Suyun değerini biliyor muyuz?

YAYINLAMA:
Suyun değerini biliyor muyuz?

Her yıl 22 Mart, suyun önemini vurgulamak ve su krizine dikkat çekmek amacıyla “Dünya Su Günü” olarak kutlanıyor. Ancak kutlamaktan öte, bugün bize bir gerçeği hatırlatıyor: Su, sınırsız bir kaynak değil ve hızla tükeniyor. 

Son çeyrek yüzyıldır yaşanan küresel gelişmeler suyun ekonomik ve stratejik önemini artırmıştır. 1990’lara kadar “kamu malı” ve “insan hakkı” olarak görülen su, 2000’li yıllarla birlikte bir “insan gereksinimi” ve “ekonomik mal” olarak görülmeye başlanmıştır.

2020 yılından itibaren özellikle büyükşehirlerde suyun piyasalaştırılması, pazar ve rekabet konusu yapılması, “su ekonomisi” denilen yeni bir sektörün oluşumuna yol açmıştır.

SUYUN ALTERNATİFİ VAR MI?

Yaşam döngümüzün birçok kısmında alternatifler bulunuyor. Günlük hayatımızda birbiri yerine ikama edilen ürünleri kıyaslayıp rahatlıkla tercih edebiliyoruz.  Yemek yerken istediğimiz yemekleri yiyip, kıyafet giyerken istediklerimizden bir kombin oluşturabiliriz. Enerjinin de birçok alternatifi bulunuyor; petrol veya kömür yerine güneş enerjisi, hidrojen, rüzgâr enerjisi veya atom enerjisi kullanmak mümkün olabiliyor. Ekonomiklik anlamında da dizel bir pompa yerine elektrikli pompa tercih edebiliyoruz. Meslek gurupları arasında yakın olan meslekleri alternatifli kullanabiliyoruz. Örnekleri çoğaltmak mümkün… 

Peki, suyun alternatifi var mıdır?

İnsan ve tabiat için “Suyun Alternatifi Yoktur.”

Hayatın devamlılığı için yaşayabilmek için kaliteli sudan başka bir sıvıyı içemeyiz. Unutmayalım, her içilen sıvı su değildir! Gıdaları elde ettiğimiz bitkileri de kaliteli sudan başka bir sıvı ile sulayamayız.  

22 MART ULUSLARARASI DÜNYA SU GÜNÜ

Birleşmiş Milletler-Su (UN-Water) tarafından organize edilen bu kutlamalar her yıl farklı bir tema ile gerçekleştirilmektedir. Dünya Su Günü’nün bu yıl ki teması “Buzulların Korunması” olarak belirlendi. Su, yeryüzünde yaşayan insanların kendi yaşamları için olduğu kadar gelecek nesiller için de koruması gereken kıt bir kaynaktır.

BİZ “SU ZENGİNİ BİR ÜLKE MİYİZ?”  

Hayır, değiliz!

Kişi başına düşen yıllık su miktarına göre, ülkemiz su azlığı yaşayan bir ülke konumundadır. Kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı 1.317 metreküp/kişi civarındadır. (22 Mart 2025 tarihi itibarıyla Türkiye nüfusu 85 milyondan biraz fazla kişidir.)

Günümüzde bir ülkenin su zengini sayılabilmesi için yılda ortalama kişi başına 10,000 metreküp su potansiyeline sahip olması gerektiği kabul edilmektedir.

Ülkemizin toplam yüz ölçümü 783,562 kilometre karedir. Üç tarafı su ile çevrili bir ülke konumunda olsak da tatlı su varlığı açısından zengin bir ülke değiliz!

İnsanların kullanımına yarayan “temiz su” miktarı dünya üzerinde çok değil ve insanlar kendi elleriyle çevreyi kirleterek temiz suların azalmasına sebep olmaktadır. Diğer taraftan insan nüfusu artıyor ve modern sanayinin gelişmesi ile her gün kişi başına düşen su kullanımı biraz daha artıyor. Genel olarak baktığımızda; dünyadaki temiz suların dengesinde bir “ters orantı” durumu görülmektedir. Özetle: Miktarı artmayan kullanılabilir “temiz su” yun kalitesi çevre kirliliği sonucu azalıyor, fakat insanların “su ihtiyacı” her gün artıyor. 

Peki, bu denge nasıl düzelecek? 

Bu “temiz su dengesizliği” gün geçtikçe bugünkü nüfusu ve özellikle geleceğimizi şimdilik biz farkında olmasak ta aslında tehdit ediyor! 

ÜLKEMİZDE SUYUN SEKTÖREL KULLANIMI

Ülkemizin yer altı ve yüzey sularıyla ile birlikte yılda toplam 112 milyar metreküp tüketilebilir su potansiyeli bulunuyor. Su potansiyelimizin yüzde 77’sini yani 44 milyar metreküpü tarımsal sulama olmak üzere yıllık toplamda 57 milyar metreküpü kullanıyoruz. Geriye kalan 13 milyar metreküpün (yüzde 23) ise içme-kullanma ve sanayi amaçlı olarak kullanıyoruz.

 

Yüzde 77’lik tarımsal sulamada; yüzde 60 yüzey-salma-karık-vahşi sulama, yüzde 23 yağmurlama sulama ve yüzde 17 damla sulama yapılmaktadır.

 

Ülkemizde teknik ve ekonomik açıdan sulanabilir arazi miktarı 8,5 milyon hektardır. Mevcut durumda ülkemiz genelinde brüt 7,2 milyon hektar alan sulamaya açılmıştır. Sulama randımanı yüzde 52, sulama oranı ise yüzde 69 seviyesinde olup geriye kalan 1,3 milyon hektarın da sulamaya açılması ve sulama oranı ile randımanının artırılması büyük önem taşımaktadır.

 

Acı ama gerçek birkaç olaydan bahsetmeliyim ki; basınçlı sulama yöntemleri ülkemizde yüzey-salma sulama randımanında işletiliyor hemen hemen. Yani 100 birim suyun projede 90’ı faydalı olacak diye kabul ediyoruz. Ama yüzde 40-50’lerde faydalı olabiliyor.

Ülkemizde tüm sulama yöntemlerinin randımanları ortalaması yüzde 50-52’lerde. Oysaki bu oranın yüzde 80-90’larda olması gerekir.

Son söz: Tarım Bakanlığına bağlı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü, DSİ ve Tarım Reformu Genel Müdürlüğü başta olmak üzere birçok birim kuraklığa karşı çalışmalar yürütüyor. Çok çalışmalarımız ve planlarımız var ama uygulamaya geçemiyoruz, alternatifi olmayan bir kaynağımızı yönetemiyoruz, maalesef.

Kalın sağlıcakla.

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *