Savaş şartları başa mı dönüyor?
24 Şubat 2022 tarihinde başlayan Rusya-Ukrayna savaşı küresel olumsuz etkileri beraberinde getirirken, ABD’nin başını çektiği Batı ile Rusya arasında başlayan yaptırım düellosunda Rusya’nın gaz kartını oyuna sürmesiyle şartlar daha da kızışmıştı. Rusya’nın Avrupa’ya giden gazı kesmesi AB içerisinde olumsuz etkiler yaratırken bu coğrafyada hem toplumsal hem de ekonomik anlamda güçlükler baş göstermeye koyulmuş, sanayi alanında hizmet veren pek çok fabrika ya iflas etmiş ya da iflasın eşiğine gelmişti.
Ukrayna’nın Rus enerji şirketi Gazprom ile 2019 yılında yaptığı anlaşmaya istinaden Rus gazı Ukrayna üzerinden Avrupa’ya iletilmeye devam etmiş, fakat anlaşma gereği Ukrayna’nın yenileme yoluna gitmeyeceği ihtimali her daim kendisini korumuştu. Nitekim geride bıraktığımız gün Ukrayna anlaşmayı yenilemeyeceğini duyurdu. Böylelikle 1 Ocak 2025 tarihi 34 yıldır Avrupa’ya devam eden Rus gazı akışının tamamen durduğu gün olarak kayıtlara geçmiştir.
Bu şartlar altında Kuzey Akım 1, Kuzey Akım 2 ve Yamal-Avrupa boru hatları atıl duruma düşerken Ukrayna’nın da gaz sevkiyatını durdurmasıyla beraber tek güzergâh Türkiye olarak ön plana çıkmıştır. Türkiye’nin bir enerji merkezi haline getirilerek krizin çözüme kavuşturulması geride bıraktığımız yıllarda gündeme gelmiş ve tüm çevrelerce de makul karşılanmıştı. Geçen zaman içerisinde konu pek gündeme gelmese de hem Avrupa’nın ihtiyacı hem de Rusya’nın ekonomik durumu göz önünde bulundurulduğunda tek çıkar yolun gaz akışının Türkiye üzerinden sürdürülmesi olarak değerlendirilebileceği görülmektedir. Zaten hali hazırda kesintisiz akış sağlayabilen tek hat da TürkAkım’dır.
AB ülkeleri yıllık yaklaşık olarak 400 milyar metreküp doğalgaz tüketmektedir. Avrupa tükettiği doğalgazın yaklaşık olarak yüzde 40’ını ise Rusya’dan temin etmektedir. Ukrayna yönetiminin yayınladığı verilere göre ülke üzerinden Avrupa’ya taşınan gaz miktarı 2023’te bir önceki yıla göre yüzde 28 azalmış ve 15 milyar metreküpe gerilemiştir. Savaşla beraber başlayan yaptırım düellosunda gazın en önemli etken olması AB’yi bazı tedbirler almaya zorlamış, Gaz Depolama Yönetmeliği hazırlanmıştı. Bu kapsamda gaz depolarının yüzde 90’ının dolduğu ifade edilmektedir. Fakat depolanan gaz miktarının ihtiyacı karşılaması matematiksel anlamda pek mümkün görünmemektedir.
Burada ABD ve Katar üzerinden gelen sıvılaştırılmış doğal gazın tedarikinin devreye girmesi ise en olası durumlardan birisidir. Bu durum ABD’nin işine yarayabilecek ancak yüksek maliyet Avrupa’daki çatlak sesleri artırabilecektir.
Ukrayna’nın gazı kesmesinden en çok etkilenecek ülkeler Slovakya, Macaristan, Çekya, Avusturya ve AB üyesi olmayan Moldova’dır. Ukrayna’nın yaptığı bu hamle ekonomik anlamda her ne kadar Rusya’yı daha fazla zarar uğratabilecek gibi gözükse de (Ukrayna kendisi üzerinden yapılan gaz sevkiyatından yıllık 1 milyar dolar, Rusya ise 3 milyar dolar kazanmaktadır) Ukrayna’nın ekonomik koşulları ve Rusya’nın alternatiflerine bakıldığında kendisinin daha büyük bir zararla karşı karşıya kalabileceği anlaşılmaktadır. Öte yandan ABD’de Trump’ın başkan seçilmesiyle beraber savaşın sonlanabileceğinin gündeme gelmesi Ukrayna’yı zora sokarken, yine malum savaşın Avrupa’ya verdiği zararla beraber yükselen savaşın sonlanmasına dair seslerin daha da yükselmesine zemin hazırlayabilecektir.
Görünen aşamada hem Avrupa’nın hem de Rusya’nın tek çıkar yolu Türkiye olarak ön plana çıkmaktadır. Rusya Avrupa’ya gönderdiği gazın satışından vazgeçmeyeceği gibi Avrupa’da öyle ya da böyle Rusya’dan gelecek gaza mahkûm durumdadır.
Son yıllarda yeniden şekillenen küresel şartlar Doğu-Batı, Kuzey-Güney aksında dünyanın merkezi olan Türkiye’nin en güvenli rota, en güvenilir ortak olduğunu tekraren göstermiştir.
Mevcut şartlar altında “savaş şartları başa mı dönüyor?” sorusu akıllara gelirken tek çözümün Türkiye olduğu hususu tüm çevrelerce daha iyi anlaşılmaktadır.