Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri İsmet Büyükataman, Amasya İl Kongresinde konuştu. Büyükataman, 'Ülkümüz, Türkiye merkezli yeni bir medeniyet ve yeni bir dünya düzeni anlayışıyla ülkemizi bölgesinde ve dünyada süper güç ve lider ülke konumuna getirmektir. Gayemiz Devletin bekası, milletin refahıdır derken, Dağlık Karabağ'ın istilası dünyanın gözü önünde vuku bulmuştur. Birleşmiş Millet de kabul etmektedir ki Dağlık Karabağ Türk'tür, Ermenistan işgalcidir, bu topraklar Azerbaycan’ın öz yurdudur.'' ifadelerini kullandı.
MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman'ın açıklamaları şu şekilde;
''Hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyor, Amasya İl Kongremize hoş geldiniz, sefalar getirdiniz diyorum.
Bizleri burada buluşturan Cenab-ı Allah’a hamd ederken siz değerli Ülküdaşlarıma Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’nin selam ve muhabbetlerini iletmek istiyorum.
“İstiklal için birlik, istikbal için dirlik… Kazanan Türkiye olacak.” şiarıyla gerçekleştireceğimiz partimizin “13. Olağan Büyük Kurultay” süreci Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e 1919’da Samsun’a ilk adımı attıran şuurla 9 Ağustos tarihinde Samsun’un “İlkadım” ilçesinden başladı.
Yıl sonu itibariyle tüm il ve ilçe kongrelerimizi gerçekleştirip bir demokrasi şöleni olan Büyük Kurultaylarımızın 13’üncüsüne hazır hâle geleceğiz.
Türkiye’nin millî varlığına ve tarihî misyonuna sahip çıkmanın, bütün mazlum milletleri kendi ayakları üzerinde başı dik yaşatacak kutsal bir görevin adıdır.
Millî duruşun, millete saygının, şühedaya vefanın, vatana, devlete ve mukaddesata sadakatinin eşsiz bir sembolüdür.
Yüce Türk milletinin sahip olduğu millî ve manevi değerleri, tarihî ve kültürel zenginlikleri yeni nesillere taşıma, Türkiye’nin müreffeh ve onurlu geleceğini inşa etme mücadelesinin; devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmezliğinin, milletimizin refahının teminatıdır.
Ülkümüz, Türkiye merkezli yeni bir medeniyet ve yeni bir dünya düzeni anlayışıyla ülkemizi bölgesinde ve dünyada süper güç ve lider ülke konumuna getirmektir. Gayemiz Devletin bekası, milletin refahıdır.
Bir an olsun unutmayalım ki;
• MHP güçlü ise Türkiye güçlü olacaktır.
• MHP güçlü ise milletimiz refah ve huzur bulacaktır.
• MHP güçlü ise Türk devleti ve milleti istiklal içinde istikbale taşınacaktır.
• MHP güçlü ise “lider ülke Türkiye” inşa edilecektir.
Millî güvenliğimizin sağlam esaslara bağlanmasının yanında, iç huzur ve istikrar ortamının kökleşmesi için bilhassa Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin bütün kurum ve kurallarıyla yerleşmesi temel gündem olmalıdır.
Egemenliğin yegâne sahibi olan aziz Türk milleti 16 Nisan 2017’de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni tercih etmiş, Parlamenter Sistem dönemi kapanmıştır.
Millî bekamızı tehdit eden devasa sorunlara en etkili karşılık Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle verilmektedir.
Anti-demokratik girişimlerin önü yine bu hükümet sistemiyle kesilmektedir.
Terörle mücadeledeki başarılar, sınır ötesindeki operasyonlar, egemenlik haklarımızın muhafazası Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sayesinde daha hızlı ve tesirli bir hâle gelmiştir.
Parlamenter Sistem’in oluşturduğu kurumların yeniden yapılanması ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne fonksiyonel açıdan müzahir noktaya taşınması kaçınılmaz bir zarurettir.
Bu nedenle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin sağlıklı bir zeminde devamını ve güçlenmesini mümkün kılacak reformların gecikmeksizin yapılması acil bir ihtiyaçtır.
Türkiye’nin etrafı husumet ablukasına alınmıştır. Türkiye kuşatma altındadır, dayatma kıskacındadır, ihanet içerisindedir.
Ermenistan, Libya, Suriye, Irak, Afrika, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de Türkiye çoklu bir müdafaanın içerisindedir.
Çok şükür bütün muhasım güçler ve mücavir bölgeler dengelenmiş, millî ve müessir irade kuvvetle sergilenmiştir.
Dış işgal cephesine ilaveten tesis edilen iç işgal cephesi de Türkiye’nin kuyusunu kazmak için seri nifak üretimindedir.
