24 Kasım 2024
weather
15°
Twitter
Facebook
Instagram

Eylül 2022 Kırgızistan-Tacikistan çatışması ve anlaşmazlıkların arka planı

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Jeopolitik açıdan son derece önemli bir bölgede yer alan Türkistan devletleri, Sovyetlerden miras kalan sınır sorunlarının çözümü için yıllardan bu yana uğraşmaktadırlar. Bağımsızlıklarından itibaren hemen hepsi için sorun oluşturan bu mesele, özellikle Kırgızistan ve Tacikistan arasında can ve mal kaybının yaşandığı ciddi boyutlara ulaşan çatışmalara dönüşmektedir.

Tacikistan-Kırgızistan anlaşmazlıklarının arka planı

Uzun yıllar Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) egemenliği altında kaldıktan sonra 1991’de bağımsızlıklarını kazanan Türkistan devletleri (Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Türkmenistan), bağımsızlıklarıyla birlikte birçok sorunla karşı karşıya kalmışlardır. Sınır sorunları, ekonomik sorunlar, güvenlik sorunları, terörizm, uyuşturucu kaçakçılığı, su kaynaklarının yönetimi ve çevre sorunları bunların başlıcaları olarak sayılabilir. Bu yeni devletler bir taraftan devlet inşasının maddi, hukuki ve kültürel boyutlarıyla uğraşırken diğer taraftan da ifade edilen ihtilaflarla uğraşmak mecburiyetin kalmışlar (bırakılmışlar)dır. Bırakılmışlar şeklinde bir ifade kullanmamızın en büyük sebebi bu sorunların büyük ölçüde SSCB idaresi tarafından çizilen keyfi sınırlardan ileri geliyor olmasıdır. Bölge devletlerinin sınırları 1920’lerde SSCB idaresi tarafından olası çatışmaların önünü açacak biçimde ve birbiriyle dil, din ve kültür yakınlığı olan bu devletlerin muhtemel birleşmesini önlemek ve bölgenin daha kolay idare edilmesi güdüsüyle çizilmişti.

Bölgedeki beş devletten Kazakistan ve Türkmenistan kendi aralarında ve diğer cumhuriyetlerle olan sınır sorunlarını erkenden çözebilmiştir. Bu kapsamda Türkmenistan Eylül 2000’de Özbekistan’la, Temmuz 2001’de ise Kazakistan ile imzaladığı anlaşmalar sayesinde sınırlarını net olarak belirlemiş ve olası sorunların önüne geçmiştir. Bunda, Türkmenistan’ın kuzey sınırlarının coğrafi açıdan daha düz (girinti-çıkıntısız) olmasının payı da vardır.  Benzer şekilde Kazakistan da Türkmenistan ile imzaladığı anlaşmaya ek olarak Aralık 2001’de Kırgızistan ve Eylül 2002’de Özbekistan ile imzaladığı anlaşmalar sayesinde sınır sorunlarını büyük ölçüde çözmüştür. Ancak Fergana Vadisi olarak bilinen bölgeye sınırı olan Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan arasındaki sınırlar sorunlu olarak süregelmiştir. Bunlardan Özbekistan, 2016’da Cumhurbaşkanı olan Şevket Mirziyoyev döneminde bu sorunların çözümü yönünde büyük mesafe kat etmiş ve etmektedir. Özellikle Kırgızistan ile devam eden sınır ve su kaynaklarının yönetimi sorunları Mirziyoyev döneminde çözüme odaklı adımlarla belli bir seviyeye ulaşmıştır. 

Kırgızistan ve Tacikistan arasında devam eden sorun için ise maalesef olumsuz bir tablo söz konusudur. Zira iki devlet arasında sınır bölgelerinde sadece son 10 yıl içerisinde irili ufaklı 150’den fazla gerginlik yaşandığını bilmekteyiz. Kırgızistan ve Tacikistan arasında 16 Eylül 2022’de cereyan eden güncel çatışmayı ele almadan önce iki ülke arasındaki sorunun tarihsel arka planına bakmak faydalı olacaktır. Kırgızistan ve Tacikistan sınırı 970 kilometredir ve bunun sadece 503 kilometresi sorun teşkil etmeyecek şekilde belirlenmiştir. 2012’den bu yana devam eden müzakereler sonucu ise ancak 47 kilometrelik bir alan üzerinde uzlaşılabilmiştir. Bu rakamlar halen sınırların %43’ünün tam anlamıyla belirlenemediği anlamına gelmektedir. Kırgızistan ve Tacikistan arasında süregelen sınır problemini daha iyi anlayabilmek için devletlerin haritası çerçevesinde iki hususu anlamak gerekiyor. Birincisi Kırgızistan’ın Tacikistan’a hem Batı’dan hem kuzeyden komşuluğunun bulunmasıdır. Yani Tacikistan toprakları batı ve güneybatı Kırgızistan’ı sarmaktadır. Bunun kuzeyinden ise Özbekistan toprakları başlamakta ve tarihi Fergana bölgesi (ki bu bölge Hokand, Andican, Namangan gibi şehirleri de içerir) Kırgızistan’ın kuzeyinden içeriye sarkmaktadır. İkincisi ise eski Sovyetlerde örneği çok görülen anklav-eksklavlar meselesidir. 

