikle oylarımızı artırdık” diye yazmaya eli varmadı herhâlde… Ya da “Sırf ittifak yaptığımız için bugün size edilen hakaretlere sessimizi çıkaramadık” diye içinden geçirdi belki de…

31 Mart yerel seçimlerinden önce “CHP’nin Eş Başkanı” olarak anılan Özgür Özel için, seçimlerden sonra “İşte şimdi CHP’nin Genel Başkanı oldu” yorumları yapılmıştı. Doğrudur, Grup başkanvekili olur, Grup başkanı olur, Genel başkan olur, hatta iyi biri olursa günün birinde rüyasında şirinleri bile görebilir ancak ihanetin tutsağı haline gelen CHP’yi rüyasında bile iktidar olarak göremez. Ekonomi üzerinden aldığı tepki oyları ve sandığa gitmeyen seçmen avantajını ihanete kaldıraç yaparak iktidar olunmaz.

İşte, CHP’yi esir alan bu ihanet bugün bazı belediyeler üzerinden başını tekrar kaldırdı. Milli varlığımıza ve mukaddesatımıza kem gözlerle bakıldı. Bayrağımıza, dilimize ve bölünmez bütünlüğümüze hakaret edildi. CHP bu ihaneti “ifade özgürlüğü”, “milli irade”, “demokrasi”, “sandıkla gelen sandıkla gider” sözleriyle savundu.

CHP, sandıkla iş başına gelen kim olursa olsun mazbatası verilsin diyor. Burada seçme ve seçilme konusunda da anayasal düzenlemeye ihtiyaç var elbette, ama CHP bunun düzeltilmesi için bile bir itiraz yükseltemiyor. Bugün “PKK sizi tükürüğüyle boğar” diyen birine mazbatası verilsin istiyor, yarın terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan da sandıktan çıksa mazbatasını verin diyecek kadar pervasızlaşıyor.

Seçimle gelen “suç işleme özgürlüğü” kazansın istiyor. Teröre yardım ve yataklıkta bulunmasının, PKK propagandası yapmasının hiçbir mahsuru yok… Bir belediyeyi borçla devraldıklarında avazı çıktığı kadar bağıranlar, mesele bölücü belediye başkanları olunca kulağının üzerine yatıyor!

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli işte bu yaşananları göz önüne alarak üzerine basa basa iki defa “Türkiye sandıkta kurulmamıştır. Türk tarihi sandıkta yazılmamıştır” dedi.

Karar gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu “Türkiye sandıkta kurulmamıştır, ne demek?” başlıklı köşe yazısında MHP Lideri Sayın Bahçeli’nin bu sözlerinin “askeri vesayeti” anımsattığını ve devletin siyaset üzerindeki vasi olduğu yorumunda bulundu. “Muhalefet bunun bir parçası mı olacak yoksa meydan okuyacak bir siyaset mi geliştirecek? Asıl soru bu” diye de ekledi…

İstiyorlar ki seçilen kişi sınırsız özgürlüklere sahip olsun. İstediği suçu işlesin. Sandıktan çıkması ona her türlü dokunulmazlığı bahşetsin. Peki, hangi demokraside yahut hukuk ülkesinde böyle bir kaide var? Lafa söze gelince demokrat kesilen, insan hakları savunuculuğuna soyunan, özgürlük abidesi gibi davrananlar mesele Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü olunca neden ihanetin tarafında yer alıyorlar? Asıl sorulması gerek soru bu değil mi Ali Bayramoğlu?

Sandıktan çıkana hesap sorulmasın mı?

Sandıktan çıkan suç işleme özgürlüğüne sahip olacaksa hukuk niye var?

Adalet, ihaneti koruyup kollayacaksa, şehadete eren Mehmetçiğin adaletini kim sağlayacak?