1921’de terör örgütü Nemesis tarafından Berlin’de alçakça katledilen Bahaattin Şakir’in, Türkiye’de ilk adli tıp kitabını yazan isim olduğunu romanım “Kan Meclisi-1915” için yaptığım araştırmalar esnasında öğrendim. Romanın bir bölümünde kriminoloji, yani suç bilimi ile sosyal psikoloji arasındaki ilişkiyi kurmaca bir söyleşiyle Ziya Gökalp’e anlattırdım.

Ruh dünyası ile suç dünyası arasındaki ince çizgi sadece romanların değil aynı zamanda Dünya Sağlık Örgütünün de konusudur.

Ne yazık ki ülkemize dair araştırmalar ürkütücü bir tablo içermektedir. Aslında tablonun vahametini görmek için eldeki istatistiklere bakmanının lüzumu yoktur. Hergün medyada okuduğumuz, seyrettiğimiz cinayetler, izlediğimiz gerçeklik gösterileri(realty show) toplumun savrulduğu yeri görünür kılmaktadır.

Karşılaştığımız vakalar olayların lokal ya da bireysel olmadığını, aksine toplumsal bir eğilim gösterdiğini anlatmaktadır.

Bu durumu seyretmek, Türk insanını ve Türk aile yapısını kendi kaderine terk etmek anlamına gelecektir.

Nitekim seyredilmemiştir.

Türk milliyetçiliğini, Dokuz Işık’çı bir kavrayışla doktriner manada ele alarak hayata geçiren MHP lideri Devlet Bahçeli, geçtiğimiz hafta grup konuşmasında meseleyi gündeme taşıyarak "Bir Ruh Sağlığı Yasası'na" acil ihtiyaç duyulduğunu beyan etmiştir.

Türk milliyetçiliğinin alfabesine, doktriner kimliğine, tarihsel ve sosyolojik vukufiyetine haiz olmayanların verdiği anlaşılmaz tepkiler hariç, Devlet Bahçeli’nin son derece hassas kelimelerle oluşturulmuş demecinin toplum tarafından büyük bir sahiplenişle karşılandığını görmek mutluluk verici.

Ne diyor MHP lideri Devlet Bahçeli :

"Ağırlaşan problemlerin farkındayız. Hakların, sınırların ve yetkilerin açık ve net şekilde belirlendiği bir toplumsal sözleşmeye yani Ruh Sağlığı Yasası'na ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz..”

Millet tarihimizin bozkır dönemi kaynakları da "Peygamber Efendimizin Nübüvvetiyle" tanıştığımız ilahi iklim de bize milliyetçi nazarla toplumun akıbeti ile ilgilenme ruhsatı ve ödevi verir.

Bilge Kağan’ın "Aç milleti tok, çıplak milleti giyimli kıldım" sözü de, Hazreti Ömer’in "Dicle’de kaybolan kuzudan sorumlu olduğu" beyanı da adı geçen milliyetçi mesuliyetin karineleridir.

"Ruh Sağlığı Yasası" ile 2016 yılından beri son derece titiz çalışmayla ilgilenen Deniz Depboylu hanımı yürekten kutluyorum. MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Aydın Milletvekili Deniz Depboylu, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Ana Bilim Dalı'ndan mezun olan bir mütehassıs.

Konuya hakim bütün sivil toplum teşkilatlarıyla istişare yapılarak hazırlanan yasa, yıllardır hüzünle beklediğimiz bir konuyu netliğe kavuşturacaktır.

Doktorlar, ruh sağlığı ile ilgili konularda daha fazla inisiyatife kavuşabilecek. Önleyici ve tedavi edici sürece devlet ve özel sigorta kurumları da dahil edilecek. Ruh sağlığı hizmetleri ehil uzmanlar elinde daha kaliteli hale gelebilecek.

Mesele, on iki milyon kutuya ulaşmış antidepresan ilaçlara havale edilmeyecek. Bir bütün halinde, disiplinli ve sistematik bakışla toplumun ruh sağlığının üzerine titreyeceğiz.

MHP’yi sadece güvenlik konularında hassas, geri kalan konuları sürece terk eden parti olarak kodlayanlara bir kez daha "günaydın" diyoruz.

MHP, otuz iki tekmil birden milliyetçi ve "toplumcu" bir partidir.