2013 yılındaki Gezi olayları,
2014 yılındaki 6-8 Ekim olayları,
2015 yılındaki çukur eylemleri, hendek terörü,
2016 yılındaki 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsü ile Türk milletine diz çöktürmeye, Türkiye’yi teslim almaya kalkanlar hak ettikleri cevabı almıştır.
Menfur niyetlerini denemeye kalkacakların Türk milletinden daha da şiddetli bir tokat yiyeceklerine şüphe yoktur.
Ermeni ve Rus askerlerinin ağır bombardımanları ve katliamları ile Azerbaycan’dan kopartılıp Ermenistan’a bağlanan Dağlık Karabağ yaklaşık 30 yıldır Ermeni işgali altındadır.
Dağlık Karabağ'ın istilası dünyanın gözü önünde vuku bulmuştur. Uluslararası hukukun soykırım, saldırı, insanlığa karşı suçları alenen işlenmiştir.
Birleşmiş Millet de kabul etmektedir ki Dağlık Karabağ Türk'tür, Ermenistan işgalcidir, bu topraklar Azerbaycan’ın öz yurdudur.
30 yıldır hukuksuzluğun ve işgalin son bulması için kılını kıpırdatmayan dünyanın bugünkü ateşkes çağrıları beyhudedir ve Ermenileri korumaktan başka bir anlam ifade etmemektedir.
İşgal edilen topraklar geri alınmadan ateş kesilmeyecek, Dağlık Karabağ huzur bulmayacaktır.
Türkiye ilk günden beri Azerbaycan’ın yanındadır. İşgal ettiği topraklardan çıkmadan Ermenistan’la normalleşme sürecine geçmeyeceğini beyan etmiştir.
Azerbaycan 1991’deki güçsüz ülke değildir. Türkiye ile birlikte gerçekleştirdikleri askerî modernizasyon sayesindedir ki Azerbaycan ordusu, ülkesinin %20’sine tekabül eden işgal altındaki topraklarını geri alabilecek güçtedir.
Bununla birlikte Türkiye Cumhuriyeti olarak Azerbaycan’ın her türlü yardım talebine koşulsuz destek vereceğimizin tüm dünya tarafından bilinmesinde fayda vardır.
Doktorlarımızı incitecek, motivasyonlarını zedeleyecek, morallerini zayıflatacak bırakınız bir sözümüzün olmasını, bu vefasızlığı düşünecek veya ima edecek bir niyetin kafamızda belirmesi bile söz konu değildir.
Bizim sorunumuz Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi’ne yuvalanmış bir avuç Türkiye düşmanıyladır. Bizim hesabımız teröristlere güzellemeler yapan, ödüller yağdıran, övgüler düzen küçük bir azınlıkladır.
Geçtiğimiz hafta içerisinde pek çok Tabip Odası Başkanı’nın imzaladığı “Türk Tabipleri Birliği bizi temsil etmiyor.” açıklaması bu kapsamda değerli bir başkaldırıdır.
Sayın Genel Başkanımıza “Doktorlara saldırıyor.” iftirası atarken her biri bir tabip gibi konuşan CHP Sözcüleri, PYD sözde Eş Başkanına “Barış, Dostluk ve Demokrasi” ödülü veren Şebnem Korur Fincancı’nın TTB Başkanı seçilmesi sorulunca “Ben doktor yahut TTB üyesi değilim bunu muhataplarına sorun.” diyerek topu tabiplerimize atmıştır.
CHP’nin pek muhterem genel başkanı ve sözcüleri terör örgütünün sözde yöneticisine verilen ödülü, bu ödülü veren Kandil’in Cumhurbaşkanı adayı Fincancı’yı kınayamayacak derecede Kandil’e teslim olmuştur.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kendisini emanet ettiği Türk hekimlerine güvenimiz, inancımız, desteğimiz tamdır. Aynı şekilde onları adından başka bir yerinde Türklük bulunmayan Tabipler Birliğinden kurtarmak boynumuzun borcudur.
“İstiklal için birlik, istikbal için dirlik… Kazanan Türkiye olacak.” Şiarıyla 2023’e giden yolda Milliyetçi Hareket’in yönetim kadrolarının belirlendiği kongrelerimizin Türk milletine, Türk milletinin dirilişini bekleyen, dualarından Türk milletini eksik etmeyen gönül coğrafyalarımıza hayırlar getirmesini yüce Mevla’dan niyaz ediyorum.
Bu vesileyle Başbuğ’umuz Alparslan Türkeş’i ve Ülkücü Şehitlerimizi rahmetle anıyorum.
Zorlu salgın sürecinde bir araya geldiğimiz bu nezih ortamı hazırlayan yöneticilerimize ve kongremizi şereflendiren siz değerli dava arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyorum.
Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun.
Ne mutlu, Türk’üm diyene!''