07 Kasım 2024
weather
9°
Twitter
Facebook
Instagram

Ülke güvenliği topyekûndür

YAYINLAMA:
Ülke güvenliği topyekûndür

Bir önceki yazımda Türkiye’nin savunma sanayindeki ivmelenme başarısından bahsetmiştim. Bu yazımda biraz da tersten bakarak bütünü görmeye çalışmayı deneyeceğim.

Son yıllarda Türkiye'nin savunma sanayiinde elde ettiği başarılar, ülke olarak hepimizi gururlandırıyor. Yerli üretim İHA'lar, SİHA'lar, savaş gemileri ve daha birçok savunma ürünü, uluslararası arenada Türkiye’nin gücünü gösterdiği gibi caydırıcı bir unsur olarak da öne çıkıyor. 

Ancak bu başarılar, ulusal güvenliğin çok boyutlu ve karmaşık doğasını gözden kaçırmamıza sebep olmamalı. Bir ülkenin güvenliği, yalnızca silah ve askeri güçle sağlanamayacak kadar geniş bir kavram ve ekonomi, dijital, sosyal, enerji, gıda gibi birçok alanda dayanıklılık gerektiriyor.

Bugün Türkiye, milyonlarca mülteciye ev sahipliği yapıyor. Çeşitli sebeplerle ülkemize gelen bu nüfusun yarattığı ekonomik ve sosyal baskılar, ulusal güvenlik açısından ihmal edilmemesi gereken başlıca konulardan biri. Göç konusu, iyi yönetilememesi halinde, sosyal uyumsuzluklara, ekonomik dengesizliklere ve hatta radikalleşmeye yol açma potansiyeline sahip. Ayrıca, kontrolsüz göç akınları veya bu kişilerin ülkedeki yerleşim sürecinin sağlıklı bir şekilde yönetilememesi, özellikle terör gruplarının kendilerine zemin bulabilmesi riskini de getirir. Göç konusuna her ne kadar zorunluluklar ve fırsatlar penceresinden bakmaya kendimi zorlasam da, ülkemizin istikrarı için askeri tehditler kadar ciddi bir tehdit oluşturma potansiyelini de görmeden edemiyorum.

Türkiye, bugüne değin bölücü terörle mücadelede önemli mesafeler kaydetmiş olsa da, bu sorun henüz tamamen çözülebilmiş değil. Türkiye Cumhuriyeti, çukur hendek olayları süreci sonrasında terörü askeri güçle olması gerektiği gibi güçlü bir şekilde minimize ederken, terör hedefindeki bölgelerde hızlı bir şekilde toparlanma ve devletin gücünü refah yoluyla vatandaşa gösterme adımlarını da attı. Bugün de Sayın Devlet Bahçeli’nin güçlü çıkışı ile silahlı terör ile terör gölgesi siyasetin arasında bir mesafe koyarak konuyu komple kapatacak bir sürece doğru ilerlemek istiyor. 

Türkiye'nin komşu coğrafyalarında, Ukrayna’dan Suriye ve Irak’a, Libya’ya kadar pek çok ülke çatışma içinde ya da ciddi bir istikrarsızlık yaşıyor. Türkiye hem müttefikleriyle hem de bölgesel güçlerle olan dengeleri iyi kurmaya ve bu çatışma bölgelerinden kaynaklanabilecek tehditleri en aza indirgemeye çalışıyor. 

Bugün dijital güvenlik ve siber tehditler, modern savunmanın yeni cepheleri kabul edilirken bir diğer konu da ekonomi. Ekonomik bağımsızlık olmadan bağımsızlığın sürdürülmesi zor. Enerjiden teknolojiye, tarımdan sanayiye kadar birçok alanda kendi kendine yeten bir ülke olurken, olasılıklara karşı yeterinden fazla ihtiyat stoklarına sahip olmak, güvenliğin ve bağımsızlığın da sürdürülebilirliği demektir. 

Savunmanın bir diğer boyutu da toplumun dayanıklılığı ve milli birlik duygusudur. Toplumun tüm kesimlerinin, ülkenin karşı karşıya olduğu riskler ile ilgili bilgi sahibi olması, tüm siyaset çevrelerinin bu sorumluluk ve bilinçle hareket etmesi, toplumsal dayanışmanın güçlenmesi, toplumsal bölünmenin azaltılması, özellikle gençlerin milli bilince kavuşturulması da toplumsal dayanıklılık için kritiktir.

Sonuç olarak, güvenlik sadece güçlü bir savunma sanayisi değil çok boyutlu bir strateji gerektirir. Göçmen krizinden terör tehdidine, ekonomik bağımsızlıktan gıdaya ve dijital güvenliğe kadar tüm bu unsurlar, Türkiye’nin güvenlik çerçevesinde göz önünde bulundurulması gereken meselelerdir. Savunma sanayiinde elde edilen başarıların güvenliğin yalnızca bir ayağını oluşturduğunu, ekonomik, ticari, askeri, toplumsal ve politik dayanıklılığın önemini görmek gerekir. 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *