Eğitim mi ceza mı?
Kaçırılanlar…
Taciz edilenler…
Cinsel istismar sonrası infaz edilenler…
Annelerinin yanında yaşamına son verilenler…
Kendi çocuklarını gözünü kırpmadan kurşuna dizenler…
Ailesinin tamamını siyanürle katledenler…
Sır gibi saklanan ve yıllar sonra açığa çıkan cinayetler…
Gazetelerin 3. sayfalarını okuyanların kanını donduran çocuk ölümlerinin sayısı net olarak bilinmiyor. Peki ya bu sayfada hiç yer almayan ve üzeri örtülen hadiseler? Hiç yaşanmamış, olmamış gibi sürüp giden hayatlar…
Farklı yollarla aynı sonu paylaşan körpecik çocuklar… Bunların sonuncusuydu 8 yaşındaki Narin…
Bundan önce yaşanan yüzlerce hadise gibi o da bir anda Türkiye’nin gündeminde yer aldı. Ancak Türkiye’yi yasa boğan o gündemin de birkaç günlük ömrü olduğundan habersiz bir şekilde gömüldü.
Televizyonların sabah kuşağında yer alan programlardan birkaç tanesi Türkiye’nin içinde bulunduğu trajik vakıalara ışık tutuyor. İnsanları dehşete düşüren olaylar taraflarca soğukkanlılıkla dile getiriliyor. Yalanlar, iftiralar, -mış gibi yapanlar, şeytanın bile aklına gelmeyecek senaryolar yazanlar, ahlaksızlıkta sınır tanımayanlar “bu kadar da olmaz” dedirten çarpıklıkları normal bir hadiseymiş gibi anlatıyorlar. Toplumun içinde bir ur gibi büyüyen mikroplar her gün ekranlarımızdan taşıyor.
Kimi yorumcu ve siyasetçiler bu olayları örnek vererek toplumumuzun çürüdüğünden bahsediyor. Ben ise tam aksini düşünüyorum. Toplumumuz eskinden daha bilinçli, daha tepkisel ve daha fazla dayanışma ruhuyla hareket ediyor. Bu olayların daha görünür hale gelmesi kriminal vakıaların arttığını göstermez. Aksine gizli kalmadığını gösterir. Açığa çıkan her hadise de mutlak akıbetini bulmaya mahkûm olur. Barbarlığın bizim topraklarımızda yeri olmadığı gibi ne dinimizde ne de kültürümüzde buna fırsat verecek zerre atıf yoktur. Bu olayları bir bölge, mezhep, etnik köken veya ideoloji üzerinden ele almak bağnazlığa ortak olmaktır.
Bazen tüm sorular anlamını yitiriyor. Biliyorsunuz ki hiçbir sorunun gücü ortaya çıkan sonucu değiştiremeyecek… Aklınıza gelen tüm cezaları verseniz bile içiniz soğumuyor. İnsan olduğunu ispat etmek için şahit tutulması gereken yaratıkları görünce dünyanın en acımasız insanı olup cezalandırmak istiyorsunuz. Bu seferde içiniz soğusa bile sonucu değiştirmeye gücünüzün yetmediğini anlıyorsunuz. İşte çaresizlik denilen illet burada içinizi kemirmeye başlıyor.
Yaşanan her olay sonrası hayıflanmak yerine nasıl bir çözüm üretileceği konusunda aklıselim davranmak en doğru yoldur. Öncelikle yapılması gereken çocuk ölümleri üzerinden yaşanan her hadiseyi aynı kefeye boca etmemektir. Kazayla çocuğunun ölümüne sebebiyet veren, cinnet haliyle ailesinin ölümüne yol açanlar ile planlayarak ve tasarlayarak cinsel istismarda bulunan ve öldürenleri ayrıştırarak ele almak gerekir.
Cinnet hali yaşayan, kendisini, eşini ve çocuklarını ölüme sürükleyen psikolojinin arkasında ağır bir travmanın olduğunu ve bunun son ana kadar da durdurulamadığını görmekteyiz. Asıl önlenmesi, tedbir alınması ve kafa yorulması gereken sorun budur. Bunun gibi hadiselerin önceden tespiti ve rehabilite edilmeleri için çaba gösterilmelidir.
Narin cinayetinde de gördüğümüz üzere çocuğun cinsiyeti ve neden öldürülmüş olabileceği gibi yersiz tartışmaların sorunu çözümden uzaklaştırmasına fırsat verilmemelidir. Güdüsüyle hareket eden hayvanlar bile yavrularını korurken, vahşi bir şekilde çocuğunu öldürdükten sonra cesedine işkence eden aile fertlerinin eğitimle bu barbarlıktan kurtarılması mümkün değildir. Bu bakımdan en doğru yol cezalandırmaktır, mümkünse ne cezaevinde ne de insan içine karışıp nefes almamaları en doğru ceza yönetimidir. Evet, idam bu sorunu çözmez ama toplum sağlını korumak adına önleyici bir tedbir alınmış olur.
Hiçbir cinayet bir diğeriyle kıyaslanmayacak derecede acı vericidir. Hele ki söz konusu çocuk cinayetleri olduğunda bu acı kat be kat artmaktadır. Bu konuda önlenmesi muhtemel durumlarla önlenemeyecek olanları ayırt edip acil bir eylem planı hazırlanmalıdır. Bu planlama sorunu tamamen çözmeye yetmeyebilir ancak kimlerin eğitimden kimlerin de idam sehpasından geçeceğini netleştirir. Çürük domatesin kasadaki tüm domatesleri çürütmemesi için tek yol onu ayıklamaktır. Sağlam domateslere bakarak düzelmesini beklemek değil…