Dijital canavar
İsrail, Ortadoğu’daki terör faaliyetlerine Lübnan’da önce çağrı cihazlarına ardında da telsizlere yönelik gerçekleştirdiği operasyonla devam etti. Hizbullah’ı hedef alan terör eylemlerinde 2’si çocuk 44 kişi hayatını kaybetti, 6 bin 200’den fazla insan yaralandı.
İsrail, Gazze’de kullandığı beyaz fosfor bombasının ardından bu sefer de dijital terör olarak adlandırabilecek ve kitle imha silahına dönüşen bir yöntem kullandı. Daha önce gerek Hamas gerekse de Hizbullah’ın yönetici kadrosundaki isimleri etkisiz hale getirebilmek için telefon sinyalleri vasıtasıyla yerlerini tespit ettikten sonra zehir, silah, bomba gibi silahlarla suikastlar yapıyordu. Hizbullah’ın yönetici kadrosunda yer alan bir isim yıllar önce yine Beyrut’ta Mossad ajanları tarafından zehirlenmek istenmiş ancak yakalanmışlardı. Ele geçirilen iki ajan panzerin verilmesi karşılığında İsrail’e teslim edilmişti. Operasyonun başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından Mossad Başkanı görevden alınmıştı. Mossad, fiziki temas yoluyla birçok Hizbullah yöneticisine suikastlar düzenledi. Güvenlik gerekçesiyle telefon kullanmamasına rağmen yeri tespit edilen Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniyye İran’da şehit edildi. Hizbullah da aynı gerekçeyle yaklaşık 5 ay önce telefon yerine çağrı cihazı ve telsizlerle iletişim kurmaya başladı. Hamas ise uzun yıllar bırakın telefonu, çağrı cihazı ve telsiz dahi kullanmadan iletişim kurma yoluna gitti.
İsrail’in uzun süredir savaşı bölgeye yayma teşebbüsü ABD’nin desteğiyle hız kazandı. Hizbullah’ın elindeki Motorola ve Teletrim’in doğrudan ABD menşeli, Tayvan menşeli ‘Apollo Gold’un ise ABD’li bir şirket tarafından üretilmesi saldırının iki ortağı olduğunu doğruladı. İsrail’in hedef gözetmeksizin yaptığı korkakça saldırılar binlerce sivilin katledilmesine yol açtı. Lübnan’da ard arda gerçekleştirilen siber saldırlar da bunun devamı niteliğindedir. Çünkü çağrı cihazları ve telsizler sadece Hizbullah üyeleri tarafından değil, iç güvenlik birimleri ve sağlık hizmeti veren kurumlar tarafından da kullanılıyordu.
Siber güvenlik uzmanlarına göre çağrı cihazı ve telsizlerin içindeki lityum pillerin patlamasının ölümlere neden olması mümkün görülmüyor. Ölümle sonuçlanan bir patlamanın gerçekleşmesi için içerisinde patlayıcı madde bulunması gerekiyor. Hizbullah’ın kullandığı bu cihazların içinede 10-15 gram patlayıcı maddenin aylar öncesinden tedarikçi şirket tarafından yerleştirildiği iddiaları gündeme geldi. Bu da siber saldırının aylar öncesinden planlandığını gösterdi. İsrail’in aynı terör girişimini eş zamanlı olarak Suriye’deki Hizbullah’a yönelik gerçekleştirirken İran’dakilere yapamaması da bu durumu doğruluyor. İsrail, Lübnan’da gerçekleştirdiği bu saldırı ile hem Hizbullah’ın iletişimini kesti hem de bölgeye siber saldırı yapabilme kabiliyetinde olduğu korkusunu yaydı. Öyle ki dünya kamuoyu cep telefonları ve bilgisayarların birer bomba olup olmadığını tartışmaya başladı. İnternet bağlantısı olan ve lityum pilleri bulunan cihazların bomba vasfı taşıdığı tezi ortaya atıldı.
Dijital çağ, insanların rahatlıkla takip edilebildiği, verilerinin depolanabildiği hatta insanların bu cihazlar tarafından yönetilip-yönlendirebildiği bir ortamı beraberinde getirdi. Kimi ülkeler teknolojik cihazları ticari pazar oluşma kimisi de insanlık yüzerinde kontrol mekanizması olacak şekilde kullanmaya başladı. 2 ay önce internet ağlarında yaşanan küresel sorun nedeniyle havayolu şirketleri, bankacılık, borsa başta olmak üzere birçok şirketin işleminin kesintiye uğraması insanoğlunun bu ağlara ne kadar bağlı-bağımlı olduğunu ispatladı. İsrail’in de bu teknolojiyi terör faaliyetlerinde kullanması bölge ülkelerinin savunma sanayi ve güvenlik sistemlerine olan yatırımını artırdı.
İsrail’in dijital terörü yerli yazılım programlarına sahip olmanın günümüzde ne denli önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. Lityum pillerin patlayıcıyı özelliğinin bulunması ve elektronik donanımların dışarıdan kontrol edilebilmesi güvenlik tedbirlerinin üst düzeyde alınmasını mecbur kıldı. Sadece telefon, tablet, telsiz gibi cihazların değil günümüzde yaygınlaşan elektrikli araçların da dışarıdan kontrol edilebileceğini gözler önüne serdi. Türkiye bu acı gerçekle Kıbrıs’ta yüzleşti. Yabancı marka telsiz kullanan ordumuzun tüm planları Rumlara iletiliyordu. Bununla beraber 1974 Kıbrıs Barış harekâtı sonrası ülkemize uygulanan ambargolar bize 1975 yılında ASELSAN’ı kazandırdı. 48 yılda Türkiye’nin haberleşme ağını kimsenin kırmayacağı ve tamamen yerli yazılımı bulunan bile sisteme sahip olduk. Bununla beraber bugün dışarıdan aldığımız F-16’ların bile yazılımını yerli hale getirecek seviyeye ulaştık. Türkiye siber güvenlik anlamında dünyada parmakla gösterilen bir noktaya geldi.
İsrail’in her geçen gün daha da pervasızlaştığı ve insan öldürme konusunda gözünü kan bürüyen tavrı biran önce durdurulması gereken noktayı bile aştı. MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin önerdiği “Kudüs Paktı” süratle hayat geçirilmez ve ete kemiğe bürünmezse Ortadoğu’da büyük bir savaşın başlaması kaçınılmaz olacaktır. Durdurmanın ise tek yolu var: Bölgedeki tek dişi kalmış canavarın dişini sökmek!