Anklav siyasi coğrafyada tamamen başka bir ülkenin sınırları dâhilinde yer alan yabancı toprak parçası, ekslav ise siyasi olarak bağlı bulunduğu ülkeye coğrafi açıdan bağlı olmayan, bu bölge ile arasında başka bir ülke/ülkeler bulunan toprak parçası olarak tanımlanmaktadır. Türkistan coğrafyasında oldukça fazla sayıda bulunan bu toprak türleri Kırgızistan-Tacikistan arasında gerginliğin de temel sebebi olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Bu kapsamda, Voruh ve Kayrağaç adı verilen iki bölge Tacikistan’ın Kırgızistan’daki eksklavları olarak yer almaktadır. Bu topraklar Tacikistan’a ait olsa da etrafı Kırgız topraklarıyla çevrilidir ve anlaşmazlıkların hatta çatışmaların bir kısmı buradaki halk arasında yaşanmaktadır. Kırgızistan içinde, aynı bölgenin daha doğusunda Sokh ve Şohimardan adlı iki Özbek eksklavı vardır. Bunlar aynı zamanda Kırgıziztan’daki anklavlar olmaktadır. 

Öte yandan iki ülkenin halkı arasında başlayan anlaşmazlık bazen devletler arası çatışmaya da dönebilmektedir. Mayıs 2006, Temmuz 2014, Mart 2019, Temmuz 2019, Nisan 2021 ve Temmuz 2021’de yaşanan çatışmalar bu kapsamda örnek olarak gösterilebilir. Bunlar arasında en yıkıcı sonuçlara sahip olanı Nisan 2021’de yaşanan çatışmalar olmuştur. İki ülke sınırında yer alan bir su kaynağının kullanımı konusunda bölge vatandaşları arasında çıkan taşlı sopalı kavga kısa süre içerisinde ordu unsurlarının dâhil olmasıyla büyümüştür. 29 Nisan itibariyle ateşkes ilan edilmiş olsa da bir gün sonra çatışmalar yeniden alevlenmiş ve o zamana bilanço daha ağır hale gelmiştir. Nihai olarak 1 Mayıs 2021’de Rusya ve Kazakistan’ın arabuluculuğunda ateşkes ilan edilse de tarafların açıklamalarına göre 50'den fazla can kaybı yaşanmış ve yaklaşık 350 kişi yaralanmıştır. Dahası 40.000 üzerinde insan bölgeden tahliye edilmek zorunda kalmıştır. 

Eylül 2022 çatışmaları

Oldukça yıkıcı sonuçlar ortaya çıkaran Nisan 2021 çatışmalarından sonra taraflar arasında müzakere süreci başlamış ve hatta Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov ile Tacikistan Cumhurbaşkanı İmomoli Rahman çatışmadan kısa bir süre sonra resmi ziyaret kapsamında bir araya dahi gelmişti. Ancak bu olumlu havanın etkisi 1 yıldan az sürebilmiş ve taraflar 14 Eylül 2022 itibarıyla yeniden çatışmışlardır.

14 Eylül günü Kırgızistan makamlarından yapılan açıklamaya göre Tacikistan tarafından Kırgızistan’ın Bulak-Başı bölgesine açılan ateşte 2 Kırgız askerinin yaralanması ile çatışmalar başlamıştır. İki tarafın liderlerinin görüşmesiyle çatışma sonlandırılmış ve ateşkes sağlanmış olsa da iki gün sonra 16 Eylül’de çatışmalar yeniden alevlenmiştir. 16 Eylül sabahı Kırgızistan’ın Batken bölgesine bağlı Eki-Taş, Çır Döbö, Kum-Mazar köyleri ile Leylek ilçesinin Kulundu, Maksat ve Canı-Cer köylerine ateş açıldığı ve karşılık verildiği belirtilmiştir. Çatışmaların yaşandığı sırada Taşkent’te devam eden Şanghay İşbirliği Örgütü Liderler Zirvesi’nde iki ülkenin liderleri, çatışmaların sonlandırılması ve sınır meselelerinin çözülmesi için görüşmelerde bulunmuşlardır

Küçük çapta başlayan bir çatışmanın kısa sürede ağır silahlar kullanılarak büyük ve yıkıcı bir çatışmaya dönüşmesi endişe verici olmuştur. Bu çatışmalarda 100 civarında insanın yaşamını yitirdiği, yüzlercesinin yaralandığı ve yaklaşık 140.000 insanın bölgeden tahliye edildiği bilinmektedir. Kırgızistan Milli Güvenlik Devlet Komitesi Başkanı Kamçıbek Taşiyev ile Tacikistan Milli Güvenlik Devlet Komitesi Başkanı Saymumin Yatimov'un Tacikistan’da yaptığı görüşmesi sonucu 19 Eylül’de imzalanan protokol ile birlikte 16 Eylül’de kabul edilen ateşkese istinaden askeri unsurların çekilmesi ve sınırların barışçıl bir yolla belirlenmesi konusunda şimdilik mutabık kalınmıştır.

Kuşkusuz Kırgızistan-Tacikistan arasında zaman zaman patlak veren ve tohumu SSCB tarafından atılan sorun, taraf olan devletlerin güvenliği kadar Türkistan coğrafyasının tümünün güvenliği ve geleceği açısından da önemlidir. Zira sorunların devam etmesi sadece bölge üzerindeki ilgisi her daim güncel olan bölgesel ve küresel güçlerin işine yarayacaktır. Sorunun Türkistan devletleri arasında dışarıdan bir müdahale olmaksızın çözülmesi akla mantığa en uygun seçenektir. Yakın tarihte Kazakistan’da meydana gelen olaylara Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) unsurlarının müdahale ettiğini hatırlamak gerekir. Rusya ve diğer KGAÖ güçleri görevini tamamladıktan hemen sonra Kazakistan’ı terk etmiştir. Ancak bu gibi olayların fazlalığı bölgeye yıllarca hükmetmiş ve halen bölgeyi arka bahçesi olarak değerlendiren Rusya’nın işini kolaylaştırmaktan başka bir anlam taşımamaktadır. Hem Kırgızistan hem de Tacikistan’ın KGAÖ üyesi olduğu unutulmamalıdır. İki devletin aynı zamanda Şangay İşbirliği Örgütü üyesi olduğu da bilinmektedir.

Kırgızistan ve Tacikistan arasında bağımsızlıklarından bu yana devam eden anlaşmazlıklar su kaynaklarının yönetimi, otlakların kullanımı ve ulaşım gibi sebeplerle ortaya çıkıyor olsa da sorunun temelinde belirlenemeyen sınırların yattığı aşikârdır. Bu nedenle halen ihtilaflı görünen yaklaşık 420 kilometrelik sınırın taraflar arasında yürütülecek müzakerelerle barışçıl şekilde çözülmesi gerekmektedir. Bölgenin ekonomik düzeyinin gelişmesi de bu sorunun çözümüne olumlu etki yapacaktır. Zira Kırgızistan ve Tacikistan, Türkistan devletleri içerisinde en küçük ekonomiye sahip devletlerdir. Tacikler dilleri Farsça olan ama Türkistan’ın tarihinde önemli bir yeri olan, Türk toplumlarıyla iç içe yaşamış bir millettir. Özbekistan’ın en büyük azınlığını Tacikler, Tacikistan’ın en büyük azınlığını da Özbekler oluşturmaktadır. 

Sonuç olarak bağımsızlıklarının başından bu yana Türkmenistan ve Kazakistan’ın bölgedeki muhtelif sorunları çözmek için attığı adımlar ile son yıllarda Mirziyoyev yönetimindeki Özbekistan’ın ortaya koyduğu iyi komşuluk politikasının oluşturduğu olumlu hava, Kırgızistan-Tacikistan arasında süregelen soruna da tesir etmelidir. Halen bölge devletlerinin kendi arasındaki problemlerin en aktif ve patlamaya hazır durumda olduğu bu konunun yakın zamanda çözülmesi her iki ülke kadar bölge güvenliği ve geleceği açısından da elzemdir.

Her iki devletle yakın siyasi ilişkileri olan ve Tacikistan dışındaki bölge devletleri ile Türk Devletleri Teşkilatı müştereğinde birleşen Türkiye’nin de bu konuda atabileceği adımlar, yapabileceği girişimler bulunmaktadır.

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *